Yargı reformu deniyor ya… Hepsi hikâye…
Liyakat nedir?
"Bir kişinin, görev aldığı işi yapabilecek potansiyele sahip olması, alacağı görevin gerekliliklerini yerine getirebilmesi" olarak tanımlayabiliriz.
Peki, Türkiye'de liyakat var mı?
Bir zamanlar az da olsa vardı.
2000 ve 2010'lara damga vuran "tek başına iktidar" kavramı güçlendikten sonra "az olan" liyakat da kalmadı.
Hatta öyle bir hâl aldı ki, öğretmenden polis, teknik eğitim mezunundan mühendis, ilkokul mezunundan din alimi üreten bir sisteme dönüştük.
Devlet dışı yapılanmalar güçlendi.
Kurumların kırmızı çizgileri ortadan kaldırıldı.
"Başörtülü görünce tüyleri diken diken olan zihniyeti temizleyeceğiz" derken "Kendilerinden olmayanı görünce tüyleri diken diken olan zihniyeti" devlete yerleştirdiler.
Devlet ciddiyeti yok.
İnce düşünce yok.
"Acaba ayıplanır mıyım, yanlış olur mu?" diye düşünen ve kendi sağlamasını yapan bir modelleme yok.
Özellikle 15 Temmuz sonrasında yargıda, emniyette ve askeriyede buna benzer sorunlu atamalar yapıldı.
İşin öyle cılkı çıktı ki, hakimler sanıklarla fotoğraf çektirip bunu sosyal medyadan paylaşabilecek kadar ileriye gittiler.
Bir başka hakim ise, avukatın etek boyuna kafayı takıp duruşmayı kesebilecek kadar ileri hukuk bilgisine sahipti!
Örnekler çok…
Karısını öldürmek isteyenleri serbest bırakanlar, elinde bıçak, silah ve boğmak için getirdiği iple yakalanmasına rağmen mahkemeye bile çıkarılmayanlar, 32 defa hırsızlık suçundan yakalanıp 33'sünü gerçekleştirmek için 1 ayda tahliye olanlar!
Meslek ahlâkını bir kenara bıraktık zaten…
Ama bu kararları verenler hiçbir şekilde çekinmiyorlar.
Yargı reformu yapılacaksa, öncelikle hakimlerin verdikleri bu kararlarla ilgili yargılanmalarının önü açılmalı.
"Hapishaneler çok dolu, kararlarınızı ona göre verin" diye yukarıdan bir baskı varsa, o daha büyük bir skandal!
Bildiğiniz üzere pelikancılar Adalet Bakanı'nı yeni kabinede görmek istemiyorlar. Bunun için FETÖ üzerinden Bakan Abdülhamit Gül'e eleştiri getirmeye başladılar.
AK Parti'nin kendi içindeki disiplinin kalmadığını gösteren bir örnek.
Ama FETÖ'ye gelene kadar yargıda o kadar abes işler oluyor ki… Bu durum Bakanla da ilgili değil, siyasi iktidarın doğrudan oluşturduğu bir sistem.
Bakan'ı bugün gönderin yerine bu işin piri diyebileceğiniz bir kişiyi getirin. Sistemi ona emanet etmedikten sonra bir sonuç almanız mümkün değil.
Kalıplaşmış karanlık düşünceler, hakimlerin vereceği karardan, adliye saraylarındaki memurlara kadar sirayet ediyor. Eğer yolunuz adliyeye düşerse çalışan personelin yüzlerine bakın. Birçoğu sizin yüzünüze bile bakmaz.
Neden? Çünkü karşısındakini bir koyun gibi görüyor.
Çünkü onları "sen vatandaşla nasıl konuşuyorsun" diye uyaracak bir mekanizma yok.
Ama adli yıl açılışlarında yargının en tepe isimleri tek sıra halinde AK Parti Genel Başkanı'nın önünde ceket ilikliyorlar.
Yargı reformu deniyor ya…
Hepsi hikaye…
Türkiye'nin zihniyet reformuna ihtiyacı var.
Tiktok uygulamalarında abuk sabuk videolar çekip, paylaşabilecek kadar sapıtıyorsa bir devlet görevlisi orada ne liyakatten, ne de devlet ciddiyetinden bahsedebiliriz.