Ufacık değinmeler...

Karşılığın ne ki?

Karşılıklı saygıyla çözümlermişiz...

"Karşılıklı saygı" ile değil de "saygılı karşılıklılık" ile çözebilirdik ama sen saygıyı, yetersizliğine kalkan ediyorsun, yetersizliğine saygı duymamı istiyorsun.

Neden duyayım? Duyarsam kendime saygımı yitiririm.

Attila İlhan'ın papağanlarından biri

Attila İlhan çok papağan bırakıp gitti ne yazık ki... Hem şiirde, hem fikirde ve düzyazıda tabii ki. Ona öykünen, onu papağanca yineleyen bir dolu yaratık türedi. Bunlardan bazıları kitap da yazıyorlar ve yazınca da papağanlıktan mucize söyleyen bülbüle evrildiklerini sanıyorlar. Ve horozlanıyorlar benim gibi okur-yazar olma cehdindeki insanlara. Akıl ve ayar vermeye yelteniyorlar. E tabii bizden zılgıtı yiyince, başımızla baş edemeyince, yaşımıza saldırıyorlar birçok acizin yaptığı gibi. "Beynimiz sulanmış", bunların dediğine bakılırsa. Yahu o sulu beyin durmadan yazıyor, yazdıkları ortada, ayda 2 bin sayfa kitap okuyor ve yeni yeni kitapları çıkıyor, yayınevi bulsa daha neler çıkacak neler. Bunlar övünç falan da değil, gerçeğin ifadesi, zerre yalan ve abartı yok.

Ya siz Attila papağanları?

Tekmil

Ayın, gayın, ballı tayın/Demokrasi kılığında teokrasi/Çalın Allah deyu deyu makamında fasıl/

Sıkmabaş hatunluların sıkıcı yönetiminde/Sabah içtiması

Yüzde elli bir buçukla/Emir ve görüşlerinize hazırdır kullarınız

İnsan-hayvan arası bir şey

Özcan Deniz adlı arabesk sanatçı, takmış davulu boynuna, vurup söylüyor:

"Ayı gördüm Allah/Amentü billah/Günahlarım çoktur/Affeyle Allah"

Türkü değil, ilahi değil, şarkı değil... Ne idüğü belirsiz... Söz dersen âdi tekerleme...

Ve bu halk coşuyor bu sözlerle... Bu sözlerle coşan bir halka siz gerçek söz sanatı olan şiiri anlatabilir misiniz?

Dualara da fesat karıştırdılar

Televizyonlarda, camilerde, düğün, sünnet ve cenazelerde dua eden/ettiren bir kısım hocaların şeytani yüz ifadelerine, ikiyüzlü ve abartılı ses tonlarına, sözlerindeki kofluk ve sahteliklere iyi dikkat ediniz. Ve iyi düşününüz; bunların duası kabul olunur mu, bunların dualarına âmin denir mi?

Mekteb-i Yobaz'dan biri

Mekteb-i Yobaz'dan bir yaratık... Bana ahlâk ve akıl hocalığı yapacak kadar yücelerde görüyor kendini. Yazarlığımız fasafisoymuş, hasbelkader Yeniçağ'a tünemişiz. Şairlik mi? Antolojilerde esamimiz bile okunmuyormuş. Haa o kitaplarımız hakkında değerli imzaların yazdıkları mı? Onları da ahbap-çavuş ilişkilerine girerek ben yazdırmışım.

Ve asıl zoru ile derdini, iletisinin en sonunda ortaya döküyor Mekteb-i Yobaz'dan arkadaş. Bu yazdıklarını köşemde yayınlamamı rica ediyormuş. Yayınlamam için de en son satırda bana çekici bir yem atmaya yelteniyor "yolunuz açık olsun" diyerek. Hem yoluma demediğini bırakmıyor hem de açık olmasını diliyor.

Sorağı olmayınca

Ağaca, çiçeğe kuşa bakmıyor, sorağı yok bunlardaki büyük sanat bağlamında. Müzik ve şiir karanlık dünyasının dolduruşları kadar. Kadın mı? Aşk zaten ondan fersah fersah uzak. Sevgi de değil, ilgi onunkisi, cinsel ilgi. Cinsellikle yaklaştığı için kadına, kafasında hep kısıtlamalar var.

Peki ne var bunun dünyasında? Partisi, tekkesi, reisi, şeyhi.

Son kırk yılın diplomalı yobazının robot resmi budur.

Yazarın Diğer Yazıları