Üç Kafadar…
Değerli kardeşim, dostum İbrahim Metin'in vefatını büyük bir üzüntüyle öğrendim. Cenazesinin toprağa verilmesi sırasında mutlaka bulunmam lazımdı, ama sağlığım elvermediği için İstanbul'a gidemedim. Türk Milletine adanan 81 yıllık bir ömür sona erdi. Cenabı Hak, Türk Milliyetçi - ülkücü-mücadeleci İbrahim Metin kuluna rahmet eylesin, makamı cennet olsun. Eşi Aysel Metin'in, çocukları Çolpan, Elif, İlbige ve İlteriş ile torunlarının, Türk Milliyetçilerinin ve Türk Milletinin başı sağ olsun.
***
İbrahim'le 1955'de karşılaştık. Ondan önce bir de Halil Özyıldız vardı. Üçümüz de ortaokulu bitirmiş Ankara Ticaret Lisesi öğrencisi olmuştuk. Okula her sabah gelişimizde birbirimizi arar bulurduk. Kısa zamanda arkadaş oluverdik. Bunda aileden aldığımız terbiye ve hassasiyetlerin rolü büyüktü. Mizacımız, hissiyatımız neredeyse aynıydı. Artık "3 kafadar"dık. Lisenin karşısında Türk Ocakları tarihi binası vardı. Zengin kütüphanesi ve önündeki güzel manzaralı parkında ders çalışır, vakit geçirirdik. Ocağın üst katı loş, sessiz ve hüzün vericiydi. Giren çıkan pek olmazdı. Bir gün İbrahim üst kata çıkmış, heyecanla geldi; "yukarıda sohbet ve seminerler yapılıyor. Çok önemli kişiler toplanıyor." deyince, Halil, "gidip görelim" deyip yürüdü, peşine düştük. Üst katta sanki bizi bekleyen biri vardı, onunla karşılaştık. Zayıf, iyi giyimli, sevgiyle bakan, bizi kucaklayan bu kişi, hep hocamız, örneğimiz, hasılı her şeyimiz olan Galip Erdem ağabeydi. Sonra efsanevi Türkçü Necdet Sançar, Zeki Sofuoğlu, Arif Nihat Asya, Prof. Dr. Emin Bilgiç, Prof. Dr. Faruk Sümer, Prof. Dr. Necati Akder gibi birçok değerli Türkçüyle tanıştık. Hocalarımızın sohbet, seminer ve konferanslarını dinler, feyz alırdık.
Yıl 1958, İbrahim'in başkanlığında 15 arkadaş, Türk Ocakları Gençlik Kollarını kurduk. Sıkı bir çalışma dönemine girmiştik. Her birimiz, belirlediği gazeteleri takip eder, tespit ettiği hususların sunumunu yapar, Galip ağabeyin yönetiminde tartışırdık. Bu çalışma çok yetiştirici oldu. İbrahim'in kendisi için kullandığı "keçilik", biraz da olsa hepimize vardı. Ne de olsa 3 Kafadardık.
1959'da Türk Ocakları Genel Merkezi'nin Ankara'ya taşınması, Prof. Dr. Osman Turan hocanın Genel Başkan seçilmesi, ünlü Türk Yurdu Dergisi'nin yayımının yeniden başlaması, biz gençlere büyük heyecan ve ümit veriyordu. Ancak 1960 ihtilaliyle Genel Başkan Prof. Dr. Osman Turan'ın tutuklanması büyük üzüntü kaynağı oldu.
Siyaset Dönemi
Alparslan Türkeş ve arkadaşları (14'ler) 1963'de yurda dönmüştü. Türkeş'in bir kısım arkadaşıyla 1965'de CKMP'ye girmesi ve ilk kongrede Genel Başkan seçilmesi çok önemliydi. Çünkü bu tercih, Türk Milliyetçilerinin yönünü ve metodunu belirlemeye yetti. Türk Milletine hizmet yolunun kendi kadrosuyla iktidara gelmekten geçiyordu. Bu amaçla Türkeş, ülkücülerin teşkilatlanması ve eğitimi için beni 1967'de Gençlik Kolları Genel Başkanlığına getirdi. Bu görev 12 Mart 1971'e kadar sürdü. Bu dönemde bütün fakülte ve yüksek okullarda Ülkü Ocakları Öğrenci derneğinin kurulmasıyla teşkilatlanma; Genel Başkan Alparslan Türkeş, Galip Erdem, Kâmil Turan ve İskender Öksüz'ün verdiği seminerlerle sistematik eğitim tamamlandı. 1969'dan itibaren okullarını bitiren ülkücüler yurdun dört bir yanına dağıldı. 3 Kafadar, bu hizmetlerin her yerinde canla- başla görev yaptı.
Parti ve Toplumla ilişkiler
1969 Adana Kongresinde, ikimiz de MHP Genel İdare Kuruluna (GİK) seçildik. İlk GİK toplantısında Genel Sekreter Yardımcısı ve Başkanlık Divanı üyesi seçildim. Mesaim neredeyse hep partide geçiyordu. İbrahim ise aylık GİK toplantılarına katılıyor, tuz ticaretine devam ediyordu. Davamızı ve fikirlerimizi kamuoyuna duyurmak için dergi, gazete, kitap ve broşür gibi yayın araçlarına ihtiyacımız vardı. Özellikle, aşırı solcu anarşistlerin fakültelerdeki işgal ve boykotuna karşı çıkan Ülkü Ocaklarını ve ülkücülerin suçlu göstermesi dayanılır gibi değildi. Bunun için haftalık Devlet gazetesi ile aylık Bozkurt Dergisini yayımlamaya başladık. Devletin ve Bozkurt'un künyesindeki sahibi, yazı işleri müdürü gibi isimler, mevzuat gereğiydi. Gerçek sahibi davamızdı. Yani kişiler değildi. Bu anlayış davamıza duyduğumuz yüksek inancın ve birbirimize duyduğumuzun sınırsız güvenin sonucuydu. Töre Dergisi ise, tamamen Işınsu hanıma aitti. Ama bir hizmet gerektiğinde herkes canla başla yapardı, Bu üç dergide de Dündar ve Galip Ağabeyler ile İskender ve ben sürekli yazdım. Töre-Devlet yayınları ise, İskender Öksüz, İbrahim Metin ve bana aitti.
Milletvekili seçimlerine gelince
Partilerin seçimlere hazırlanması önemli. Seçilme şansı zayıf olan partilerde aday bulmak çok zor. Senato için 40 yaş şart. MHP'de bu da handikap. 1969 Milletvekili seçiminde İbrahim İzmir'den, 1973 Seçimlerinde Ben, Galip ağabey, İbrahim, Abdullah Önkuzu (şehit Dusun Önkuzu'nun babası) ve bir hemşerim adaydık. Osman Oktay ve Osman Çakır, sağ olsunlar gelip destek oldu. Seçilme ihtimali sıfırdı, ama davamızı anlattık, oylarımızı biraz da olsa artırdık. 1977 seçimlerinde İbrahim Konya'da 3'üncü sıradan, ben Niğde'de 1. sıradan aday olduk. Konya 2 çıkardı, İbrahim seçilemedi. Sorumlusu da kendisiydi. Konya'ya gittiğinde bakmış ki, A. Oktay Güner ve İ. Kabadayı 1. ve 2. sıraya gelirse, Ben 3. sıradan seçilirim düşüncesiyle adaylığını ilan etmiş. Çok kızdım, aday sıralaması Konya'da değil GİK'de yapılıyor dedim. Serde keçilik var ya… vazgeçmedi. Şimdilik bu kadar…