Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Yatır arayan general...

Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Sarayda yapılan "Güvenlik Zirvesi" fotoğrafını gördünüz mü? Başbakan ve yardımcıları ile diğer bakanlar, Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın var. Afrin harekatının değerlendirildiği toplantı da asker olarak bir tek Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar var. iki de asker kökenli. Biri Astsubay Başçavuş MİT Müsteşarı Hakan Fidan diğeri de emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi... SADAT Başkanı ve Erdoğan'ın askeri başdanışmanı Adnan Tanrıverdi ile ilgili çok şey yazılıp söylendi. Geçtiğimiz gün Odatv'de Müyesser Yıldız: "Hulusi Akar, SADAT ile görüşmek istemedi ama..." başlıklı müthiş bir habere daha imza attı. 15 Temmuz'dan önce ve sonra SADAT Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'dan randevu talep eder. Ancak Akar görüşmez. Yerine Plan-Prensipler Başkanı Korgeneral Salih Ulusoy görüşür. Üstelik karargah binasında değil bahçedeki kamelyada. Salih Ulusoy'un şimdi "Yurtta Sulh Konseyi" üyesi olarak tutuklu olduğunu hatırlatıp, meşhur Adnan Tanrıverdi'ye gelelim. SADAT kurucusu ve eski Milli Gazete yazarı Tanrıverdi'nin Tuğgenerallik günlerini okuyucularımızla paylaşalım da "Güvenlik Zirvesi"ne kimlerin katıldığına dikkat çekelim.

***

"lunnn... Ihınnn..."

Yıl 1993 ve 1994 Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi Kartal-Maltepe'de Zırhlı Tugayda komutandır. Sert-otoriter kimliği ile tanınan Tanrıverdi yanında bir onbaşı, bir çavuş ile eğitim alanından incelemeye (!) çıkmış. Onbaşının elinde bir ağaç parçası "lunnn" diye gözleri kapalı yavaş yavaş yürüyor. Arkasında çavuş ile general... Bölük başçavuşu, genç-idealist bölük komutanı üsteğmene tugay komutanının bölük sınırlarına geldiğini söyleyince karşılamaya çıkarlar. Tanrıverdi işaret parmağını dudaklarına götürüp "susun" işareti yapar. Üsteğmen bir gariplik olduğunu fark eder. Elinde ağaç parçası olan onbaşı "lunnn... Ihınnn..." inlemesiyle gözleri kapalı yürümeye devam edince üsteğmen ortada bir palyaçoluk olduğunu anlar ve bu işin askerlik kurallarına aykırı olduğunu hatırlatmak için: "Ne yaptığınızı sanıyorsunuz siz!" diye çıkışır. Tuğgeneral sert üslupla genç üsteğmeni azarlayarak: "Sen karışma! Buralarda yatır var... Yatırı arıyoruz" cevabını verir. Ağaç parçası ile su kaynağı hatta maden arandığını duyan üsteğmen, yatır arandığını öğrenince öfkelenir. "Böyle aptalca şey mi olur? Burası benim bölüğümün sınırlarında ve benim sorumluluğumda böylesi salaklığa izin vermem. Derhal burayı terk edin!" diye çıkışır. Tanrıverdi şaşırır. Ne de olsa kendi general, kovan kişi genç bir üsteğmen... Karizma çizilmiştir. "Bunun hesabını sorarım" tehditi ile çıkar gider.

Terörle mücadelede 3 yıl geçirip İstanbul'a tayin edilen yeni evli üsteğmen derhal tutanak hazırlar ve tanıklara "yatır arama" işini imzalatır. Ertesi gün tugay içtimasında Tanrıverdi esip-gürlemekte ekmek arabasında nöbetçi astsubayın bulunmayışını bahane edip binden fazla er, yüzden fazla subay-astsubayın huzurunda küfürlü sözler ile sorumlu tabur ve bölük komutanlarını itham etmektedir. Genç bölük komutanı, tabur komutanını sessiz kalmasını içine sindiremez. Bir adım öne çıkarak: "Askerliğin kitabı yeniden mi yazılıyor! Bu yaptığınız askerliğe sığmaz" diye isyan eder. Tanrıverdi beklemediği tepkiye sinkafla cevap verir. Üsteğmen de aynı şekilde sinkaf ile cevabını yapıştırır. Bu günün "Başdanışman"ı "derhal tutuklayın" emrini verir. Üsteğmen tutuklanarak disiplin koğuşuna atılır. Nereden bakılırsa en az 15 gün tutuklu kalıp, askeri mahkemeye çıkmayı göze alan üsteğmen hücrede sigarasından derin dumanlar çekmektedir. Tugayın tecrübeli albay ve binbaşıları Tanrıverdi'nin makamına çıkıp: "Bu iş sizinde başınızı yakabilir. İlk küfürü siz ettiniz. İş mahkemeye intikal ederse zarar görürsünüz" uyarısını yaparlar. Kazın ayağını anlar Tanrıverdi. Tutukluluk kararının iptal edilmesini üsteğmenin salıverilmesini, olayın dallanıp budaklanmasına izin verilmeyeceğini söyler.

***

Emekliye sevk...

