UNUT-MAYIN
Daha 18'inde Gabar'da, sol kol ve bacağından vurulduğu çatışmadan değil belki... 1996'da, Karadağlar'da, 18 şehit verdiğimiz pusuda, arkadaşları gibi "şehit oldu" sanılıp çatışma bölgesinde bırakılışından değil... Vücuduna 14 kurşun girip çıktıktan sonra yaşayarak kırdığı "Türkiye rekoru!"ndan değil... Bu vatana feda ettiği böbreğinden, dalağından, safrakesesinden, bağırsaklarının bir bölümünden, karaciğerinin yarısından ve boydan boya hissetmediği sol yanından değil...
Çünkü, "şu kadar askerimiz şehit, şu kadarı da yaralı" haberlerinin "yok sayılan" kısmıdır gazi...
Yine de çoğunuz tanıyorsunuz onu.
Hani şu sapa sağlam, bol yıldızlı isimlerin önünden geçmeye ürktüğü "kumpas" günlerinde, "adalet nöbeti" tutan bir gazi vardı Anayasa Mahkemesi önünde...
Hani "Habur" ihanetinden sonra arkadaşlarıyla birlikte soluğu Başbakanlığın önünde almışlardı da, -onun ifadesiyle- "kendileri de potansiyel şehit ve gazi adayı olan polisler"den dayak yemişlerdi. Protez kollar, bacaklar uçuşmuştu havalarda...
Ve bu vatanı, onun ömür boyu bir daha hiç kullanamayacağı organlarından yapılma bir kalkana borçlu olduklarını unutup "vatan haini" ilan etmişti ya onu birileri...
Bildiniz mi?
İkinci kitabının çıktığını duyunca, o koca yürekli kahramanla, Koray Gürbüz'le buluştum birkaç gün önce.
Yüzümüze bakmazlar
Öyle derin bakıyor ki, bu ülkenin kaçtığı, saklandığı, yüzleşmekten korktuğu ne varsa, sanki hepsi gözlerinde. Ki, tam da bunun olduğunu düşünüyor gazilerin maruz kaldığı tavrın ardında:
- Yüzleşemiyorlar. İnsan kendisini rahatsız eden şeyden kaçmak ister. Diyarbakır'da terörist heykeli dikilmesine izin veren veya 'haktır' deyip ses çıkarmayan benim yüzüme bakabilir mi!
8 yaşında olan bir kızı var Gürbüz'ün; Derin.
Bir gün toplumun da, "Üç yaşında vardı-yoktu... Yılmaz (Yiğit) geldi, kahvaltıya oturduk. Derin baktı kolları yok; onu elleriyle besledi. Yılmaz hem ağladı, hem yedi. Tekerlekli sandalyeli birini görse koşa koşa gider iter, biz söylemeden kapıyı açar" diye anlattığı kızı kadar gazileri görebilmesi, hissedebilmesi umuduyla yazmış Unut-Mayın'ı.
Unutulmamak ve unutabilmiş olmak arasında gidip gelen duygularla...
Gürbüz konuştukça anladım ki, unutulmak kadar unutamamak da yıpratıyor gazileri:
"Hastanedeyim; iki bacağını kaybeden bir çocuk getirdiler. Kendine gelip, bacaklarının olmadığını gördüğünde o hastane yıkıldı; nasıl inliyor, nasıl bağırıyor... İğneler yetmiyor, çocuğu toparlayamıyorlar... Ertesi gün kalktı, yine öyle... Kolay atlatılacak şeyler değil. Ben de uzun süre atlatamadım. Aradan yirmi yıl da geçse her gazi en ince ayrıntısına kadar hatırlıyor vurulma anını. Arkadaşlarını, ne giydiğini, telsiz konuşmalarını... Bizim sakatlıklarımız ömür boyu sürüyor. Psikolojik olarak da... Hiçbir tedavi etkili olmuyor. Gazi gaziyi tedavi ediyor. Biri, bir bacağını mı kaybetti; yanına iki bacağını kaybeden bir arkadaşımızı götürüyorum mesela..."
Savaşacak adam bulamazsınız
Geniş konuştuk ama yerimiz dar; gerisini kitabı okuduktan sonra aktarmak üzere, sohbetimizden satırbaşları paylaşıyorum bugün sizinle:
- Levent Mete Çevik Türkiye'nin en genç gazisi... Babası gözlerinin önünde şehit oldu. Babasından çıkan kurşun ona saplandı. 17 yaşında, 1.78 boyunda, 3 kilo fazlaymış diye kapıdan çevirdiler, burs vermediler. İki tur koşsa verir o 3 kiloyu. Parasız okut; ne olur. Bu ülke 4 bin 500 gazisine, 10 bin şehidinin çocuğuna bakamıyorsa söyleyecek söz bulamıyorum!
- FETÖ yapmış, PKK'lılar yapıyor; PKK'lı doktor, yaralı askeri öldürürken yakalanıyor. Kirli parayla üniversitede okumuş terörist yetiştiriyorlar; on yıl sonra hakim savcı doktor öğretmen olarak çıkacaklar karşımıza!
- Beğenmediğin İsrail'i gaziler yönetiyor. İran, gazi yoksa meclisini açamıyor. Bizde bir emekli paşa getiriyor tamam; o paşa benim yaşadığım acıların milyonda birini yaşamış mı? Benle ilgili kanunu yapanlar, bir gün tekerlekli sandalyede yaşamış mı? Parti ayırmadan söylüyorum; kim şehidine gazisine sahip çıkmayacaksa o da yok olsun!
- Gazilerin ortak özellikleri fakirlikleri. Bu eğitimsizliği de getirmiş. Devlet "iş hakkı" veriyor ama ya hademe yapıyor, ya tuvalet temizletiyor. Halbuki -Rusya kimsesizlerine yapıyor, Putin de öyledir- alsa, okutsa, uzmanlaştırsa, müdür, genel müdür yapsa, herkesten çok sahip çıkmazlar mı o kurumlara? Vatandaş saygısızlık yapabilir mi o konumdaki adama, "bedavacı" diye aşağılayabilir mi bir daha?
- Her gelen iktidar, verdiği maaşı, seyahat hakkını lütuf gibi gösteriyor... Bunlar altında Atatürk'ün imzası olan kanunlar!
- 15 Temmuz şehit ve gazilerine yaptığını yap; Güneydoğu şehit ve gazilerini de tanımla kanunda! 15 Temmuz gazisinde sakatlık aranmıyor; Güneydoğu'da birçok arkadaşımız terörist ateşinde yaralandı, tedavi gördü, sakat kalmadığı için gazi sayılmadı.
- Büyüklerimiz bize PKK'yla mücadele "bir devletle savaş" olmadığı için gazilik ünvanı alamadığımızı söylüyordu, 15 Temmuz gazileri bir devletle mi savaştı?
- Canlısını verdim protezini alamıyorum diye isyan ediyor gazi. Bunu bile vermezsen, yarın savaşacak insan bulamazsın!