Ulusalcılar neden MHP’ye oy vermelidir
24.2.2011 tarihli yazımda Türk milliyetçileri ile Ulusalcılar arasındaki farkları inceledim. Bazı ulusalcı arkadaşlardan bu yazıma yönelik eleştiriler geldi. Bu eleştirilerde benim yazımda yaptığım ulusalcı tanımlamasından kaynaklanmaktaydı. Tabii ki ulusalcıların türdeş bir yapı oluşturduğunu söylemek mümkün değildir. Bir tarafta Marksist sola yakın ve kendisini ulusalcı olarak tanımlayan ulusalcılar varken öteki uçta kendisini “Atatürk milliyetçiliği” diye tanımladığı aslında Atatürk’ün anladığı şekli ile Türk milliyetçiliği zemininde bulunan bir büyük kitle vardır. Ülkücü Hareket, Marksist uçta olup kendisini bugün ulusalcı olarak tanımlayan gruba ne kadar uzak ise öte yanda ikinci grup ile arasında bazı temel konularda büyük benzerlikler vardır.
Ülkücü Hareketin kurucusu Alparslan Türkeş 1995’de yapılan MHP Kurultay’ın da Ülkücü zeminde sevilmeyen Nazım Hikmet’in şiirini okuyarak hem ülkücüler hem de sol cenahta şaşkınlık yaratmıştır. Türkeş, Rıza Müftüoğlu’nun kitabında yazdığına göre yakın çevresine Nazım Hikmet’in şiirini neden okuduğunu şöyle izah etmiştir: “Bölücüler çok azdılar. Türk milletinin bölücülere karşı bir olması gerekiyor.” Bugün Türkiye’nin karşı karşıya olduğu durum rahmetli Türkeş’in yaşadığı dönemden çok daha vahimdir. Bundan dolayı, Türk milliyetçileri ile ulusalcıların siyaset, tarih, kültür yorumları konusunda aralarında farklar olmasına rağmen, Türkiye Cumhuriyetinin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğü konusunda hemfikir olmaları siyasette somut sonuçlar üretmesi gereken bir durumdur.
12 Haziran 2011 seçimleri Türkiye Cumhuriyeti demokrasi tarihinin en önemli seçimi olacaktır. Dileğimiz bu seçimin ülkemizdeki son demokratik seçim olmamasıdır. Ayrıca inancım odur ki, 12 Haziran seçimleri AKP’nin kurmuş olduğu baskılar göz önünde tutulduğunda gerçek anlamda demokratik bir seçim de olmayacaktır. AKP’nin hedefi, 12 Haziran seçimlerinden Anayasayı değiştirecek çoğunlukta bir sonuç çıkarmaktır. AKP, bu sonuç ile Türkiye Cumhuriyetinin milli-üniter devlet yapısını ve parlamenter sistemi federal-etnik merkezli bir başkanlık sistemine dönüştürmektir. Anadolu coğrafyası, federasyon sistemini taşıyabilecek bir coğrafya değildir.
Bu noktada Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş esaslarını, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının ilk dört maddesini en büyük kararlılık ve etkinlik ile savunacak parti MHP’dir. Cumhuriyet Halk Partisi bir süreden bu yana hızla ideolojik anlamda AKP’nin uydusu haline gelmektedir. Sanki bugün CHP’nin AKP’den tek farkı, “ben AKP’nin yapacaklarını yaparım. Üstelik İsrail ile aramı da bozmam.” şeklinde belirmektedir. CHP’nin yeni lider kadrosunun açıklamaları ve yaptıkları mütedeyyin CHP zemininde ve Atatürk milliyetçisi-ulusalcı çizgide bulunanlara da büyük endişe vermekte, kızgınlık yaratmaktadır.
CHP liderlerinden yükselen “şöyle olur ise genel af olur”, “CHP parti internet sitesini Kürtçe yapacak”, “CHP’li Çetin Soysal’ın Öcalan ev hapsine alınabilir”, “Kürtçe eğitim gelecekte mümkün olabilir”, “Dersim dosyalarını açın”, “asker de PKK da silah bıraksın”, “hakikatler komisyonu teklifi kabul edilebilir” şeklindeki açıklamalar, CHP’nin artık çok başka bir çizgide olduğunu göstermektedir. CHP’nin yeni vitrin unsurlarından Binnaz Toprak, Diyarbakır’da PKK’nın demokratik özerklik talebini gündeme getirdiği toplantıya katılmakta ve toplantıyı onaylamaktadır.
Sadece bunlar mı? Bunlar gözle görülenlerdir. Bir de iddialara göre kapalı kapılar arkasında ÖDP’nin Marksist kadrolarının CHP’ye parti yöneticisi olarak transferi gibi gelişmeler, PKK’nın avukatı Sezgin Tanrıkulu gibi isimler genel başkan yardımcısı olurken ulusalcı Mehmet Faraç gibi isimlere tahammül edilemeyerek hem CHP’den hem de Cumhuriyet gazetesinden tasfiye edilmesi yeni CHP’nin ne olduğunu göstermektedir. Ayrıca CHP’den azınlık ırkçılığı ve mezhepçilik gibi gerekçelerle ihraç edilen 1500 kişiye CHP’ye dönüş süreci açılmıştır.
Bütün bunlar ulusalcı kitlelerin, Atatürk milliyetçilerinin destek verebileceği tek parti MHP kalmaktadır. Ulusalcıların her konuda MHP ile aynı düşünmeleri gerekmez. Hatta MHP’nin geçmişteki bazı politikalarını sert bir şekilde eleştirebilirler. Hemen bazılarını dile getirelim. Örneğin MHP her zaman türban takan öğrencilerin üniversitede okumasını savunmuştur. Sorulması gereken soru eğer türban sorunu üniversitelerde on sene önce çözülseydi Türkiye’nin son on senesi böyle olur muydu? Veya MHP’nin A. Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesine destek vermesini ulusalcılar eleştirmektedirler. Bir an düşünelim. MHP veya CHP’den birisinin seçilmesi mümkün müydü? Hayır. Gül veya bir başka AKP’li meselenin özünü ne kadar değiştirir? Gül’ün yerine seçilecek bir AKP’li cumhurbaşkanı Gül yapmadığı neyi yapardı?
Ulusalcılar MHP’yi hatalı bulsalar dahi söyleyebileceğiniz şey MHP’nin hata yaptığıdır. MHP hata yapar, ancak MHP ihanet ile mücadele konusunda sonuna kadar güvenilecek tek partidir. Ulusalcılar kerhen de olsa MHP’ye oy vermelidir, çünkü hiç olmaz ise MHP’nin ne olmadığını bilmektedirler. MHP’de bölücü yoktur. Bölücülerle işbirliği yapan kimse yoktur. Bölücülerin toplantılarına katılan kimse yoktur.
MHP, milli devletten taviz vermez. MHP üniter devlet konusunda taviz vermez. MHP, PKK ile müzakere etmez, PKK ile sonuna kadar mücadele eder. MHP, Öcalan’a ve PKK’ya genel affa sonuna kadar “hayır” der. MHP, İstiklal Harbinin ve Cumhuriyetin kuruluş felsefesinin son cephesidir. MHP’nin arkası vatandır. Artık “üzümün sapı, armudun çöpü” demeden MHP’nin arkasında toplanmanın zamanı gelmiştir.