Vatandaşa ensar-muhacir edebiyatı yapan işverenler
Türkiye’nin önde gelen sorunlarının başında sığınmacı meselesi ve her geçen gün kötüye giden ekonomi geliyor. Sayıları günden güne artan sığınmacılar, Türkiye ekonomisi için tehdit unsuru oluşturuyor.
Türkiye ekonomisini anlatmaya gerek yok, görüyorsunuz! Rekor üstüne rekorlar..
İki meseleyi ise ortak noktada birleştiren bir konu var: sığınmacıların işgücüne katılımı.
Türkiye’de ‘ucuz işgücü’ olarak algılanan sığınmacılar herhangi bir sosyal güvencesi olmadan çalıştırılıyor.
Gelelim esas meseleye.
Hatırlatmak lazım; Süleyman Soylu, “fabrikanda Suriyeliyi çalıştır, sömür, sigortasını yaptırma. Sonra ayak ayak üstüne at, ‘Ne olacak bu Suriyelilerin hali’ de. Bir milyon insan gidecek. Kim isyan edecek biliyor musun? O iş sahipleri” demişti.
AKP Kayseri Milletvekili Hülya Atçı Nergis de katıldığı canlı yayında Suriyelileri ‘ucuz işgücü’ olarak tanımlamıştı.
İşin ilginç tarafı ise Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) üyesi olan Türkiye’nin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ‘çıt’ çıkartmamıştı.
ILO, ‘insana yaraşır iş’ kapsamında üretken ve adil bir ücret getiren, güvenli, sosyal koruma sağlayan, eşitlikçi vs. bir iş ortamından bahsediyor.
Türkiye’de, ensar-muhacir edebiyatı yapanlar, ILO’nun bu standartlarından hangisini göz önünde bulundurarak sığınmacı çalıştırıyor? Tabi ki hiçbiri.
Türk halkı iş beğenmiyor, gençler çalışmak istemiyor yalanlarıyla ‘emek sömürüsü’ üzerinden yeni bir düzen kurulmak isteniyor. Böylece ucuz işgücü bahanesiyle sömürülen, insanın en kutsal değerlerinden biri olan ‘emek’ oluyor.
Kaldı ki, Türkiye’de ücretli çalışanların neredeyse yarısı asgari ücrete çalışıyor. Yani hukuki olarak verebileceğiniz maaşın en düşük seviyesinde. Bu da demek oluyor ki; işveren bu seviyenin de altında maaş vermek istediği için sığınmacıları çalıştırıyor. Bu da yabancıların kaçak yolla çalıştırıldığı anlamına geliyor.
Yargıtay’ın kaçak çalıştırana ‘ülkede kalmaya imkan sağlama’ sebebiyle onadığı hapis cezaları var. İşveren ‘ucuz işgücü’ bahanesiyle emek sömürüsünden vazgeçmeli, yasalara aykırı hareket etmemelidir. Böylece göçü özendirmenin de önüne geçilecektir.
Bu sayede iş bulma bahanesiyle Türkiye’ye akın edenlerin önüne geçilebilir, işsizlik sorununa basit ama etkili bir çözüm yolu bulunabilir. En önemlisi de kendi ülkelerinde yeterli ‘teknik’ eğitim almamalarına rağmen Türkiye’de çalışan sığınmacılar yüzünden düşen ‘verimlilik’ yeniden yukarılara çekilerek ‘üretim ekonomisi’ canlandırılabilir.