Utanmadan oy isteyecekler
On altı yıldır ülkeyi yöneten AKP zihniyeti her alanda toplumda onarılması imkânsız hasarlar bırakmıştır. AKP ile birlikte bütün kavramlar, değerler ve ilkeler altüst olmuştur.
Toplumun bir kesimi ötekileştirilmiş diğer kesimi ise yandaşlaştırılmıştır. AKP'nin iktidar yılları insanların kutuplaştırıldığı, birbirlerine kin ve öfke ile bakar hale geldiği yıllar olmuştur. AKP iktidarı Türkiye'yi yandaşları için her türlü günahın serbestçe işlendiği bir galeriye dönüştürmüştür.
Mezhep ve etnik bölücülük!
Bir patlama sonrası katledilen 52 yurttaşın arkasından "Reyhanlı'da 52 Sünni öldü" diyerek, Gezi olayları sırasında ölenlerin "Alevi" olduğuna vurgu yaparak, Yargıtay'daki hâkimin "Alevi" olduğuna dikkat çekerek her şeye mezhep temelli bakmak bu dönemin ürünüdür.
Dahası AKP iktidarı "evde tutmakta zorlandığımız yüzde elli ile dışarıda olan yüzde elli" olarak toplumu karpuz gibi ikiye ayıran bir kutuplaştırma anlayışı da bu dönemin belirleyici karakteristiğidir.
"Başı örtülü bacımız" dediler ama 'başı açık bacımız' diyemediler.
Toplumu tutkal gibi bir arada tutan ortak yanlarını değil birbirinden ayrı olan yanlarını adeta kutsadılar.
Camiyi, kışlayı, okulu, adliyeyi siyasetin odağı haline getirdiler.
Gerekli gereksiz, zamanlı zamansız her yerde "Türk, Kürt, Arap, Gürcü, Roman vb.." kavramlarını kullanarak toplumu etnisitelere göre atomize ettiler.
Ne istedilerse verdiler. Mezardakileri hep birlikte kaldırarak referandumda evet oyu kullandırdılar. Ergenekon davalarının savcısı oldular.
FETÖ'yü devletin derinliklerine sızdırdılar.
Kozmik odaya birlikte girdiler.
Sonuçta FETÖ'yü devlet içinde devlet haline getirdiler.
FETÖ, zamanın MHP'sine ve Baykal'a kaset operasyonları yapınca "ne özeli bunlar geneldir genel" diyerek siyaseti siyaset dışı yollarla dizayn ettirdiler.
17-25 Aralık'ta bu büyüttükleri karga "ayakkabı kutularındaki dolarlarla evlerdeki para sayma makineleriyle" gözlerini oyunca "yandım Allah" diye bağırdılar.
15 Temmuz darbe girişimi iktidar tarafından beslenen bu tosuncukların CIA ile birlikte iç savaş çıkarmak amacıyla başvurdukları bir girişim olarak tarihin sayfaları arasındaki yerini aldı.
Sonra da güçlüyü değil güçsüzü, tepedeki FETÖ'cüleri değil tabandakileri, damatları değil garibanları içeri tıktılar.
PKK'yla çözüm süreci suçunu işlemek!
PKK'yı muhatap alarak terör örgütüne devlet muamelesi yaptılar, devleti ise terör örgütü seviyesine düşüren çözüm sürecini başlattılar.
Oslo'da devleti ayağa düşürdüler.
Habur'da yargıyı rezil ettiler.
Dolmabahçe'de eli kanlı terör elebaşısından akıl aldılar.
Askerin elini kolunu tutup PKK'nın kentlerde hendek eşmesine, haraç toplamasına, çadır mahkemeleri kurmasına sebep oldular.
Ne kadar aklı tartışılan adam varsa onları "Akil Adam" sanıp toplumun üstüne saldılar.
Barzani'yle Diyarbakır'da "Megri... Megri" şarkıları söylediler.
Sorun çözmek için yola çıktılar sorunun parçası haline geldiler.
Aynı şeyi uluslararası ilişkilerde de hem yaşadı hem de yaşattılar.
Kıbrıs'a kırk yıllık çözülmeyen sorun olarak baktılar. "Çözümsüzlük çözüm değildir" diyerek Annan Planı'nı kabul ettiler.
Ermenistan'la "yüz yıllık tarihi sorun tarih oldu" diyerek Zürih Protokollerini imzaladılar.
"Emevi Camii'nde namaz kılmak" iddiasıyla yola çıktılar, Süleyman Şah Türbesini sırtlanarak taşıdılar.
Suriye'den de üç buçuk milyon göçmen kabul ettiler.
BOP'a eş başkan, Zarrab'a yoldaş oldular.
Tepesinde tepelendikleri cumhuriyeti kuranları "iki ayyaş" olarak ilan ettiler.
AKP ile Türk olmaktan kurtulduklarını, Cumhuriyeti "90 yıllık reklam arası", Abdülhamit Han ile Tayyip Bey arasını ise "duraklama dönemi" olarak ilan ettiler. "Milliyetçiliği ayaklarımızın altına alıyoruz" dediler.
Aldılar, sattılar bu arada köprü ile yol da yaptılar. Şimdi de kıraathane ile millet bahçesi yapacaklar. Orada halk kek yiyip mutluluktan yuvarlanırken kendileri de milletin sarayında "Eyy Millet!" diyecekler. Utanmadan oy isteyecekler!