Vasiyetimdir
Son günlerde şahsım ile ilgili gerek sosyal medya hesaplarından, gerek elektronik iletiler ile gerekse telefonla arayıp sinkaflı laflar ile aklı sıra beni korkutmak isteyen ya da tehdit eden bir güruh türedi.
Her yazarın başına gelebilecek türden şeyler aslında bu durum. Zira Sayın Cumhurbaşkanı "bir gazetecinin ensesinin patlatılacağını" söyledikten sonra Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Siirt müftüsü de Odatv çalışanları için Hizbullah'ın yayın organına "katli vaciptir" diye fetva verdi.
Hukuki bir işlem yapılmadı. Dolayısıyla, bu tür düşünme özürlü kişilerin de cesaret alıp bizleri tehdit etmesi gayet normalmiş gibi geliyor bana.
Cesaret alıyorlar çünkü!
Bu konuyla ilgili gelin size bir şey anlatayım.
Yaklaşık 5 buçuk sene önce...
Kumpas davası olan Ergenekon davasının karar duruşma günü olan 5 Ağustos 2013 tarihinde tutuklanıp cezaevine gireceğime kesin gözü ile bakıyordum. Bizleri yaşatmayacaklarını düşündüğümden çocuklarıma bir vasiyet bırakmak istedim.
4 Ağustos 2013 günü yazdığım bu vasiyet o dönem Vatan gazetesi yazarı olan benim de örnek aldığım sevdiğim, saydığım insanlardan biri olan değerli büyüğüm Mustafa Mutlu'nun köşesinde hayat bulmuştu.
Mustafa abinin karar günü bizlerin yanında olabilmek uğruna duruşma salonuna girebilmek için verdiği insanüstü gayretini de hiçbir zaman unutmayacağım.
Daha önce yazmış olduğum "vasiyeti" sözde bizleri korkutmaya çalışan mafya bozuntusu, tek düşünceleri katletmek olan güruha tekraren hatırlatıyorum. Bugün, yazıyı yazdığımdaki düşüncelerimden bir adım geri atmadım, atacak değilim.
Sizlerden korkmuyorum.
Kovanınıza çomak sokmaya, gerçekleri yüksek sesle dile getirmeye, yazmaya da devam edeceğim...
Vasiyetim
"Canım çocuklarım...
Ben sizi canından çok seven babanızım.
Sizi canı pahasına koruyacak, aklı hür, vicdanı hür, gerçekçi, demokrasiye inanan, merhametli olmanız için mücadele edecek olan babanızım...
Sizin doğayı, vatanını, milletini, tarihini bilen, bayrağını her daim başının üstünde tutan, yüreğinde, içinde taşıyan bir insan olmanız için elinden geleni sonuna kadar yapacak olan babanız...
Türklüğün gücünü yedi düvele kanıtlamış bir ecdattan geldiğinizi asla unutmayacaksınız.
Kurtuluş savaşında kağnısı olmayan, cepheye cephane taşıyacak arabası olmayan, ekmeği, yatacak yeri, topu, tüfeği olmayan... Oraklarla, çekiçlerle, tırmıklarla savaşıp bu ülkeyi bizlere emanet eden insanların torunları olduğunuzu asla unutmayacaksınız.
Cumhuriyetimiz kolay kurulmadı; bayrağımızın üzerinde bu ülke için canını seve seve feda etmiş olan şehitlerimizin kanı bulunmakta...
Her zaman bayrağımızı evinizin en güzel yerine koyun, kutsal bir emanet olarak onu savunun...
Okuyun canım çocuklarım; okuyun ki doğruyu yanlışı ayırt edebilin. Örümcek beyinlilerde bulunan ağların zihninizi kaplamasına izin vermeyin.
Okuyun ki büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'ü tanıyın.
Atatürk sizin her zaman çoban yıldızınız olsun.
O; milleti için hasta yorgun demeden savaşlara katılmış, şu anda üzerinde yaşadığın toprakları miras bırakmıştır.
Oğlum, kızım okuyun; bilgi sahibi olun ki her ne pahasına olursa olsun Atatürk'ü karalamaya çalışanlara asla izin vermeyin...
