Umutlar tükenmeden
Geçtiğimiz hafta Cuma günü Balyoz Davası tutuklu ve hükümlülerinin bilirkişiyle ilgili şikâyetlerinden ötürü açtıkları davanın Askeri Yargıtay’da duruşması vardı. Bu duruşmayı izlemekten çok, davacı sıfatıyla duruşmaya katılmak üzere oraya cezaevlerinden getirilen arkadaşlarımızı görmek, onlara moral vererek destek olmak amacıyla Askeri Yargıtay’a gittik. Devre arkadaşlarım başta olmak üzere çok sayıda emekli ve muvazzaf subay, bu konuya duyarlı sivil kişiler ve arkadaşlarımızın aileleri de aynı maksatla oraya gelmişlerdi. Cezaevlerinde yaptığımız ziyaretlerdeki sıkıntıdan uzak bir şekilde bütün arkadaşlarımızla yeterli düzeyde yüz yüze görüşme, sohbet etme ve hasret giderme fırsatı bulduk.
Arkadaşlarımızı son derece metanetli, dirayetli ve moralli gördük. Hatta bizler onlara moral verecekken onların bize moral verdiğini söylemem dahi mümkündür. Onlar da bizler gibi suçsuzluklarının inancıyla ve yeniden yargılanarak önce tutukluluklarının sona ermesini, daha sonra da beraat etmelerinin beklentisini ve umudunu taşımaktalar.
***
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin emekli ve muvazzaf personelinin bir plan semineri bahane edilerek darbeyle suçlanıp mahkûm edilmesini kabul etmek mümkün değildir. Darbelerin plan seminerlerinde görüşülmeyeceği de malumu ilandır. Seminer senaryolarının en uç tehdide göre yapıldığı ve doğru sonuçlara ulaşabilmek için gerçekmiş gibi düşünülüp oynandığı bilinmesine ve bunun esas itibariyle bir nevi oyun olduğu sonradan da olsa anlaşılmasına rağmen, mahkemelerde ideolojik düşüncelerle hukuk dışında siyaseten karar alındığına da inanılmaktadır.
Bu şekilde hareket etmenin gerçek nedeninin, var olduğuna inanılan ve iktidara tehdit olarak algılanan askeri vesayete son vermek olduğu ve bu vesayetin artık ortadan kalktığı, çeşitli vasıtalarla kamuoyuyla paylaşılmış durumdadır. Bu davalara destek olunduğu da gözlemlenmiş ve hatta davaların savcısı olunduğu dahi açıklanmıştır.
Ancak 17 Aralık 2013 tarihinde yolsuzluk ve rüşvet ile ilgili iddiaların görüntülerle kamuoyuyla paylaşılması, iktidara yönelik bir darbe olarak nitelendirilmiş, bunu yapanlar da paralel devlet olarak adlandırılmıştır. TSK mensuplarına yönelik suçlama ve davaların da, bu paralel devlet tarafından gerçekleştirilen bir kumpas olduğu söylenmiştir. Hatta kendilerinin kandırıldıkları ve ihanete uğradıkları da ifade edilmiştir.
Paralel devlet olarak adlandırılan yapının, Fethullah Gülen Cemaati mensupları, destekçileri ve sempatizanları olduğu açık bir şekilde bilinmesine rağmen, iktidarın fazla tepki ve husumet çekmemek için bu şekilde bir isimlendirme yaptığı değerlendirilmektedir. Ancak iktidarın, cemaat tarafından hedef alınmasına kadar, cemaati destekledikleri ve onlar vasıtasıyla bu kumpasın kurulmasına ortam hazırladıkları ve sonuç alınıncaya kadar da ses çıkarmadıkları düşünülmekte, kendi beyanlarından da olayların bu şekilde geliştiği anlaşılmaktadır. Sahte ve uydurma delillerle, yalancı şahitlerle, kanunsuz ve düzmece dinlemelerle ve içeriye yerleştirilen ajanlarla bu uydurma davalara malzeme temin edildiği, artık teknik olarak da açığa çıkmış durumdadır. Rüzgâr bir noktada tersine esmeye başlamıştır.
***
Arkadaşlarımızın bir oyuna geldikleri artık apaçık ortadadır. Yeniden yargılanma şartları oluşmaya başlamış ve bu konuda çeşitli teşebbüslerde bulunulmaktadır. Bu girişimlerden biri de Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvurulardır. Yakın bir zamanda bu konuda olumlu bir karar çıkması beklenmektedir. Yeniden yargılanma yolunun açıldığına ilişkin umutlar artmıştır. Olmayan bir vesayeti sona erdireceğim derken, beklenmedik bir vesayetle karşılaşıldığının farkına varıldığı ve bunun da arkadaşlarımızın haklılığının ortaya çıkmasına vesile olduğu görülmektedir.
Askeri vesayet olduğu iddia edilen dönemde dahi böyle hukuksuzluklara rastlanmadığı bir gerçektir. Her türlü kin ve intikam duygusundan uzak bir şekilde hukukun yeniden işleyeceğine ve adaletin yerine geleceğine inanılmaktadır. Rüzgârın yeniden yönü değişmeden, TSK başta olmak üzere, her kurum ve bireyin arkadaşlarımızın haklı davasına destek vermesi, umutlar tükenmeden sonuç alınması, en büyük dileğimizdir.