Türkiye’nin İran politikası sıkıntılı
Türkiye-İran ilişkilerinin tarihi perspektifi vardır. İki ülke arasındaki sınırlar, diğer ülkelerden çok önce tespit edilmiş ve bugüne kadar genelde bir sorun teşkil etmemiştir. Ancak iki ülkenin bölgesel rekabeti de göz ardı edilemez. Özellikle İran’ın, Türkiye’nin içinde bulunduğu ortamı istismar ederek zayıflatmak maksadıyla 1990-2000 arasında uyguladığı rejim ihracı politikasını ve PKK terörüne sağladığı imkânları unutmak mümkün değildir. Son 10 yılda ise ilişkilerde gittikçe artan bir düzelme kaydedilmiştir.
Karşılıklı ticari ilişkiler, terörün İran’da da etkisinin görülmesi ve terörle mücadelede zaman zaman yapılan koordinasyon, bölgede var olan sorunların yanında yeni sorunlar yaratmama düşüncesi ve iyi komşuluk duygusu, iki ülkeyi birbirine yaklaştıran ve diyalog içinde tutan konular olarak görülmektedir. Ancak İran’ın nükleer teknoloji alanındaki çalışmalarının Batı nezdinde yarattığı sıkıntılar, bu nedenle İran’a uygulanan ve uygulanması planlanan yaptırımlar, ayrıca NATO nezdinde İran’ı da içine alan füze karşı sistemleri konusu ile Suriye sorununda benimsenen politika, Türkiye-İran ilişkilerinde sıkıntıya yol açmaktadır.
***
İki ülke arasındaki ilişkilerin gözden geçirilmesine ilişkin karşılıklı ziyaretler devam etmektedir. Dışişleri Bakanı’nın İran’a yaptığı son ziyarette özellikle yukarıdaki sorunlar masaya yatırılmıştır. Görüşmelerden edinilen intiba ve İran’ın yapmış olduğu açıklamalar, bu görüşmelerden İran’ın tatmin olmadığını göstermektedir.
Sıkıntıya yol açan konuların başında, Füze Kalkanı Sistemi içinde yer alan radarın Türkiye’de konuşlandırılması gelmektedir. Özellikle İran, Füze Kalkanı Sistemi’nin kendilerine karşı olmadığı hususunda ikna edilememektedir. İran bu konuda oldukça sert açıklamalar yapmış ve Türkiye’deki radarın kaldırılmasını da talep etmiştir. Ayrıca İran’ın nükleer teknoloji çalışmalarının nükleer silah yapımına dönüşmesinin yarattığı endişeden dolayı, uygulanmakta olan yaptırımların yanında, Batı’nın petrol alımını durdurma kararı alması tansiyonu daha da yükseltmiştir. İran böyle bir eylem karşısında kayıtsız kalmayacağını göstermek için Hürmüz Boğazını kapatma tehdidinde bulunmuştur. Bu maksatla bölgede tatbikatlar düzenlemekte ve füze denemeleri yapmaktadır. İran diğer taraftan Arap ülkelerine, doğacak petrol sıkıntısını gidermeye yönelik teşebbüslerde bulunmaması ikazında da bulunmuştur.
ABD ve müttefikleri de bunu geçersiz kılacak teşebbüsler içindedir. ABD, İsrail’de yığınak yapmakta ve müşterek tatbikat için hazırlanmaktadır. Bu durum bölgedeki gerginliği arttırmaktadır. Türkiye de bundan etkilenmektedir. Türkiye bütün bunlara rağmen, İran’la olan enerji ticaretinin etkilenmeyeceğini açıklayarak, petrol ambargosu konusunda Batı’yla hareket etmeyeceği mesajını vermiştir.
Sıkıntı yaratan diğer bir konu da İran’ın Suriye’deki rejimin devamı için verdiği destek ve bu ülkeyle dayanışma içinde olmasıdır. Bu tutum da, Türkiye’nin ve Batı’nın politikaları ile çelişmektedir. Ayrıca son dönemde Irak’ta tırmanan Şii-Sünni gerginliği, var olan tansiyonu daha da arttırmıştır. Bölgedeki ve Irak’taki istikrarsızlık gittikçe artmaktadır. Bu konuda da İran’ın etkisinin olduğu bilinmektedir.
***
Görüldüğü üzere İran’ın bölgede sebep olduğu sıkıntılara ve Batı’yla olan çekişmesine rağmen, NATO ülkesi olan ABD ve Batı’yla ilişkilerini sürdüren Türkiye ile olan ilişkileri, şartlar olumsuz da olsa sağlıklı bir şekilde yürüyebilmektedir. Birçok konuda anlaşma ve mutabakat olmasa da diyalog ortamı muhafaza edilebilmekte, her konu açıklıkla görüşülebilmektedir.
İran’la ilişkilerde bu ortam olmakla birlikte, Türkiye’nin İran’dan dolayı sürekli olarak maliyet ödediği, buna mukabil İran’ın hiçbir maliyet ödemediği, hatta birçok konuya gerekli hassasiyeti göstermediği açıktır. Türkiye BM’de Batı’ya ve NATO’ya rağmen ambargoya olumsuz oy kullanabilmiştir. Batı’nın uyguladığı baskıları hafifletebilmek, yumuşama sağlayabilmek için istişarelerde bulunmakta ve buna devam etmektedir. Petrol ambargosuna kayıtsız kalabilmektedir. İran da tecrit edilmeyi Türkiye üzerinden açık tutmaya çalışmakta, Türkiye de buna imkân tanımaktadır.
Ancak İran bütün bu iyi niyete rağmen Türkiye’nin girişimlerini dikkate almamakta, hassasiyetlerini görmemezlikten gelmektedir. Ticarette önemli bir yer tutan doğal gaz fiyatında dahi olumsuz davranmaktadır. Ayrıca Azeri çekincesinden dolayı Ermenistan’a destek vermekte, Ermenistan ve sözde Ermeni soykırımı konusunda Türkiye’nin politikalarına kayıtsız kalmaktadır. Karabağ konusunda da Ermenistan’ın yanındadır.
Bu nedenlerle Türkiye’nin ilişkilerde gösterdiği tek taraflı iyi niyetin istismar edilmemesi konusunda İran nezdinde girişimde bulunmasının faydalı olacağı, hatta buna hakkımızın da olduğu değerlendirilmektedir.