Bursa Nutku'nu, Gençliğe Hitabe'yi beyninize kazıyın.
Kimseye boyun eğmeyin, kendinizi ezdirmeyin, özgürlüğünüzden asla vazgeçmeyin!
Paraya tamah etmeyin...
Hangi mevkide olursanız olun nasıl geldiğinizi unutmayın.
Hayatınız boyunca kimsenin üzerine basmayın, kimsenin kölesi olmayın...
Helal kazançtan, doğruluktan asla vazgeçmeyin... Helal lokma her zaman size bereket getirir.
Dininizi okuyun evlatlarım... Kimsenin sizi kandırmasına izin vermeyin. Dininizi doğru öğrenin, ibadetinizi yapın.
Peygamber efendimizi ve ehlibeytini iyi tanıyın, örnek alın. Eşlerinize değer verin...
Düşen kişi gördüğünüzde tutun kolundan kaldırın...
Mezarlığın önünden geçerken, ezan okunurken müziğin sesini kısın...
Öksüz birini gördüğünüzde, başını okşayın...
Kimsenin diniyle, mezhebiyle, ırkıyla uğraşmayın; insan oldukları için saygı duyun...
Otobüste, minibüste yaşlı, kadın, hamile, engelli gördüğünüzde hemen yer verin...
Büyüklere her zaman saygı gösterin.
Dinî bayramları unutmayın büyüklerinizi ziyaret edin.
Millî bayramlarınızı asla unutmayın coşku ile kutlayın.
Ben kötü ve yanlış bir şey yapmadım canım evlatlarım; bu vatan için size demokratik, laik, barış dolu, temiz iyi bir gelecek bırakabilmek için demokratik hakkımı kullandım.
Ancak terörist damgası yedim.
Atamız bizi zaten Bursa Nutku ile uyarmıştı...
Ben terörist değil vatanseverim, Atatürkçüyüm...
Bununla da gurur duyuyorum...
Bu mektubum size vasiyetimdir."
Mustafa abinin desteği
Vasiyetimi köşesinde yayınlayan Mustafa Mutlu ise hiç unutmayacağım desteğini bana şu cümlelerle göstermişti:
"Yukarıdaki mektubu Ergenekon Davası'nın karar duruşmasından bir gün önce aldım. Silivri'deki duruşmaları izlerken tanıdığım Murat Ağırel'den geliyordu...
Murat, Tuncay Özkan'ın oluşturduğu ve bir zamanlar üye sayısı 1.5 milyon kişiye yaklaşan 'Biz Kaç Kişiyiz' Platformu'nun İstanbul Başkanlığı'nı ve daha sonra kurulan Memleket Sevdalıları Derneği'nin Genel Başkanlığı'nı yapmıştı...
İkinci Ergenekon davası kapsamında gözaltına alındı...
Tutuksuz olarak yargılandı.
Karar duruşması sabahı Silivri'de gördüm onu... Fotoğrafını da o zaman çektim.
'Umarım aklanacaksın ve o mektubu yayınlamama gerek bile kalmayacak' dedim...
Gülümsedi sadece...
Beklediğim gibi olmadı: Murat, Ergenekon Terör Örgütü'ne üye olmak suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı. Şimdilik özgür ama herkes gibi onun da yüreği buruk...
Silivri'den eve dönünce tekrar okudum Murat'ın çocuklarına vasiyetini. Ve yayınlamaya karar verdim...
'Memleket Sevdalısı' bir adam Murat... Hayatında (askerlik dışında) silaha dokunmamış...
Değil silahlı çete üyesi olarak iktidarı değiştirmeye kalkışmak; buna niyetlenen birini görse kendi elleriyle hesap soracak kadar demokrat...
Bu davada kimlerin yargılandığını ve mahkûm edildiğini...
Onların bu ülke hakkında neler düşündüğünü...
Çocuklarına neleri vasiyet ettiklerini görmeniz için yayınlıyorum bu mektubu...
Bu ülkede sizce, oğullarına ve kızlarına yukarıdaki mektubun aynısını yazıp, ölmeyi göze alabilecek kaç Murat var?"