Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan KULOĞLU
Armağan KULOĞLU

Yemin sorunu ve anayasa

Seçimlerden sonra yeniden oluşan TBMM’de, bağımsız vekillerin Meclis’e gelmemesinin, milletvekili yemininin ve yeni anayasa ile ilgili çalışmaların öncelikli gündem oluşturacağı ve gerilimler yaratacağı beklenmektedir.
Yüksek Seçim Kurulu’nun vermiş olduğu kararları protesto etmek maksadıyla, bağımsız vekillerin, TBMM’ye gitmemeleri yönünde bir eğilim ortaya çıkmıştır. Ülke yine terör ve isyan ile tehdit edilmiştir. Bu durum, daha şimdiden önümüzdeki dönemin gergin geçebileceğine ilişkin bir işaret olarak algılanmaktadır.
Bağımsız vekillerin Meclis’e gelmeleri halinde ise bu defa, milletvekili yemininin sorun olacağı beyan edilmiştir. Önce TBMM’de yemin etmeyeceklerini ifade etmişler, daha sonra yemin etmeden milletvekili olamayacakları anlaşılınca, mevcut anayasanın öngördüğü yemini okuyacaklarını, ancak buna sadık kalmayacaklarını söylemişlerdir.
Sadık kalmama nedeni olarak, yemin metninin bazı bölümleri gereği, milletin bölünmez bütünlüğüne, Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı kalacaklarını ve anayasaya sadakatten ayrılmayacaklarını, büyük Türk Milleti önünde namus ve şerefleri üzerine ant içeceklerini göstermektedirler. Burada onları rahatsız eden konuların, bölünmez bütünlük, Atatürk ilke ve inkılâpları, anayasaya sadakat ve Türk Milleti kavramları olduğu anlaşılmaktadır. Yemine sadık kalmayacaklarını, yeminden önce bir deklârasyonla açıklayacaklarını da ifade etmişlerdir.
Bu değerleri kabul etmeyenlerin TBMM’de bulunmaları, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk Milleti aleyhinde çalışmalar yapmaları, siyaset ve demokrasi ile bağdaşamaz. Modası geçti safsataları ile Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi, ulus devlet, üniter devlet, laik devlet anlayışı yok sayılamaz. Demokrasi, özgürlükler ve insan hakları, ülkenin varlığı, bütünlüğü ve güvenliğini tehdit eden vasıtalar olarak kullanılamaz.
Bu yemini edenlerin, ilkelere uyma ve mevcut anayasaya sadakat gösterme mecburiyetleri bulunmaktadır. Yemini geçersiz saymaya yönelik deklârasyon ve ifadeler, yapılacak yemini geçersiz kılacağından, milletvekilliklerinin de geçersiz olması gerekir. Bu konunun hukuki açıdan da incelenmesine ve açıklığa kavuşturulmasına ihtiyaç bulunmaktadır.
Bu sorunların aşılabileceğine ilişkin bir emare görülmemesine rağmen, aşılması halinde dahi bu sefer yeni anayasa çalışmalarında sorunlar kendisini gösterecektir. Seçimden önce siyasi partilerin hemen hepsi seçmenine yeni bir anayasa sözü vermiştir. Yeni bir anayasa için, ülkenin olağanüstü bir durumla karşılaşarak düzenin alt üst olmasının ve devlet sisteminin işlemez hale gelerek düzenin yeniden kurulmasına ihtiyaç duyulmasının gerektiği düşünülmektedir. Meclis’in açılışında bütün milletvekillerinin, mevcut anayasaya sadakatten ayrılmayacaklarına ilişkin yemin edecekleri de dikkate alınmalıdır.
Ülke bu durumda olmamasına rağmen siyasi partilerimiz, değişik düşüncelerle yeni bir anayasa konusunu yoğun propaganta ile vatantaşın aklına sokmuşlardır. Bir siyasi partimiz, mevcut anayasanın başlangıç hükümlerinin, değişmez maddelerinin ve vatantaşlık tanımının aynen muhafazasını öngörmektedir. Bir diğeri, sadece değişmez maddelerin muhafaza edilmesinin kırmızı çizgileri olduğunu ifade etmektedir. Etnik temelde siyaset yapan siyasi partimiz, değişmez maddeler kalacaksa hiç bu çalışmaya başlanmamasını beyan etmektedir. Diğer bir siyasi partimiz de, sadece yenisi olsun, uzlaşalım demektedir.
Sipariş verilerek yaptırılan taslaklar da, Türkiye’nin bulunduğu coğrafya, jeopolitik durum ve tehdit algılaması ile kuruluş felsefesi, varlığı, bütünlüğü ve güvenliği dikkate almadan hazırlanmıştır. Bu durumda siyasi partilerimizin ortak bir noktada buluşarak yeni bir anayasayı, çok radikal bir durum olmadıkça sonuçlantırmalarının epeyce zor olacağı düşünülmektedir.
Anayasanın değiştirilme yöntemi, 175. maddede mevcuttur. Bugüne kadar yüzün üzerinde değişiklik, bu yöntemle yapılmıştır. Yeni anayasa çalışmaları yerine, mevcut anayasaya göre ortaya çıkacak sakıncalar ve siyasi partilerin ortak bir noktada buluşmasındaki zorluklar dikkate alınarak, ihtiyaç duyulan hususların mevcut anayasadaki usule göre değiştirilmesinin daha uygun olacağı ve çıkması kuvvetle muhtemel sorunları da önleyeceği değerlendirilmektedir.

Yazarın Diğer Yazıları