​​​​​​​"Üretmeden tüketmek"ten "Tüketmeden üretme"ye…

Cumhuriyet tarihinin fabrika, maden işletmesi, enerji santrali, tarım arazisi, demiryolu, liman, aklınıza ne gelirse; üretimin can damarı, kolu, bacağı, kalbi, lokomotifi varsaydığımız ne kadar kurumu, kuruluşu, sektörü, kaynağı varsa kapatma/satma rekortmeni değillermiş gibi günlerdir aynı nakaratı tekrarlayıp duruyorlar:

- Salgının üretimi etkilemesine izin vermeyeceğiz. Üretmeye, çarkı döndürmeye devam edeceğiz.

***

İnsan hayatının, nazarınızda üç kuruş ederi olmadığını tekme tokat, kafamıza vura vura, can evimizden vurdura vurdura, inançlarımızı, değerlerimizi, ümitlerimizi kanırta kanırta ve tekrar tekrar tecrübe ettirdiğiniz için, maiyetinizdeki "ünlü"lere, trilyonluk yalılarından, konaklarından "Evde Kal Türkiye" çağrısı yaptırıp, bir tek, evlatlarını vatana feda ettikleri gün "görünür" olan o derme çatma, kerpiç evlerin fukara sakinlerini, son nefeslerini verene kadar çalıştırmaya devam edeceğinizden zerre şüphemiz yok elbet de…

Ee…

Sonra?

Çark dediğiniz o şeyin sahiden de dönebilmesi için bir arz ve talep dengesi gerekmez mi her şeyden önce?

Maske, tamam.

Solunum cihazı, eyvallah.

Başka ne ürettireceksiniz mesela?

Akıllı beyaz eşyalar mı?

Son model cep telefonları mı?

Altın mı? Pırlanta mı?

Çok da dar ufuklu biri sayılmam ama misal çiftçiyi teşvik etmediğinize göre "temel ihtiyaçlar" yok devamını arzuladığınız üretim zinciri içinde!

Tekrar sorayım:

Ee… Sonra?

Yiyecek meyvesi, sebzesi, eti, peyniri, yumurtası olmayan evlere bilmem kaç litre iç hacimli, ultra elektrik tasarruflu buzdolapları mı satacaksınız; hani şu susuz köylere "oy teşviği" olarak çamaşır-bulaşık makinesi göndermeniz gibi?

Üstlenmediğiniz faturalarınızdan dolayı elektriksiz kalmış hanelere, dev bütçeli propaganda dizilerinizi mi pazarlayacaksınız; telepati kanalından izlerler artık!

"Evde kalan" çocuklar için vakıf yurtları mı inşa edeceksiniz? Kirasını ödeyemeyenler aileler için rezidans daireler mi?

***

Hayır, seyahati yasaklayıp seyahat şirketlerini, tatili yasaklayıp turizmcileri filan teşvik edip, bir de üzerine, önümüzdeki süreçte ihtiyaçlar hiyerarşisinin o ilk basamağındaki, hayatta kalabilmek için zorunlu ihtiyaçlarını bile karşılayıp karşılayamayacağı muallak olan vatandaşın cebine diktiniz ya gözlerinizi o bakımdan soruyorum;

Kime, ne üreteceksiniz?

Kime, nasıl/neyle tükettireceksiniz?

Onca kerli ferli insanın, saatler süren toplantı sonunda bulabildiği dahiyane çözüm bu mu gerçekten;

"Üretmeden tüketme" modelinden "tüketmeden üretme" modeline geçiş; zira "istihdam"ı kapsamayan, "işçi"yi kollamayan görülmemiş bir üretim modeli geliştirdiğimizden zerre katkısı olamıyor tüketiciye!

Üretimin devamlılığı sahiden de bu denli umurunuzdaysa, tüketicinin "alım gücü"nü korumanız gerekmez miydi herşeyden önce?

SORU-YORUM

Pişkinlik: Yüzsüzlük

Yüzsüzlük: Utanmazlık, çekinmezlik, arsızlık

Utanmazlık: Sıkılmazlık, yüzsüzlük, arsızlık, arlanmazlık

Arsızlık: Yılışıklık, yüzsüzlük, açgözlülük

Adını siz koyun; sizce maruz kaldığımız "şey" hangisi?

Ayranımız yok içmeye…

Pandemi hastanesi ilan edilen bir özel sağlık kuruluşuna gönderilen tulum sayısını bildirdi çalışanları: 5!

Yanlış okumadınız "beş".

Bir vakanın testi, teşhisi derken eksilmiş bile ikisi; elde var 3.

Kim giysin?

Yeni bir vaka söz konusu olduğunda ona bakacak doktor mu? Hemşire mi? Hasta bakıcı mı?

İran'a dönük ambargoyu en açık ve net kınayanlardan, eleştirenlerden biriyim ama Türkiye'deki sağlık çalışanları bu kadar çaresiz durumdayken İran'a 1000 tanı kiti, 4 bin 715 tulum, 20 bin önlük, 2 bin gözlük, 4 bin N95 maske ve 78 bin üç katlı maske hibe etmek, bırakın övünmeyi, kabul edilemez.

Keza, ABD'ye test göndermek de öyle…

"Sağlık sektöründe dışa bağımlıyız. Türkiye içindeki malzemelerimiz biterse sıkıntıya gireriz" açıklaması yapan Kızılay aracılığıyla İspanya'ya uçak dolusu, İtalya'ya gemi dolusu malzeme göndermek de öyle…

dfs-004-001-011.jpg

Yazarın Diğer Yazıları