Yatırımla spekülasyon karıştı
Gazeteler yatırım denilince borsa kazançlarını, döviz ve faizi anlıyor. Ekonomi denilince de yalnızca finans sektörü dikkate alınıyor. Reel ekonomiden de yalnızca şirket haberleri anlaşılıyor. Televizyonlarda ekonomi programları yok. Yalnızca borsa, altın, döviz haberleri ve yorumları var. Sanki 74 milyonun tamamı finansla uğraşıyor.
Borsada bir şirketin hisse senedini satın almak, o şirkete ortak olmak demektir. Oysa ki borsadan hisse alanlar, bu ilişki için değil, hisse artışından kar sağlamak için alıyorlar. Şirketi tanımak bile istemiyorlar. Borsa bir kumar alanı olarak görülüyor. Kumarda olan tiyo almak gibi tabirler borsada da mevcuttur.
Öte yandan yine medya iyimser veya kötümser ekonomik tabloyu, borsa hareketleri olarak görmektedir. Gerçekte ise Borsada yoğun şekilde spekülasyon mevcuttur. Hisse senetlerinin değerini ekonomik kriterlerden ziyade, spekülatif davranışlar belirlemektedir.
Medyanın neden böyle yaptığını merak ediyorum. Eğer okuyucu ve dinleyici sayısına bakarsak, borsa ve finansla ilgilenenler veya merak edenler, toplumun yüzde biri bile değildir. Medya reklam almak veya kendi şirketinin hisselerini gözeterek mi borsa ve finansa bu kadar önem veriyor ?
Aslında yatırımdan anlaşılan fiziki yatırımdır. Ekonomi ansiklopedisinde, yatırım: “Sermaye stokuna (üretim araçları mevcudu) yapılan ilavedir. Yapılan ilaveye amortisman dahil ise Gayri Safi Yatırım, amortisman dahil değilse Safi Yatırım denir. Yatırımın eklendiği stok, doğal sermaye veya fiziki sermaye olabileceği gibi envanter veya stok ta olabilir. ”
Yatırım harcamaları üç gurupta toplanır:
* Makine ve techizat gibi sermaye malları,
* Bina, yol, köprü ve baraj gibi altyapı,
* Firmaların depolarında bulundurdukları, hammadde, yarı mamul ve mamul mal stoku.
Öte yandan, plasman ise ’’paranın gelir getirici bir alacağa, menkul veya gayrimenkule bağlanmasıdır. “ Yani Türkiye’de plasmana da yatırım deniliyor.
Fiziki Yatırım da bazen yanlış anlaşılmaktadır. Örneğin bir bina inşaatı veya bir fabrika yapılması yatırımdır. Ancak mevcut bir binanın veya mevcut bir fabrikanın satın alınması makro açıdan, ülke açısından bir yatırım değildir. Zira ekonomide yeni bir üretim kapasitesi yaratılmamış, yalnızca mevcut bina ve fabrika el değiştirmiştir.
Meseleye doğru noktadan bakarsak, Türkiye’ye gelen ve çok övündüğümüz yabancı yatırım sermayesini de yeniden yorumlamak gerekir.Türkiye’ye gelen ve yabancı yatırım sermayesi olarak adı geçen sermayenin yatırımla ilgisi yoktur.
Yukarıdaki tabloda görüldüğü gibi 2012 yılında gelen yabancı sermaye portföy yatırımları için, borsaya, hazine bonolarına, bankaya kısa vadeli mevduat olarak gelmiş. Doğrudan yatırımlar denilen yatırımların bir kısmı gayrimenkul alımları için, bir kısmı da Türkiye’de bulunan yabancı sermayeli şirketlerin sermaye artırımı için ve bir kısmı ise mevcut karlı şirketleri satın almak için gelmiş. Yeni ve sıfırdan fiziki yatırım yapan yabancı sermaye yok.
Bu tür yabancı sermaye ise getirdiğinden daha çok götürmeye odaklı ve risk almayan sermayedir.