Vatan toprağı terk edilemez!
KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Kıbrıs görüşmeleriyle ilgili önceki gün şu açıklamayı yaptı:
"Kıbrıs'ta çözüm ancak Rum tarafının 1963'ten beri bizi mahrum bıraktıkları siyasi eşitliğimizin federal bir çerçevede bize iade edilmesi ve bizim de 1974'ten beri savaşın sonucunda onların mahrum kaldığı toprakların bir kısmını onlara iade etmemizle gerçekleşebilir. Annan'dan günümüze kadar tüm haritalar Kıbrıs Türk tarafına yüzde 29 civarında bir toprak kalacağını öngörmektedir. Eğer tüm konularda uzlaşıp referandum aşamasına ulaşılabilirsek, halkımız kalıcı olarak 'bizimdir' diyemeyeceği ve yasallığı sürekli AHİM'de sorgulanan ama yüzdeliği birkaç puan daha fazla olan bir toprakta mı, yoksa uluslararası hukuk içinde, gelecek belirsizliğinden kurtulmuş bir yerde mi yaşamak istediğine kendi karar verecektir."
Akıncı kısaca diyor ki; "Kıbrıs'ta toprak verip, siyasi baskıdan kurtulacağız."
***
Tarihler 12 Haziran 1956'yı gösterdiğinde Ankara'da büyük bir kalabalık toplanmıştı. Rum terör gruplarının, Kıbrıs Türklerine yaptığı zulüm protesto ediliyordu. Mitingin ana başlığı "Ya Taksim Ya Ölüm"dü… İlki Ankara'da yapılan mitingler, Kıbrıs Türklerine destek amacıyla dalga dalga yayılacaktı. Mitinglerle, adanın sadece Yunanistan'a bağlı bir şekilde yönetilmesi eleştiriliyor, bunun yerine Türk tarafının da yönetimde olacağı "taksim" şeklinin tercih edilmesi isteniyordu.
"Ya taksim, ya ölüm" mitinglerinde ideolojik ve siyasi farklılıklar bir tarafa atılmış, vatandaşlar Kıbrıs Türkleri için seferber olmuştu. Mitinglere damga vuran bir diğer slogan da "Kıbrıs Türktür, Türk Kalacak" şeklindeydi. Türklük o yıllarda şimdilerde olduğu gibi "vebalı" muamelesi görmeyen, ideoloji fark etmeksizin insanların üzerinde birleştikleri ortak değerdi.
1964'te İstanbul'da yapılan "Ya taksim, ya ölüm" mitingine 300 binin üzerinde insan katılmıştı. Bu büyük katılım, ileride adaya çıkarma yapacak Türk hükümetinin önünü açmış, kamuoyunun desteğini arkalarına alınmasına imkan sağlamıştı.
Bu süreçte, Kıbrıs Türk Mukavemet Teşkilatı'nın kurucularından olan ve kendilerini "Kıbrıs Mücahitleri" olarak tanıtan grubun liderlerinden Rauf Denktaş, ada ile Türkiye arasında mekik dokuyordu. Adadaki son durumla ilgili bilgiler veriyor ve Türkiye'nin müdahale etmesini istiyordu. Denktaş'ın bu geliş-gidişlerinde büyük badireler atlatmış, hatta bir keresinde Rumların eline esir düşmüştü.
1974 yılına gelindiğinde Kıbrıs Türkleri adeta soykırıma uğruyor ve bu katliamlar tüm dünyanın gözleri önünde yaşanıyordu. Yunanistan'da yaşanan askeri darbe ve siyasi belirsizlik sonrasında Türkiye'nin harekete geçmesi elzem hale gelmişti. Türk kamuoyundan alınan büyük destekle, Türk Silahlı Kuvvetleri (tüm imkansızlıklara rağmen) Kıbrıs'a çıkarma yapıyor, can vererek, kanını dökerek, Kıbrıs Türk'ünü kurtarıyordu.
Ancak bu kurtarışın bedeli Türkiye'ye ağır olacaktı. ABD başta olmak üzere birçok ülke Türkiye'ye ardı ardına ekonomik ambargolar uygulamaya başladı. Hammadde ve temel ihtiyaçların ithal edilememesi neticesinde, bugün bile siyasi propaganda malzemesi yapılan yağ ve ekmek kuyrukları dönemi yaşandı. Öte yanda ise Türkiye'nin iç savaş ortamına sürüklenmesi için birçok devlet istihbarat elemanlarını Anadolu'ya göndererek "sağ-sol" kavgasını kızıştırıyordu.
***
Büyük bedeller ödenerek güvence altına alınan Kıbrıs Türkleri hala birçok ambargoyla karşılaşıyor. Birçok devlet KKTC'yi tanımadığı için uçuş bile yapılamıyor. Ada halkı da bu durumdan dolayı büyük bir arayış içerisinde.
AKP'nin iktidara gelmesinden sonra Türkiye, Rauf Denktaş'a desteğini geri çekti. Böylece Mehmet Ali Talat'ın cumhurbaşkanı seçilmesinin önü açıldı. Talat, aşırı uç söylemleriyle tanınıyor, tıpkı Rumlar ve Yunanistan gibi Türk askerinin adayı terk etmesini istiyordu. AKP de çözümün böyle olacağında hemfikirdi. Bir süre sonra Denktaş'ın sürece dahil olması planları bozmuştu. AKP'nin Kıbrıs'a bakışı hiç değişmedi…
Geçtiğimiz günlerde Denktaş'ın ölüm yıldönümü olmasına rağmen Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık'tan tek açıklama gelmedi.
***
Son durumda, KKTC Cumhurbaşkanı Kıbrıs'ta toprak vermeye hazırlanırken, Türk kamuoyu ecdatlarının, Denktaş'ın kemiklerini sızlatacak bir şekilde rejim değişikliğini, başkanlığı konuşuyor!
Bu bir vebaldir, hiçbir süreç bu vebali örtemez!