Ücret ve maaşlarda hülle

Asgari ücretin ve memur maaşlarının enflasyona göre düzeltilmesinde, TÜİK verileri kullanılarak hülle yapılıyor. Ayrıca da her sene ücret ve maaş artışları hükûmet şovuna dönüşüyor.

TÜİK verileri yalnızca Türkiye’de değil, dünyada tartışılıyor. Tartışmanın en geçerli nedeni, yarı kamusal bir kurum olan İstanbul Ticaret Odası geçinme endeksi ile TÜİK Tüfe endeksi arasında 20 puana çıkan farktır.

2018 Ocak ayını 100 olarak alırsak, 2024 Eylül ayında;

*TÜİK TÜFE endeksi 634,6 oldu.

*İTO İstanbullular geçinme endeksi 731,4 oldu.

Arada 15 yüzdelik puan fark var.
İstanbul’un da içinde bulunduğu Türkiye ortalaması ile İstanbul enflasyonu arasında 15 puan fark olması mümkün değildir. Birisi kamu kurumu, diğeri de yarı kamusal kurum olan iki kurumun verileri arasında bu kadar yüksek fark varsa, hangisi doğru denilmez, bu farkın nedeni araştırılır ve düzeltilir. Aksi hâlde vergilerimiz ve aidatlarımız keyfi kullanılmış olur.

Ayrıca madem öyle, 2018 yılı ile 2024 yılı arasında 15 yüzdelik puan fark var, İstanbul’da çalışan bekâr bir kişinin asgari ücreti 17 bin lira değil, 19 bin 550 lira olması gerekir. İstanbul’da işe yeni başlayan bir ilkokul öğretmenin de maaşının 41 bin 308 değil, 67 bin 54 lira olması gerekirdi.

Öte yandan TÜRKİŞ’in 2024 yılı için hesapladığı tek kişinin yaşam maliyeti 25,706 liradır. 2024 asgari ücreti de en az bu kadar olmalıydı.

2025 yılı ücret ve maaş düzeltmesi için Hazine ve Maliye Bakanı, beklenen enflasyon kadar nominal artış yapılmalı dedi. Orta Vadeli Program’a göre, 2025 Tüfe hedefi de yüzde 17,5’tir. Hükûmet de bu oranı dikkate alır. Oysaki MB piyasa katılımcıları anketine göre 2025 Tüfe beklentisi yüzde 25,60’tır.

TÜRKİŞ 2024 tek kişinin asgari yaşam maliyetini 2025 yılı için, piyasa katılımcıları anketinde beklenen enflasyona göre düzeltirsek, asgari yaşam maliyeti 32 bin 287 lira ediyor.

2025 yılı için tespit edilecek tek kişi çalışanın ve en düşük emekli maaşının da, TÜFE hesabına girmeden 32 bin 287 lira olması gerekir.

En doğrusu ücret ve maaş düzeltmesini siyasi tasalluttan kurtarmaktır.

1.Türkiye’de ücretliler geçinme endeksi hesaplamak gerekir.

TÜİK sepetini işçi ve memur harcama oranlarına göre düzeltmek gerekir. Geçinme endeksi hazırlanmasına; Yalnızca TÜİK değil, ayrıca Üniversiteler, işçi temsilcilerini de katmak gerekir.

Asgari ücret artışını her yıl, bu geçinme endeksi artı tahmini büyüme oranı kadar artırmak gerekir.

2.Türkiye için ve Türkiye’nin şartlarına göre yeniden bir asgari yaşam maliyeti hesaplamak gerekir.

Bu sınırı hesaplamak için de tarafsız bir heyet oluşturmak gerekir. Eğer asgari yaşam maliyeti, geçinme endeksi artı büyümenin üstünde kalırsa, asgari ücret ve en düşük emekli maaş düzeltmesini de bu hesaba göre yapmak gerekir.

3.İşçinin hakkını bizden önce sendikalar savunmalıdır.

Türkiye’de AKP iktidarı, demokratik kurumları, sivil toplum örgütlerini ve bu çerçevede sendikaları tek tek ve zamana yayarak etkisizleştirdi.

2003 yılında işçilerin yüzde 57,9’u sendikalı idi. Şimdi bu oran yüzde 14,5’e geriledi. İşçilerin yüzde 85,5’i sendikasızdır.

Dahası, siyasi iktidar fiilen grev hakkını da askıya aldı.

6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’na göre ertelenen grevler 60 günlük erteleme süresi sonunda yeniden başlatılamıyor. Taraflar erteleme süresi içinde anlaşamazlarsa uyuşmazlık Yüksek Hakem Kurulu (YHK) tarafından çözülüyor. Bu nedenle grev ertelemesi fiilen grev yasağı anlamına geliyor.

Freedom House (Dünya Özgürlükler Evi) 2021 Türkiye raporunda, özgürlük anketi içinde yer alan “Sendikalar ve benzeri meslek örgütleri veya işçi örgütleri için özgürlük var mı?” sorusuna dört üstünden 1 puan verilmiş. Yapılan yorum hiç de iç açıcı değildir.

Türkiye’de;Grev hakkı da dâhil olmak üzere sendikal faaliyetler kanunla ve uygulamada sınırlandırılmıştır; işverenlerin sendika karşıtı faaliyetleri yaygındır ve yasal korumalar yetersiz şekilde uygulanmaktadır. Temsil barajı gereklilikleri sistemi, sendikaların toplu sözleşme haklarını güvence altına almasını zorlaştırmaktadır. Sendikalar ve meslek örgütleri, 2016-18 olağanüstü hâl ve ifade, toplanma ve örgütlenme özgürlüklerindeki genel çöküşle bağlantılı olarak toplu tutuklamalar ve işten çıkarmalardan zarar gördü. Sendika liderleri, 1 Mayıs gösterileri düzenlemeye çalışırken tutuklananlar arasındaydı.”

Türkiye’de sendikalar siyasi iktidara karşı, demokrasi talebi ve özgürlük alanında dik duramadı. Birçok işçi ve sendika kısa dönemli popülist çıkarlara kandı. Sonuçta uzun dönemde sendikasızlaşma hızlandı.

Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde hak verilmez alınır. Çalışanlar siyasi tercihlerini bu paralelde kullanırsa, ciddi ve bağımsız sendikalaşmaya gidilirse, çalışan hakkını alır, maaş ve ücret üstünden de kimse şov yapamaz.

Yazarın Diğer Yazıları