Ancak idealist üsteğmenin bu işin peşini bırakmaya niyeti yoktur. Ertesi günü ordu karargahına gidip, şikayet dilekçesini verir ve askerlikten ayrılmaya karar verir. Fakat mecburi hizmeti sona ermemiştir. Ayrılma yerine atılması gerekir. Mesaiye gitmez. Tugayın bağlı olduğu kolordunun komutanı Korgeneral Hikmet Köksal, üsteğmenin Harb Okulu'ndan da komutanıdır. Yatır arama işini zaten duymayan kalmamıştır. Helikopter ile tugaya gelen Köksal, üsteğmeni ayrılmak-atılmaktan vaz geçirmek ister. Fakat kararlıdır benim can dostum. Gece yarısı lojmanı boşaltıp, eşini de alıp çeker-gider. Üç ay hapsin ardından ordudan ayrılır. Şimdi başarılı bir işadamı... Tanrıverdi ise bu olaydan sonra tugay komutanlığından alınıp "Sağlık Daire Başkanlığı"na tayin edilir. 1996 yılında da emekliye sevk edilir.

General iken "yatır arayan" Tanrıverdi, emekli olunca SADAT'ı kurar. Milli Gazete yazarlığı yapar. Recep Tayyip Erdoğan'a danışmanlık yapar. Daha sonra Sarayda "Başdanışman" olur. FETÖ ile mücadelede koordinatör, sınır ötesi operasyonda harekat merkezinde görev yapmaktadır. Tam da "buyurun buradan yakın" deme zamanı değil mi?

SADAT kurucusu Adnan Tanrıverdi bu yazdıklarımdan sonra mahkemeye verirse olayın tanıkları ile duruşma salonunda "yatır arama" operasyonunu ispatlayacağımı bilmelidir. Acı tarafı memleketin kaderi kimlerin elinde olduğu değil mi?

Tanrıverdi'den açıklama

Yavuz Selim Demirağ tarafından kaleme alınarak şirketinize ait YENİÇAĞ gazetesinin 27.01.2018 tarihli sayısında yayınlanan "yatır arayan general" başlıklı yazı ve yenicaggazetesi.com.tr internet haber sitesine ait 'https://www.yenicaggazetesi.com.tr/yatir-arayan-general-46028yy.htm" adresinde yayınlanan ve halen var olan "yatır arayan general" başlıklı yazıda müvekkil hakkında gerçek dışı, kişilik haklarına saldırı mahiyetinde, küçük düşürücü, terzil edici ve iftira nitelikli ifadeler kullanılmış ve asılsız iddialarda bulunulmuştur.

Yazar, müvekkilimin; Vatanımızın her karışını kanlarıyla sulayan şehitlerimizin, vatanımızın gerçek sahipleri olduğu gerçeğinden hareketle şehit ve şehitlik hakkında alınan her duyumun savsaklanmadan değerlendirilmesi gerektiğine inanan biri olarak, komutanlığını yaptığı tugay sahası içinde yer alan büyük ihtimalle ashabı kiramdan veya Fatih döneminden kalma, İstanbul'un fethi sırasında hayatını kaybetmiş şehitlerin medfun bulunduğu yerin tespit edilerek, Kartal bölgesinde çokça bilinen yedi şehitlere ait olduğu tahmin edilen yere, vatanımızın gerçek sahibi şehitlerimizin kabirsiz kalmaması için bir kabir yaptırılmasına dair işlemi çarpıtarak, hayali bir senaryo üzerinden, askeri uygulamaları, milli güvenlik toplantısını, zeytin dalı operasyonunu ve nihayetinde Cumhurbaşkanımız nezdinde meşru hükümeti ve üyelerini karalamaya, ve itibarsızlaştırmaya matuf, açıklamalarda bulunmuştur.

Müvekkil, yazıda belirtildiği şekilde, bir onbaşı ve çavuşla birlikte abuk-sabuk bir olayın içinde olmamıştır. Yazıda ifade edilen ahlak ve edep dışı, askeri adap ve disipline sığmayan sözleri astından, denginden, üstünden, yakınında ve uzağındaki hiç bir kişiden duymamıştır. Yazılanların bir sahnesinin dahi askeri bir birlik ve kışlada olmayacağını askerlikten biraz nasibi olanlar bilirler. Hele hele askerlik görevini yapmış kişiler çok iyi bilirler ki astlık ve üstlük hukuku ve disiplini hiçbir zaman yazıda konu edilen maskaralığa dönüşmemiştir. Akli melekeleri yerinde olan ve ruh sağlığı sağlam olan bir kişinin sarf etmesi kabil olmayan bir ifadenin makalede zikredilmesine de bir mana vermek kabil olmamıştır. Yazının sahibi Yavuz Selim Demirağ'ın asker kökenli oluşu nazara alındığında sözü edilen yazının nasıl yazıldığını da anlamak kabil değildir.

Söz konusu yazıda adı geçen E. Org. Hikmet Köksal'ın geçmişte 15.Kolordu K.hğı görevinde bulunmadığı yaptığımız araştırmada tespit edilmiştir. Müvekkilin komutanlığını yaptığı Tugayın bağlı olduğu 15. Kor. K.lığında hiç görev yapmamış bir kişi adına bu şekilde yanıltıcı yazıya da anlam verilememiştir. Keza adı geçen Komutan yazıda belirtilen tarihlerde Korg. değil Org. Rütbesi ile Ege Ordu Komutanlığı görevini icra etmiştir. 1. Or. K.'lığına, olayın üzerinden bir yıl geçtikten sonra Ağustos 1994 tarihinde getirilmiştir. Müvekkil görevi süresince 3 ay hapis yatan bir Ütğm. hatırlamadığı gibi, yazıda konu edilen üsteğmen için de Hikmet Köksal Paşanın da referans olduğu bir subay olmadığı müvekkil tarafından ifade edilmektedir.

Kamuoyuna saygı ile duyurulur.

Adnan Tanrıverdi vekili

Av. Ahmet Cengiz Tangören

Yazarın Diğer Yazıları