Volkanik Ülke
Daha "Doğu Akdeniz'deki gerilimi" tartışmayı bitirmeden yeni bir gündemimiz oldu.
Yıllar içinde yaşanacak olayların 24 saatin içine sığdığı "volkanik bir ülke"de yaşıyoruz.
Gündemler, havi fişek gibi ardı ardına patlıyor!
Patlıyor ve sönüyor. Yeniden patlıyor!
*
Yönlendirilmeye ve savrulmaya "açık" bir toplumuz.
*
Ya hiç duymamış gibi yapıyoruz, ya her zaman duyduğumuza şaşırıyoruz ya da aylar-yıllar önceki bir konuya şimdi olmuş gibi tepki veriyoruz.
*
Eski ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, şu anda, Başkan olmak için Trump ile çekişiyor.
Biden, Aralık 2019'da NYT'a verdiği demeçte "Erdoğan'ı seçimle devireceğim" demiş.
Ben bunu şimdi duydum. Sanıyorum herkes de yeni duydu.
Oysa 8 ay önce bunu bilen, duyan, rapor eden devlet yetkilileri ve devletin haber ajansı var.
ABD'deki büyükelçimiz, buradaki dışişleri bakanlığımız, buradaki hükümetimiz "büyük tepki" bir yana hiç tepki vermemiş (verseydi medyada tartışmalar yapılırdı) ama şimdi büyük tepki veriliyor.
Böyle bir durumda, muhalefetin niçin tepki vermediği bile soruluyor.
*
Tartışmalar sosyal medyada da büyük boyutta tartışılırken Biden ile Erdoğan'ın resmi görüşmelerde çok samimi, birbirini kucaklayan fotoğrafları da yayınlanıyor.
*
Yıllar önce (ve yıllar boyunca) ABD'nin Türkiye'ye karşı yaptıklarını yazıp konuşunca ya kulaklar tıkanıyordu, ya da "Sizler ulusalcısınız, Kemalist'siniz vs." denerek küçümseniyordu.
ABD'den her türlü destek geldiği zaman "stratejik müttefik" olunuyor, "Eş başkan" olunuyordu.
*
Randall, Bizi "Biz" Yapan Hikâyeler kitabında, dinleme eksikliğinden söz eder:
Anlatılmayan hikâyeler için bir dinleyici bulmaya, doğuştan bizim olan hikâyeleri anlatma iznine ihtiyaç duyarız. Yoksa durumumuz ormanda düşen ağacınkine benzer. Yani "kim olduğunuzu dinleyen biri yoksa anlatamazsınız."
*
Bizler "hikâye" değil yaşanan "gerçekleri" anlatırken, dinleyici bulamadık.
Kendi adıma gazeteci olarak köşe yazılarımda, kitaplarımda ve TV'de canlı yayın programlarımda neler anlattım, neler?
ABD'nin PKK'ya verdiği desteği, İncirlik üssünden yapılan sıhhi ve askeri malzeme yardımlarını, Özal'ın ABD ile bir olup PKK'ya karşı orduyu devreye özellikle sokmadığını vb.
*
Hatta ABD'nin müdahalesinin ta 1919'a gittiğini ve 1919'da Türkiye'yi ABD'nin işgal ettiğini anlattım defalarca, belgeleriyle kitap yaptım.
Tık çıkmadı, ne AKP medyasından ne yetkililerinden.
*
Acaba, Menderes'i CHP'den koparıp iktidar yapan ABD olabilir mi, sonra onu devirmek için bu sefer orduya 1960 darbesini yaptıran ABD olabilir mi, Köy Enstitülerini kapattıran ABD olabilir mi, Deniz Gezmişleri idam ettiren ABD olabilir mi, Demirel'leri iktidara getiren ABD olabilir mi, 12 Mart Muhtırası ile yine orduyu kullanıp Demirel'i bu kez istifa ettiren yine ABD olabilir mi, 12 Eylül öncesi gençleri birbirine kırdıran ABD olabilir mi, sonra yine kalanları kırdırdığı 12 Eylül darbesini Evren'e yaptıran ABD olabilir mi, Özal'ı iktidara getiren, Demirel'i indiren, Ecevit ve Erbakan'a ambargo uygulayan, Ecevit'i iktidardan düşüren, yıllar sonra APO'yu teslim ederek yeniden iktidar yapan, sonra yargı kararlarına rağmen APO'yu idam ettirtmeyen, 15 Temmuz darbesine girişen, FETÖ'yü vermeyen, üst düzey adamlarını kaçıran ABD olabilir mi, insan merak ediyor!
Doğruları kimden duymak istiyorsunuz?
Psikeart Dergisine yazan Vuslat Çamkerten, çok güzel soruyordu:
Duyduğunuz, gördüğünüz, araştırdığınız şeylerin ne kadarının doğru olduğu konusunda bir durup düşünüyor musunuz?
Doğruları kimden duymak istiyorsunuz?
Doğruların kimin elinde olmasını bekliyorsunuz?
Herhangi bir otoritenin "Doğrusu bu" dediği şeyden şüphe etmekten çekiniyor musunuz? Bir doğrunun güzünün ta içine şüpheyle bakabiliyor musunuz?
*
Sahi doğruları duymak istiyor musunuz?
Ve, kimden duymak istiyorsunuz?
Kimden duyduklarınızı doğru kabul ediyorsunuz?