Yasaklar tüketiciye değil, bankalara olmalı

Önceki gün Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, kredi kartı ile taksitlendirmeye son vereceklerini söylemişti. Düşünülen önlemler “kredi kartlarında ve bazı tüketici kredilerinde taksit sayısına sınır getirilmesi, bireysel kredilerde kişinin gelirinin yeterli olup olmadığına bakılması, bazı bireysel kredilerde peşin şartı aranması” şeklindedir. Kredi kartlarında tüketicinin toplam borcu 82 milyar lira, taksitlendirilen kısmı ise 48 milyar liradır.
Kredi kartlarının faydası, kayıt dışı ekonomiyi, kayıt dışı faaliyetleri önlemede etkili bir yol olmasıdır. Ayrıca talep artışı, yatırımları da uyarır ve yatırımların artmasına neden olur.
Türkiye’de yatırımlar artmıyor. Çünkü TL değerli, bu yüzden gerek tüketim malları ve gerekse ara malı ve hammadde ithalatı, üretimden daha ucuza geliyor ve ithal ediliyor. Ayrıca sıcak para ekonomiyi kırılgan yaptı. Yatırımcının riski arttı.
Kredi kartları işlemlerinin ve tüketici kredilerinin artmasının zararlı yanı ise toplam talebin artmasına yol açmasıdır. Bu anlamda arz-talep dengesinin bozulması da fiyat artışlarına neden oluyor.
Kredi kartları ve tüketici kredilerinin ve taksitlendirmenin artmasında tüketicinin günahı varmış gibi, taksitlendirmeye sınır getiriliyor. Gerçekte ise temel sorun bankaların başı boş bırakılmasıdır.
1) Bankalar kredi kartlarından spekülatif faiz alıyor. Kredi kartlarında avans faizi olarak yüzde 24.24 ve gecikme faizi olarak da yüzde 30.24 faiz alıyor. Bu oranlar, çok geri ve bazı fakir ülkeleri saymazsak gelişmekte olan ülkeler içinde en yüksek faizdir. Ayrıca bu faizler Türkiye’de uygulanan yasal faiz ve mevduat faizinin 4-5 katıdır. Bu nedenle bankalar kredi kartı dağıtmayı tercih ediyor. Yatırım kredilerini kısıyor. O kadar ki teminat olarak gayrimenkul veriyorsunuz, banka ayrıca kefil istiyor.
2) Bugüne kadar hükümet bankaların yaptıklarına müdahale etmedi. Yalnızca sokakta kredi kartı dağıtmayı önledi. Zira Hükümet bankalara müdahaleyi, piyasa ekonomisine aykırı gördü. Gerçekte ise:
* Bankalar devlet imtiyazı ile çalışan kurumlardır. Bu imtiyazı yanlış kullandıklarında, hükümetin müdahale etmesi gerekir. Spekülatif faiz almak, hem piyasa ekonomisini bozar, hem de tüketicinin sömürülmesi demektir.
* 19 banka ve 2 katılım bankası, banka ve kredi kartlarından aynı oranda faiz alıyor. Bankaların aralarında anlaşarak, Merkez Bankası’nın ilan ettiği azami faiz üzerinden faiz alması kartelleşme demektir. Kartelleşme de Anayasa’nın 167. maddesine aykırıdır. Anayasa, “Devletin görevi piyasada kartelleşmeyi önlemektir” diyor. Ne var ki bu güne kadar Hükümet bu kartelleşmeyi göz ardı etti.
3) Piyasa ekonomisinde toplam talebin kontrolü, iktisat politikaları yoluyla olur. Alış-verişi ve taksitlendirmeyi yasaklamak, piyasa ekonomisine uymaz. Maalesef hükümetin bu konuda uzun vadeli bir politikası yoktur ve günlük hareket ediyor.

Yazarın Diğer Yazıları