Uyuyan uyarıcılar!
Bir kısmımız kendi uyuduğu halde başkalarını uyarmaya çalışan ruhlar gibiyiz. Bu insanlara ne oluyor da uyanmıyor, sesimize niye kulak vermiyor diye öfkeden tir tir titremekteyiz. Oysa sesimiz duyuluyor ve insanlar uyanıyor. Uyanıyor ve bakıyor ki kendini uyaran ses bir horlamadan ibaret, haklı olarak, kalkıp ne diyecek diye dinlemeyi değil, yeniden başını yastığa koymayı tercih ediyor. Hem de öfke ile...
Ekseriyetimiz ise sesine ses verildiği ve kahir ekseriyetin bu sesle uyandığı zannı içerisinde. Oysa onlar da uyuyanlardan, üstelik uyanma ihtimali olanları bile uyutanlardan da, farkında değiller. Bu kadar kişiyi uyutmak mümkün mü, bu kadar insan meselâ ülkenin yarısının aynı ayna yanılması mümkün olabilir mi iddiasındalar. Elbette olabilir, bırakınız yarısını, yüzde 90’ı bile aynı anda uykuda olabilir ülkenin de, insanlığında. Bir ülkeye, bir kıtaya bir bölgeye gece çökmüşse herkes uyur, uyku hali de, uyanıklık zannedilir. Böyle durumlarda gece uyanık olanlar yalnızca vicdanı hür, toplum adına endişe duyan birkaç adam gibi adam ve tabii geceyi fırsat bilen uğursuzlar ile hırsızlardır. Gece boyu aralarında bir kovalama başlar, akıl ve vicdan sahipleri evleri ve namusları tehlikede olanları uyarmak için çırpınır durur.
Kimileri bu feryatları duyar duymasına da bana ne tavrı takınır. Gecenin belirsizliğinden çekindiği için salyangozun başını kabuğuna sokması gibi yorganın altına giriverir. Ekseriyet ise sokağının, ülkesinin başına gelenleri sabah uyandığında duyar. Falan kesin evine hırsız girmiş, falan mağazanın vitrini kırılmış, içi boşaltılmış, kuyumcuda altın, kasada para bırakılmamış, bunlar hep sabah olunca öğrenilir. Gelin görün ki bâzı zamanlarda geceler çok uzun olur, sabahlar çok geç gelir. Uyanıldığında elde avuçta bir şey kalmadığı görülür. Sabah olduğunda öğrenilecek en acı şey ise hane halkından kimilerinin ve uykuda kendimizi emanet ettiklerimizden bazılarının uğursuz ve hırsızlarla işbirliği yaptıklarının ortaya çıkmasıdır. Tarih bu kişilere “hain” der.
Şimdi herkes elini vicdanına koysun ve cevap versin. ABD Türkiye’nin veya herhangi bir İslâm ülkesinin dostu mudur? Türkiye’deki ABD varlığı ABD ve Haçlı dünyasının çıkarları için midir, Türkiye’nin çıkarları için mi? Ve ABD ve yabancı güçleri ülkesine çağıran diğerleri, tankı ile topu ile, BOP’u ile “Baharı” ile ülkesine onların ülkesi haline getirenler, onlarla işbirliği yapanlar ve onları kayıtsız şartsız destekleyenler gerçekte kime hizmet etmektedirler?
Biz böyle söyleyince ne yapalım, dünyada yalnız mı kalalım diyenler bile çıkıyor. Biz de onlara ne yani yalnız kalmamak için yabancılarla birlik olup kendi ülkemizi mi soyalım, kendi değerlerimizi mi aşağılayalım demek zorunda kalıyoruz. Sanki şimdi yalnız değilmişiz gibi... Uluslararası hangi haklı konuda, ülkemize çağırıp insanımızı soydurduğumuz ve vatanımızı işgal ettirdiklerimiz yanımızda oluyor, söyler misiniz? Hem soyuluyoruz, hem itilip kakılıyor, aşağılanıyoruz.
İnsanda biraz haysiyet olmalı değil mi?
Âlemi yaratan
sınıyor sanki
Hedefe varmıyor attığım oklar,
Talihim inişe döner gibidir.
Aktıkça gözümden o tuzlu yaşlar,
Yanağım alevde yanar gibidir.
...
Kalbi katran gibi gece adamlar,
Seviyesi çukur cüce adamlar,
Satılmaz sandığım yüce adamlar,
Makama paraya kanar gibidir.
...
Rakiple güreştim kendimi yıktım,
Çile çeke çeke çileden bıktım.
Maldan mülkten geçtim, dünyadan bıktım,
Kara toprak beni anar gibidir.
...
İmanda yücelik, fikirde dinçlik
Sadece Kur’an’da gerisi hiçlik!
Okulda, sokakta, pırlanta gençlik,
Susuz bırakılmış pınar gibidir.
...
Bir zaman kurbandık Hakk’ın yoluna,
Kimse almaz oldu Hakk’ı diline...
Bülbülün kalktığı gülün dalına,
Kargalar, baykuşlar konar gibidir.
...
Her yerde mührü var her yerde izi
Arıdan bal ister verip nergisi..
Artık anlamalı, belli ki bizi
Âlemi yaratan sınar gibidir.
Hasan Demir