Üniversiteler siyasi popülizm kurbanı oldu
Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin kalkınması için, insana yatırım sermayesi maddi sermaye kadar önemlidir.
Geçmişte; Almanya İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra elinde vasıflı eleman olduğu için hızla kalkındı. Bugün Rusya kötü yönetiliyor ve fakat uzay yarışmasına devam ediyor… Çünkü komünizmde herkes her seviyede eğitim görmüştü.
1980 sonrasından beri Üniversitelerimiz ağır bir tehdit altındadır.
1980 sonrasında, cunta ve Doğramacı, Anayasaya; YÖK’ü ve vakıf Üniversitelerini koydurdu. Doğramacı önce vakıf Üniversitesi kurarak, devletten dağı taşı bedava aldı, bir kısmında villa yaptı, o zamanın başbakanı ve bazı bakanlarına verdi. 90 sonrası Meclis Araştırması’nda ilk iki madde Doğramacı ile ilgiliydi. Sonradan rapor komisyondan Meclis’e gelince rahmetli Demirel müdahale etti ve ilk 2 maddede yer alan Doğramacı maddeleri çıkartıldı. O zaman İktisat Fakültesi dekanı idim ve arkadaşım Ahmet Güryüz Ketenci de İstanbul milletvekili olarak bu komisyonda idi.
Cunta sonrasında YÖK, Üniversitelere lisedeki gibi, standart ders programları getirdi. Üniversiteler ekol olma ve uzmanlaşma kabiliyetini kaybettiler. Emekli generaller YÖK denetçisi olarak Üniversiteleri denetlediler.
2003 ve sonrasında ise Üniversiteler siyasi popülizmin aracı oldu. Bugün tamamı kurumsal yapısını kaybetti ve Cumhurbaşkanının istediği yönde ideolojik çizgide yönetiliyor.
Türkiye’de iyi lise eğitimi görmüş olanlar, yurt dışına çıkıyor.
Medyada yer alan haberlere göre Alman lisesini bitirenlerin yüzde 90’ı yüksek öğrenim için yurt dışına gitmiş.
Her bir öğrencinin yurt dışı eğitim için her yıl 100-150 bin dolar döviz harcıyoruz.
Açık öğretim kaynak kaybıdır
2022-2023 ders yılında, ön lisans ve lisansta, toplam öğrenci sayısı 6.401.149’dur. Bu toplamda örgün eğitimin payı yüzde 51,3’tür.
Üniversite yalnızca bilgiye ulaşmak değildir. Bilgiye herkes her zaman ulaşır. Önemli olan bu bilgiye, uzmanlık alanına göre planlı ulaşmaktır. Dahası bilginin araştırma, deney ve pratik derslerle tamamlanması gerekir.
Yüksek öğretim yalnızca dersleri ezberlemekle sınırlı bir eğitim değildir. Öğretim üyesi ve öğrencilerin bir arada olayları ve konuları tartışmaları, öğrencilerin bilgi yanında analiz ve sentez yeteneği kazanmaları gerekir.
Kampüsler, tüm tamamlayıcı unsurları ile entelektüel yetiştirme ortamıdır.
Öğrenci düşünce kulüpleri, organizasyonları, dayanışma kültürünün gelişmesine yardımcı olur.
Türkiye’de açık öğretimde mezuniyet oranı yüzde 7’dir. Açık öğretim genellikle askerlik erteleme, öğrencilik indirimlerinden yararlanmak için kullanılıyor. Bu şekliyle ve bu mezuniyet oranı ile, kaynak israfıdır.
Apartmanda Üniversite olur mu?
Türkiye'de 208 Üniversite var. Bunların 79'u vakıf Üniversitesidir. Ön lisans ve yüksek lisans öğrencilerinin yüzde 92,3'ü devlet, yüzde 7,7'si vakıf Üniversitelerine kayıtlıdır.
Vakıf Üniversitelerinin bir kısmı apartmanda veya iş hanlarında eğitim görüyor. Altı dükkan olanlar da var.
Bazıları hariç derslerin çoğu, dışarıdan gelenlere ders başı ücret şeklinde yapılıyor. Kadrolu öğretim üyelerine düşük maaş veriliyor. Öğretim üyeleri veya yardımcılarına memur işleri yaptırılıyor. Bu Üniversitelerin birçoğu araştırma görevlisi alıp yetiştirmiyor. Hazır öğretim üyesi almayı tercih ediyorlar. Yetmedi, bu Üniversitelerin çoğunda araştırma ve laboratuvar imkânları yetersizdir. Birkaçı hariç, Ar-Ge için yeterli kaynak ayrılmıyor.
Kaldı ki; birçok Üniversite, pandemi ile gelen online eğitime, pandemiden sonra da devam etti. Benim bir arkadaşım bir vakıf Üniversitesinden mezun olan çocuğunun 4 yıl içinde okula en fazla 20 defa gittiğini, eğitimin tamamen online yapıldığını söyledi.
Yüksek öğrenimde iş gücü planlaması yapılmıyor.
Birçok devlet Üniversitesi altyapısı ve hocası olmadan siyasi popülizm amacıyla açıldı.
Daha kolay ve daha ucuz olduğu için İktisat ve İşletme fakülteleri ihtiyaçtan fazla arttı. Bu nedenle eğitimli olanlarda ve özellikle yükseköğrenimde, bazı dallarda arz fazlası var… Tıp gibi bazı dallarda ise arz eksiği var.
Çözüm zor değil, önce yüksek öğrenimde reform yapılmalıdır.
*YÖK kaldırılmalı ve Üniversitelere, idari ve bilimsel özerklik verilmelidir. Ancak bu yolla Üniversiteler siyasi iktidarın üniversitesi olmaktan kurtulabilir.
*Açık öğretim veya uzaktan eğitim tamamıyla kaldırılmalıdır. Açık öğretim; yalnızca ev hanımlarının veya meslek sahiplerinin kişisel becerisini geliştirmek, teorik sanat öğretmek gibi nedenlerle yapılmalıdır.
*Anadolu’da siyasi çıkar amacıyla, altyapısı olmadan birçok üniversite açıldı. Bu gibi üniversiteleri Bölge Üniversiteleri şeklinde yeniden organize etmek gerekir.
*Kampüsü olmayan vakıf Üniversiteleri devletleştirilmelidir.
*Üniversitelerde iş gücü planlaması yaparak, yükseköğrenimde fakülteleri ve öğrenci sayısını, geleceğin ihtiyacına göre planlamak gerekir.
*Üniversite önünde birikimi azaltmak için, ara eleman ve teknisyen yetiştiren liseleri artırmak, ihtiyaç fazlası İmam Hatipleri kaldırmak, Merkezî Sistemle girişi kaldırmak, giriş sistemini ve şeklini Üniversitelere bırakmak gerekir.