Yargıtay kararı ekonomik istikrar için darbedir
Mart 2021’de MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli; “HDP’nin kapatılması kadar Anayasa Mahkemesi’nin de kapanması artık ertelenemez bir hedef olmalıdır” demişti. Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunma kararına verdiği destekten anlaşılıyor ki MHP’de bugün de aynı anlayış devam ediyor.
Cumhurbaşkanlığından da anayasal ve hukuki altyapısı olmayan benzer açıklamalarla Yargıtay kararı desteklendi. Ancak çok açıktır ki, uygulama hukukun üstünlüğüne göre değil, Cumhurbaşkanının tutumuna göre gelişecektir.
Türkiye’de hukukun üstünlüğünün kalmadığını yaşayarak görüyoruz. Bu nedenle içeride güven sorunu oluştu ve bu da ekonomik, siyasi ve sosyal istikrarsızlığa neden oluyor.
Türkiye’nin hukukun üstünlüğünde geri düşmesi dünyada da tepki çekiyor. Söz gelimi Türkiye AİHM kararlarına uymadığı için, AB Türkiye’ye yardımları hukukun üstünlüğüne gönderme yaparak kısıtlamıştı.
Uluslararası Demokrasi ve Seçim Yardımı Enstitüsü’nün (International IDEA) 2023 Demokrasinin Küresel Durumu raporuna göre Türkiye 173 ülke içinde hukukun üstünlüğü alanında 148. sırada yer alıyor. Türkiye bu sıra ile Rusya’dan bile geri durumdadır. Bu rapor dört ana kategoride; Hukukun üstünlüğü, Haklar, Temsil ve Katılım olarak değerlendiriyor.
World Justice Project (Dünya Adalet Projesi)’in ülkeler arası hukukun üstünlüğü endeksi sıralamasının 2022 yılı sonuçlarına göre, Türkiye 140 ülke arasında 116’ıncı sırada yer aldı.
Hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı, demokrasinin ve kalkınmanın altyapısını oluşturur. Bunun içindir ki dünyada, Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi gibi oluşumlar ve benzer uluslararası kurumlar tarafından, hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı teminat altına alınmıştır.
Rekabetin, ticari ilişkilerin, iş ilişkilerinin, borç-alacak ilişkilerinin, mülkiyet haklarının düzenli bir hukuki altyapısı olmadan, istikrarlı büyüme ve kalkınma sağlayamazsınız. Devlet, planlama yapamaz. Belirsizlik artar. Güven bunalımı ortaya çıkar. Mülkiyetin güvence altına alınmadığı piyasa ekonomisi çalışmaz. Yerli ve yabancı kimse yatırım yapmaz.
**Türkiye’de büyüme oranları düşüyor ve düşmeye devam edecektir.
*Türkiye’ye yabancı yatırım sermayesi gelmiyor, mevcutlar ve yerli sermaye de çıkıyor.
*Reel sektörde yatırım yapılmıyor. Üretimde de gerileme var.
*2023 ikinci çeyrekte sanayi üretimi yüzde 2,6 oranında geriledi. Eylülde aylık yüzde 0,1 oranında düştü.
*Borsa yeniden düşmeye başladı.
Hukuki güvencesi olmayan insanların geleceği de güvence altında olmaz. Hukuki altyapısı olmayan ülkelerde insan hakları da olmaz. Bunun içindir ki hangi ülkede olursa olsun darbe dönemlerinde ve dikta rejimlerde insanlar yurt dışında yaşama alternatifleri ararlar.
Türkiye’de beyin göçünün bir nedeni de hukuka güvenin düşmesidir.
Ekonomik ilişkileri, siyasi bakış açısından, popülizmden uzak tutabilmek için, sözleşme özgürlüğü, özel hukuk kuralları hâim olmalıdır.
Gelişmekte olan ülkelerin gelişmesini tamamlayabilmeleri için; Mülkiyet haklarının güvenceye alınması, cinsiyet eşitliğinin sağlanması, ekonomik ilişkilerin düzenlenmesi gerekir. Herkese özgür çalışma hakkı veren, sürdürülebilir geçim imkânı sağlayan, yoksulluğu kaldıran bir Hukuk düzeni gerekir. Gelişmekte olan ülkelerde despotik yapı, siyasi ayırımcılık, partizan kollama ve popülizm, hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığını askıya alan uygulamalardır.
Türkiye’de;
*Mülkiyet güvencesinde tartışmalı adımlar atıldı. Söz gelimi yüzde 60 enflasyon varken kiralar yüzde 25 ile sınırlı tutuldu. Ev sahibinin gelirine el konuldu.
*İstanbul Sözleşmesi iptal edildi. Öğrenciler imam hatiplere zorlanıyor.
*Devlette kurumsal yapı kalktı. Partizan harcamalar, popülizm, kamuda denetimsizlik ve adam kayırma, gelir dağılımını bozdu. Yoksul sayısını artırdı.
Bütün Dünya’da ve 2003 öncesi Türkiye’de olduğu gibi, hukukun üstünlüğü evrensel bir değer olarak benimsenmelidir. Anayasaya uyulmalıdır.
Avrupa Birliği Müktesebatı aynen kabul edilmelidir.