Yaptığı atamalar "soruşturulan" Babacan'ı atayan da soruşturulacak mı?
Meral Akşener'le, hakkındaki, üç yıldır bir arpa boyu yol gidilemeyen FETÖ soruşturmasının raftan indirildiği haberleri üzerine konuştuğumuzda, "Herhangi bir bilgiye dayanarak söylemiyorum. Böyle midir, değil midir bilmiyorum… Ama, tahminlerden biri, benimle birlikte, AK Parti'den ayrılarak yeni bir parti kuracakları konuşulan kişilere de bir mesaj vermek isteniyor olabilir…" demişti.
Bingo!
Konuşmamızın haftası dolmadan yeni parti kuracağı konuşulan AK Partili eski Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'la ilgili olarak da yürümekte olan bir FETÖ soruşturması olduğu ortaya çıktı.
Babacan'a dönük tek suçlama, "görev süresi içindeki FETÖ kadrolaşması"ysa;
Suç duyurusunda bulunan şahıs, yahut savcılar bunu dün mü duydular?
Dün duymadılarsa, neden Babacan'ın AK Parti'ye alternatif yaratmaya giriştiği ortaya çıkana kadar bunu "mesele" yahut "dava konusu" yapmadılar?
Siyasetçilerin, AK Parti'ye rakip yahut engel olmadıkları sürece, FETÖ'ye "ne istedilerse vermiş olmalarının" bir sakıncası yok mu bağımsız(!) Türk mahkemelerine göre; zihniyet bu mu?
Babacan'ı savunuyor yahut aklamaya çalışıyor değilim; zinhar… Bu işte bir tuhaflık olduğunu ifadeye çalışıyorum sadece; bu işte, bütün emsal durumlarda da gördüğümüz gibi "adalet" kavramı açısından bir terslik var. "Hukuk" nazarında eşitsiz bir durum var.
Babacan'la ilgili tek iddia "İzmir Casusluk Davası'na bulaştırılmış bürokratları görevden alıp yerlerine FETÖ'cüleri atamak" yahut kendisine "FETÖ'cü danışman atamak" ise;
FETÖ'nün Balyoz kumpasıyla Türk Ordusu'nun "milli" damarını tasfiye etmesinden sonra, 2011, 2012 ve 2013 YAŞ'larında FETÖ'cü askerleri terfi ettirenler, terfi ettirilmelerine onay verenler hakkında neden "FETÖ soruşturması" başlatılmıyor?
"FETÖ'cü danışman atamak" suçsa ki konjonktürden talimat beklemeksizin soruşturmaya değer bence; "FETÖ'cü yaver", "FETÖ'cü emir subayı", "FETÖ'cü YÖK Başkanı", "FETÖ'cü bakan", "general", "büyükelçi" ve elbette "bakan", başbakan yardımcısı" atamanın da suç sayılması yahut en azından soruşturmaya tabi tutulması gerekmez mi?
Mansur Yavaş utandırıyor!
Hani bir işin, o işe talip olan tarafından layığıyla yapılabilmesi dileğiyle "Allah utandırmasın" denir ya; Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, "utandırıyor". Hemen her gün bir yenisiyle tanıştığımız jestleri ve incelikleriyle, daha göreve başlamadan şahsını ve başkanlık tarzını yargısız infaz edenleri fazlasıyla utandıran bir performans sergiliyor.
İşte son ezber bozan girişimi:
Belediye bünyesindeki birimlerde fotoğrafının asılmamasını "rica eden" bir genelge yayınlamış.
Belediye Başkanı'nın fotoğrafının asılmasının yasal bir dayanağı yok ama yasada buna dair bir yasak da yok; yani istese, mesaisini, "ego masajı" niyetine, çalışanların -asla yalakalık değildir- kendisine hayranlığının, sadakatinin, saygısının vesikası olarak astığı boy boy fotoğrafları arasında koltuklarını kabarta kabarta yapmayı da tercih edebilir; etmemiş.
Darısı siyasi liderlerin başına!
Partilerinde asılı fotoğraflarını kaldırtsınlar demiyorum ama en azından, her gün beraber oldukları, yüz yüze baktıkları çalışma arkadaşlarının, milletvekillerinin, yetkili kurullara üye kişilerin, şu sosyal medyadan yaptıkları "lider güzellemeleri"nde "baaaak ben seni nasıl güzel övüyorum, gör beni" der gibi kendilerini etiketlemelerine "dur" deseler pek şık olmaz mı?
Reyhanlı bombasını da "ırkçılar" mı patlattı
İkitelli'de çocuk tacizi olayına karışanlar Suriyeli değil Afganmış ama "biz ırkçılar" toplumu provoke etmek için "Suriyeli" söylentisini çıkarmışız…
Aslında Suriyelilerin karıştığı bir asayiş olayı yokmuş ama "biz ırkçılar" toplumu provoke etmek için infial yaratmışız…
Öz ve öz bu toprağın çocukları "terörist" de oluyor "darbeci" de oluyor, her şeyin en aşalığına da layık görülebiliyorken kişi Suriye'den ithal olunca "teflon tava" hiçbir fenalık yapışmıyordu nasıl oluyorsa ona…
Düne kadar.
Reyhanlı'da dünkü patlamanın faillerinin Suriyeli olduğunu ve terör bağlantısı bulunduğunu bizzat Cumhurbaşkanı açıkladığına göre, "ırkçılık" deme şansınız kalmadı. Bu defa neyle kamufle etmeyi düşünüyorsunuz meselenin Türkiye için bir "güvenlik sorunu"na dönüştüğü gerçeğini?