Yardım mı, iş mi?
AKP sayesinde Türkiye sosyal yardımı tanıdı.
Türkiye Türkiye olalı yardım konusu bu kadar konuşulmamıştı.
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu bol keseden yardım yapmaya devam ediyor. Bu vakfın mucidi Turgut Özal’dır.
İlk olarak FAK-FUK-FON olarak Türkiye’nin gündemine sokmuş ve o gün bugündür bu fon siyasilerin seçim malzemeleri olmuştur.
Mantık olarak doğru ama felsefe olarak yanlış bir fondur.
Kontrolsüz bir şekilde her geçen gün büyümekte ve bu fonla ilgili kimse olumsuz bir eleştiri yapamamaktadır.
Çünkü bu fona eleştiri yapmak dini eleştirmekle aynı kefeye konuluyor. Nasıl dinle ilgili bir eleştiri yapmaya çalıştığında din düşmanı ilan edilirsen bu fon ile ilgili eleştiri yapan da halk düşmanı ilan edilir.
Seçimlere haftalar kala vali beyler bol keseden yardım dağıtmaya başladı.
Tunceli vitrin oldu.
Bir gazetecinin dikkatini çekip haber yapmasaydı belki de bugün kimsenin haberi olmayacak ve çamaşır makinesi, buzdolabı yardımı Türkiye’nin her yerinde soluksuz devam edecekti.
Sosyal yardım sosyal devlet olmanın esasıdır.
Eğer sosyal bir devletsen elbette fakirine fukarana sahip çıkacaksın. Tıpkı yüzyıllar öncesi Osmanlı’nın yaptığı gibi.
Ancak gelin görün ki, Osmanlı’dan gelen bu devlet kültürü siyasi oyuncak olmuştur.
Kömür, gıda yardımı ve son olarak beyaz eşya tartışılıyor.
Seçim öncesi böyle bir yardım elbette siyasi ahlak kurallarına da sığmaz. Çünkü bu yardımı alan vatandaş verenin devlet olduğunu bilmiyor. Bunu AKP’nın yardımı olduğunu düşünüyor.
Nitekim kömür torbalarının üzerinde T.C. Başbakanlık yazmasına rağmen yardımların AKP’den geldiğinin söylenmesi gibi.
Olayın ahlaki boyutunu bir kenara bırakıp bir de ekonomik yönüne bakalım.
Türkiye’de krizle birlikte işsizlik hızla artıyor.
Her gün yüzlerce kişi ya işten atılma ya da işyerinin kapanmasından dolayı işsiz kalıyor.
Devlet trilyonları ve katta katrilyonları hoyratça yardım diye aktaracağına bu fonla her ilde küçük atölye tarzı fabrikalar açsa orada en az 100 kişiye iş imkânı doğacaktır.
400 liralık bir makine o kişiye bir şey vermeyecektir, ama bin tane 400 lira 100 kişinin çalışacağı bir atölyenin açılmasına yetecektir.
Burada çalışacak kişi aynı zamanda en az 3-4 kişilik bir ailenin de geçimini sağlayacak ve sosyal güvence altına girecektir.
Bu da yeşil kart harcamasının ortadan kalkmasına neden olacaktır. Devlet bu atölyenin kazanması ile vergi kazancı sağlayacaktır.
Şu ana kadar yapılan soysal yardım miktarını kimse bilmiyor.
Bu yardım malzemelerinin hangi şirketten ve ne şekilde alındığı da bilinmiyor.
Bilinen tek bir gerçek var o da seçim öncesi hızlı bir şekilde yardımların sürmesi.
Sonra ülkeyi yönetenler seçim mitinglerinde “Vatandaşa yardımı çok görüyorlar” diye suçlama yapıyor.
İşsizlikten ve fukaralıktan bunalmış olan vatandaşa adeta küfür gibi geliyor.
Yapılacak hiçbir şey yok. Bu, Türkiye’nin ve Türk insanının kaderi.
Adına demokrasi dedikleri bir sistemin yarattığı kader.
Seçilenin siyasi hırslarının oyuncağı olmak.
Oysa ders kitaplarında bu böyle yazmıyor. Ama her şeyde olduğu gibi bunda da bize bunu kabul ettiriyorlar.
Kabul ettirenler ise önce Özal’ın ANAP’ı oldu, sonra Tayyip’in AKP’si.
ANAP bugün tarihin tozlu sayfalarında yer aldı. AKP ise halen vitrinde.