Vaziyet alın
Eski bir Türk filmi repliğidir:
'Vaziyet alın ortalık karışacak!'
Bu söz, kavganın gürültünün olduğu yerden uzaklaşın demektir. Vurdulu kırdılı filmlerin vazgeçilmez sözüdür.
Ben birilerinin vaziyet aldığını ilk olarak 2 yıl önce fark ettim. Ankara'da yaşayan emlakçı arkadaşım ile yaptığım sohbette, "Ankara'da yaşayan bazı yabancılar gayrimenkullerini üçüne beşine bakmadan satıyor" sözü ile birilerinin vaziyet aldığını anladım.
Son 2 yıl Türkiye'de hep garip garip işler oldu. Bombalar patladı, Türkiye dünyanın bir çok ülkesi ile kavga etmeye başladı ve ekonomi hızla çökmeye başladı.
Yabancıların emlak piyasasında pozisyon almaya başladığından bu yana piyasalar hiç ama hiç toparlanmadı.
Türkiye'nin ihracatı sürekli düştü. İşsizlik arttı, kredi notu düştü. Şöyle son 2 yıl geriye dönüp bakın lütfen; hiç olaysız gürültüsüz ve en önemlisi kavgasız bir ayımız oldu mu?
Kesinlikle olmadı.
Referandum öncesi Avrupa ile yaşanan kriz şu anda konuşulmuyor ama faturası o kadar büyüyor ki! Avrupa'ya yıllardır fason tekstil üretimi yapan bir tekstilcinin söylediği olayın ne kadar vahim durumda olduğunu gösteriyor:
"22 yıldır Almanya'nın en ünlü markasına fason üretimi yapıyorduk. Son Almanya krizi ile birlikte söz konusu marka bizimle çalışmayacağını bildirdi. Bu şoku yaşayan sadece biz değiliz. Piyasada çok sayıda şirket aynı durumda."
Son Katar olayı
Katar olayının siyasi gelişmelerini bir kenara bırakıp sadece olaya ekonomik açıdan baktığımızda bile Türkiye'yi kötü günlerin beklediğini görüyoruz. Son iki gündür Suudi Arabistan başta olmak üzere bir çok ülkede Türk ürünlerine karşı bir boykot çağrısı başladı. Bir çok Türk marka logosunun yer aldığı boykot çağrısı bir dönem bizim yaptığımız eylemlere benzedi. Fransa ve İtalya'ya karşı yaptığımız çağrı gibi bir eylem söz konusu. Bu boykot Arap ülkelerinde ne kadar etkili olur bilemiyorum ama birkaç ay sürerse Türk şirketlerinin, dolayısıyla ülkemizin ihracatı ciddi olarak sarsılacaktır. Çünkü Türkiye bir çok ülkede ihracat pazarını kaybetti.
Şu anda iki önemli pazarımız var. Bunlardan biri Almanya başta olmak üzere Avrupa, diğeri ise Arap ülkeleri.
Sonuç olarak Türkiye yine -siyasetin dışında konuşuyorum- ekonomik olarak çok ağır bir fırtınaya doğru hızla gidiyor. Başta Amerika ve Avrupa olmak üzere bir çok ülkenin Türkiye'ye karşı aldığı tavır, zaten zayıf olan ekonomimizin büyük çalkantısına neden olacaktır.
Yabancıların iki yıl önce karışıklığı görüp vaziyet alıp, pılını pırtısını toplayıp gittiği ülkemizde biz ancak şimdi vaziyet alma durumundayız.
Yabancılar gibi bu ülkeden her şeyimizi alıp gitmeyeceğimize göre yapmamız gereken tek şey, olası daha büyük fırtınaya karşı çok iyi pozisyon almak.
İşsizliğin daha da artacağı, enflasyonun can yakacağı, iş yerlerinin daha çok kapanacağı günler sanki geliyor.
Devir borçlanma ve harcama dönemi değil. Devir cebinizdeki 20 lirayı bile saklama ve kötü günler için bulundurma dönemi.
Cebinizdeki paraya sahip olun cümlesini aslında hep söylüyorum. Ancak bazı dostlarımız beni karamsarlıkla suçluyor.
Şu anda vaziyeti görmemek için kör olmak gerekiyor. Bunun için ekonomist ya da finansçı olmanıza gerek yok.
Türkiye'nin son Katar pozisyonu ise bize çok ciddi anlamda olumsuz etkileyecek bir gelişme. Bu ülke, Türkiye'ye 15 milyar doları direkt yatırım olarak soktu. Ve Türkiye'nin son iki yıldır adeta kurtarıcısı oldu. Katar artık kendini kurtarmaya çalışacak. Yani 2 yıl önce başlaması gereken, ancak Katar'ın devreye girmesi ile kısmen ertelenen kusursuz fırtına başlıyor.
Vaziyet alma zamanı geldi.