‘Utanılacak hâlimiz!’

Levent Bulut, yazılarını topladığı kitabına “Utanın” başlığını koymuş.

Köşe yazıları aslında “fıkra” dır. Yazanın kendi fikirleri, kendi hissettikleridir. Makalede ise, fikrini delillendirmekle mükellefsin. Ama artık “fıkra” unutuldu; hepsine birden makale deniyor. (Edebiyat kitaplarında “fıkra” ve “makale” türlerine dair ayrıntılı bilgiler vardır. Ben de “Edebiyatımızda Terimler” de ayrıntılı ve örnekli verdim.)

Levent Bulut, kısa, öz ve vurgulu cümlelerle yazıyor. Düşündürüyor. Kimilerinin uzun uzun izah ettiği bir mevzuyu kısa cümlelerle, tabir yerindeyse kafamıza dank ettiriyor.

Gazetelerden internete geçiyoruz.... Çok kişi yazılarını internetten yayıyor. Levent’in sadece Twetter’ında 35 bin takipçisi var. Zaman zamanfacebook’ta yazısının görüntülenmesi milyonu buluyor.

Levent kitabına başlığını “Utanın Utanın” başlıklı yazısından almış. Kitabın ana fikri de bu başlık altında saklı.

Diyor ki:

“Her yıl 10 Kasım’da saat dokuzu beş geçe sirenler çalmaya başlıyor. Tüm halk, sadakat ve özlemle yolun ortasında duruyor.

Okullar, işyerleri ve devlet daireleri bir dakikalığına sessizliğe bürünüyor.

Ama elbette ki Atatürk’ün değerini anlamayanlar, bu plansız fakat topyekün saygının kutsallığını anlayamazlar. (...) / Kendine aydın, demokrat, özgürlükçü diyenler, menfaat gemilerine binip küçük dağları ben yaratıp edalarına bürünenler Atatürk’ü şükran ve minnetle anacaklarına eleştiriyorlar ya... (...) Siz... Her şeyden önce, dönün aynaya bir bakın da kendinizi eleştirin. / Utanın utanın...” (s. 39-41)

Şimdi Ağlamak Vakti, Kırlangıçlar Erken Göçtü, Bir Şafak Yürüyüşü, Kumsalı Olmayan Ada, Güvercin Geçidi romanlarının yazarı merhum Şerif Benekçi (1952-2008)’den bir anekdot vermesi beni düşündürdü:

“Şerif Benekçi, 1980’li yıllarda İstanbul’da Beyazıt’taki bir camide imamlık yapıyordu. Bir gün öğlen ezanını sabah ezanı gibi okur ve (sabah ezanında yer alan) ” Namaz uykudan hayırlıdır “ bölümünü de ezana ekler.

Bunun üzerine cemaatten gayretkeş birisi itiraz eder.

“Hocam bu ne iştir? Sabah ezanı öğle ezanı gibi okunur mu?

Şerif Benekçi hazır cevaptır. Bozuntuya vermeden itiraz edeni susturur.

“‘Okunur okunur, nasıl olsa hepiniz ayakta uyuyorsunuz.’” (s. 10).

Hepimiz ayakta uyumasaydık, Türkiye bu hâle gelir miydi?

Hepimiz ayakta uyumasaydık, vurgunu, soygunu yapabilirler miydi?

Uyuyoruz, uyuyoruz!...

“Hırsızlık etseler de, Türkiye’yi satsalar da, ülkeyibölseler de oyumuz bunlaradır.” diyenler derin uykularında bile bileötenezi razı oluyorlar.

Zat-ı muhtereme dokunmayı ibadet sayanlardan, onu Hz. Peygamber’le eş tutanlardan ne bekleyeceksiniz!

Levent Bulut: “Ülkede kıyamet koparken, yurdum insanının sosyal medyada konuştuğu ve paylaştığı konu ise fare ve sütyen haberleri” (s. 153) diyor ve hâlimizi özetliyor.

(Levent Bulut, Utanın, İştirak Yay. 0212 5272926).

Yazarın Diğer Yazıları