Türklüğü hiçbir zaman silemeyeceksiniz!
30 Ağustos 1922...
Türk ordusunun son 200 yılında taarruz ederek kazandığı, arkasına İngiltere'yi alan Yunan ordusunun Anadolu'dan denize döküldüğü büyük bir zafer...
Bugün, o kutlu zaferin 94. yıl dönümündeyiz.
Hiçbir millete nasip olmayacak destansı bir zaferin; geçiştirilircesine, öylesine hatırlanmasını, hele de iptal edilmesini kabul edebilmek mümkün değil.
30 Ağustos'u "Eğlence" olarak gören ve onun taşıdığı manevi ruh dünyasını benimseyememiş bir zihniyet çok kolay bir şekilde "iptal ettik, kutlanmayacak" diyebilir. Lakin bunu devlet adına yapamaz. Eğer Türkiye Cumhuriyeti Devleti bugün ayakta, bağımsız bir ülkeyse bunun yegane sembolü 30 Ağustos'tur...
Keşke, liderler kol kola girerek, ellerinde Türk bayrakları ile 30 Ağustos'u kutlasalar, ecdadın kendilerine bıraktığı bu kutlu emaneti, vatandaşlarla birlikte yaşasalardı...
Tam da birlik ruhuna sıradan fotoğraflarla değil, gönülden, kalpten ihtiyacımızın olduğu şu günlerde...
***
15 Temmuz FETÖ'cü darbe girişimi sonrasında, özellikle "Atatürk" ismini ağzına almaktan imtina edenlerden "Türk Milleti, Türkler, Vatan, Büyük Atatürk, Gazi Mustafa Kemal" gibi ifadeleri duymak güzel.
Bu sözleri söyleyenlerin Atatürk'ü silmek için, Cumhuriyet kazanımlarını görmemek için yaptıklarını anlatmaya gerek yok. "Eski Türkiye" diyerek yıktıkları Türklük şimdi onların en büyük kurtarıcısı olmuş durumda.
Çünkü ne yaparsanız yapın, nasıl çabalar içerisinde bulunursanız bulunun bu toprakların mayasındaki Türklüğü silebilmeniz mümkün değil. İslam'ı da keza öyle... Birbirinden ayrılmayan, ayrılması düşünülmeyen Türklük ve İslamiyet bizim genetiğimiz.
Nasıl ki genetiğiyle oynanan meyve, sebze ve hayvanlarda büyük sorunlar baş gösteriyorsa bu durum devletler için de aynıdır. Türkiye'nin genetiğiyle oynama girişiminin sonuçlarını hepimiz yaşıyoruz ve yaşamaya devam edeceğiz.
Hatırlayın, çözüm süreci adı altında dağlardaki "Ne Mutlu Türküm Diyene" yazıları dahi birilerini rahatsız etmişti. Devletin memurlarını o yazıları silmek için seferber etmişlerdi. Yetmemiş kent girişlerindeki Atatürk sözleri törenlerle yıkılmıştı.
O da yetmemişti...
Ağızlarından salya saçan kalemşorlar belirli kanallarda Cumhuriyet'i kuran kadrolara demediklerini bırakmıyorlardı.
Müthiş bir atmosfer hasıl olmuştu. Atatürk ve silah arkadaşları sanki İslam'ı silmek için İngilizler tarafından bu ülkeye gönderilmişlerdi. Öyle diyordu fesli soytarılar... Bu sözleri söyleyenler, gittikleri her yerde protokollerde ağırlanarak, kitapları için belediye bütçesinden milyonlarca TL'lik alımlar yapılarak adeta mükafatlandırılıyordu.
Atatürk'e bu kadar takıntılı olmak yerine; ülkenin her yerine sızan, girmediği delik bırakmayan FETÖ'ye biraz kafa yormuş olsalardı, bırakın 15 Temmuz'u bunların adını duyan bile olmazdı. Amaç açık ve netti. Hastalıklı zihinlerinde Cumhuriyet yıkılması gereken bir düşmandı. Çünkü adaletin, hukuk devletinin olduğu bir ortam işlerine gelmiyordu. Kendilerine daha fazla güç, daha fazla anti demokratik ortam oluşturmaları için "alim, şeyh" gibi sıfatlarla yeni sosyal sınıf oluşturma çabasındaydılar.
15 Temmuz günü aslında bu zihniyet de tarihin derinliklerine gömüldü. Cumhuriyet kazanımlarının, milli devletin, Türklüğün gerekliliği beyinlere nakşedildi.
Şimdi geçmişe dönüp, yapılanların tamir edilmesi gerekiyor. Türklüğü çözüm sürecine kurban verenlerin, Atatürk'ün bir sözünü silmek için dağlarda taş kovalayanların aklını başına alması gerekiyor.
Ama İngiliz kalıntıları memleketi kemirmeye devam ediyor. İslamcı kanadın eski yazarlarından biri önceki günkü yazısında aynen şunları söylüyor "1924'te Hilafet'in kaldırılmasını ve son Halife Abdülmecid bin Abdülaziz Hanın yurt dışına sürülmesini millî menfaatlerimize ve din hürriyetimize indirilmiş büyük bir darbe olarak kabul ediyorum. İngiltere'de olduğu gibi tam gerçek bir din hürriyeti istiyorum."
Tıpkı 30 Ağustos 1922 öncesinde İngilizlerin hakimiyetine girmek isteyen ihanet unsurları gibi...
Bu sapkın, bu hastalıklı yapıdan kurtulabilmek için 30 Ağustos'u en güçlü şekilde haykıralım.
30 Ağustos Türk'ün Zaferidir, Kutlu Olsun...
Ne Mutlu Türküm Diyene!