Cumhurbaşkanlığı; Terör ve Kürt sorunu
“Hangi Kürt sorunu?” başlıklı yazım konusunda acaba Cumhurbaşkanlığı ne düşünüyor diye araştırırken Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili olan Başdanışman Mehmet Uçum’a bu konudaki görüşünü sordum.
Uçum, “Sivil Dayanışma Platformu” tarafından 2022’de yayınlanan, “Günümüz Dünyası ve Türkiye Üzerine Bazı Tespitler” raporunda yer alan makalesini gönderdi:
“Kürt Sorunu Tartışması” başlıklı yazısı özetle şöyle:
“Türkiye ortak paydası bilinci söz konusu olduğunda Kürt sorunu şeklinde hâlâ yürürlükte tutulan tartışmaya dikkatli yaklaşmak gerekir. İki ana akım var:
Bu konuyu Türkiye ortak paydası altında her yönüyle ele almayı meşru gören millî ve reel bir bakış açısı.
Bu konuyu ısrarla Türkiye ortak paydası dışına çıkararak tek başına bırakıp farklı ve dışsal stratejilerin bir parçası hâline getirmek isteyenlerin manipülatif bakış açısı.
Aslında temel kavga yine yurtseverlik ve millîlik ile yabancı iş birlikçiliği üzerinden yürüyor.
Ancak hâlâ konu Kürtlerin özgül haklarının tanınmadığı gibi gerçek dışı bir zemine taşınarak tartışılmak isteniyor.
Toplumsal bilinç açısından bu tartışmadaki eksen kayması anlaşılıyor. Bazı yaklaşımların geride kaldığı biliniyor.
Türkiye dışı tezlere sahip olanların argümanları o kadar zayıf ki ısrarla aynı yanlışları tekrar etmekten çekinmiyorlar.
Bugün Kürt sorunundan söz edenler şu soruların cevabını vermeli:
*Türkiye’de Kürt sorunu derken somut olarak neyi kastediyorsunuz?
*Somut olarak hangi çözümden söz ediyorsunuz?
*TBMM’yi çözümün adresi gösterirken hangi anayasal ve yasal değişiklikler yapmayı hedefliyorsunuz?
Bu sorulara cevap vermeden soyut bir şekilde sorundan ve çözümden söz etmek bir şeyleri saklama gayretidir.
Aslında başlangıç için ‘siyasi yetki devri’ pazarlığı meşrulaştırılmak isteniyor.
Bu yaklaşım aslında ülkemizde siyasi egemenliğin farklı kimlikler ekseninde paylaştırılmasına yönelik Türkiye karşıtı küresel sömürgeci projenin önemli bir parçası ve ilk adımıdır.
Yani Türkiye’nin coğrafi bütünlüğünü ve siyasi birliğini parçalamak isteyen küresel sömürgeciliğin politikalarının hayata geçirilmesi için Türkiye’nin Kürtleri araç olarak kullanılmak isteniyor.
Bu ülkede siyasi yetki devri siyaseti hem Türkiye gerçeğine aykırıdır ve nesnel temeli yoktur, hem de böyle bir siyasetin hayata geçmesine Millî ve yerli güçler asla izin vermez.
Geçmişte ‘Kürt sorunu’ nitelemesine neden olan inkâr ve asimilasyon politikaları ve baskıcı uygulamalardı. Bunlar tamamen geride kaldı.
*Bugün artık Türkiye’de Kürt sorunu yoktur.
*İki yönüyle de “Kürt sorunu” nitelemesi devrini tamamlamıştır.
Hem geçmişte devletin içine yuvalanmış özellikle darbeci kesimlerin ve vesayetçi odakların ‘Kürtleri’ sorun gören bakış açısıyla tanımlanan ‘Kürt meselesi’ bitmiştir.
Hem de inkâr ve asimilasyon politikalarının, dil ve kültürlerinin reddinin yarattığı mağduriyetler anlamında ‘Kürt sorunu’ bitmiştir.
Bugün terörün ve şiddetin her alandan tasfiyesi için mücadele vardır.
Türkiye’nin bağımsızlığını güçlendirme, demokrasisini derinleştirme, ekonomisini geliştirme, sosyal politikalarını genişletme hedefi vardır.
Bu hedefler tüm vatandaşlarımıza aittir, ulusumuzun hedefleridir herhangi bir kimliğe ait değildir.
Ve bu hedeflere tüm vatandaşlarımızla birlikte millet olarak, ayrılıkçı yaklaşımlarla değil, ortak politikalarla ulaşacağız.”
Değerli okurlarım,
Aklın yolu birdir.
Cumhurbaşkanlığı ile “Kürt sorunu yoktur, terör sorunu vardır” görüşünde birleşmemiz Türkiye gerçeğidir.
Mehmet Uçum haklı, terör belasından kurtulmak için şu görüşe aynen katılıyorum:
-“Millet olarak, ayrılıkçı yaklaşımlarla değil, ortak politikalarla ulaşacağız.”