Yaşadıklarımızı unutmayalım
İktidarın 15 yıllık uygulamalarının bilançosu; ne yapıp ne edip Atatürk'ten iz bırakmamaya yönelik işlerdir.
Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ)'nin her vesile işgal edilmesi... Geçen yollar, saray inşaatı. Bilindiği gibi çiftliğin yeri bataklık, hayvan leşlerinin bulunduğu bir arazidir. Atatürk burayı bir mamureye dönüştürür. Ürettiği malları işleyen, pazarlayan bir tarım işletmesi haline getirir. Bunlar kapatılmış, Ankara'nın şehir merkezindeki en önemli yeşil alanlardan biri olan arazisindeki ağaçlar acımasızca kesilmiş, çiftlik viraneye döndürülmüştür.
Atatürk Hava Limanı'nın yıkılması, yok edilmesi, akıl almaz iddialarla yeni havaalanının inşaatına başlanması, Atatürk Kültür Merkezi'nin önce çürümeye terk edilip, sonra yıkılması, Sayın Erdoğan'ın "Atatürk Kültür Merkezi'ni yıkamazsınız diyorlardı, işte yıktık!" demesi...
Bu sözleri dinlerken gözümün önüne Gandhi geldi. Silahsız mücahit Gandhi... İki arşın bez ve sütünü içtiği keçisiyle İngiliz imparatorluğunun tuz sanayine, tekstil sanayine diz çöktüren, fizik olarak çelimsiz bu adam ruh olarak dağdır.
Hürriyetin kıymeti...
Yeni Delhi'nin en önemli caddesinde İngilizlerin Hindistan hakimiyeti sırasında görev yapan valilerinin heykelleri vardır. Onların hakimiyetindeki yıllarda Hintlilere, dört ayak vaziyetinde bir hayvan gibi cadde arşınlatılıyordu. Gandhi, "Valilerin heykellerini niye kaldırmıyorsun? Yıkmıyorsun?" sorusuna "Halkım bu heykelleri her görüşte hürriyetinin kıymetini daha iyi anlayacaktır" cevabını vermişti.
Bu ufuk genişliği Gandhi'nin karşısındakileri bitirmiştir. Gandhi yıkmıyor, hafızaları diri tutuyordu. Bizde Atatürk'e düşmanlık yapan bu işin fikir babaları O'na isnat ettikleri ahlaksızlık örneklerinde çoktan boğulmuşlardır.
Atatürk; İslamlaşmak, Türkleşmek, Garplılaşmak kavgasında Garplılaşmayı siyasi tercih olarak benimsedi. Türkiye'nin bir tek çakıl taşını dahi israf etmedi, kaybetmedi. O'nun gününde Yunanlılar değil adalarımızı işgal etmek, adaların önünden geçemiyordu. O ne istediğini çok iyi biliyordu. Türkiye'yi gelişmiş, ilim üretilen, bu yolda millî kimliğe sahip bir ülke haline getirmek!.. Bu yolda gelişmeler olurken, en büyük eksiğimiz yetişmiş insandı. Savaşlar bizi biçmiş, tüketmişti.
Ne yazık ki Osmanlı'nın idaresinde devlet adamı yetiştiren Enderun'a Rumlar, Ermeniler, Sırplar, Araplar alınmış, Türkler alınmamıştır. Türk varlığına devlet adamı olmanın kapıları ancak Meşrutiyet'ten sonra açılmış ve Türkler, Enderun'a girebilmiştir.
Celali isyanları Türk'ün isyanıdır. Neden çıktı? Osmanlı Devlet idaresinin toprak düzenini bozmasını gözardı ederek gerçeği göremezsiniz.
Atatürk, "insan yetiştirme düzeni" kurdu. Vatan çocuklarına 40 çadırlı aşiret efsanesi değil, Orta Asya'ya dayanan derin ve şuurlu bir tarih tezi verildi. Türk dilinin gelişmesi için her türlü tedbir alındı. Gerçek manada üniversite kuruldu. Başta devlet herkes, üniversiteye saygı duydu. 15 yıldır üniversiteler tombul liseler oldu. Şahsiyetini korumuş üniversiteler şimdi bölünmek parçalanmak isteniyor. Yazıktır, utanç verici bir uygulamadır.
İktisadi Devlet Teşekkülleriyle sanayileşme hamlesi başladı. İktidarın 80 milyar dolara sattığı bu tesisler öncelikle şeker fabrikalarına dayanıyordu. Kemalist düşünce tamamen millîydi, millîdir. Ama AKP'nin siyasi projelerinin arkasındaki ideoloji "gayrimillî"dir. AKP iktidarıyla Siyasi İslamcılık çökmüştür. İddiaları Müslümanlık bayrağı altında ülkemizin sorunlarının kendiliğinden çözüleceğiydi. Bütün anti Kemalist gayretlerine rağmen ideolojileri uygulamada bir başarı sağlamadı. Acaba AKP'nin önde gelenleri ideoloji ile devlet yönetmenin mümkün olmadığını anladılar mı?
İsraf abidesi oldular
15 yıl önce Türkiye Cumhuriyeti'nin dış itibarı vardı. Bugün, bu yönetimle kavgasız olduğumuz tek ülke bile yok! Bunlar iktidar olduğu zaman eğitim hayatımız çocukları, gençleri millî kimliğe sahip ilim zihniyetiyle, gerçeği arayan şahsiyetler olarak yetiştirmeyi amaç edinmişti. Hepsini bitirdiler. Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) vardı. Hazırladığı planlar, projeler öncelikle kaynak israfını önlüyordu. AKP iktidarı yaptıklarıyla israfın abidesi oldu, dış borç, iç borç, ne bulduysa satarak gayrimenkule yatırdı. Rant gelirini esas aldı. AVM'lerle sosyal doku tahrip edildi. Küçük esnaf sınıfı, bakkal bitti. Dev binalar mahalleyi masal yaptı. Sosyal dayanışma yok oldu, yerini yabancılaşma abideleri gökdelenler aldı.
İşte son 15 yılın bilançosundan küçük işaret taşları...
Yaklaşan seçimin özlenen kurtuluşu sağlaması, yaşananları unutmamamıza bağlıdır.