Türkiye'nin bekası ABD'nin hedefidir
ABD, El Kaide'yi gerekçe göstererek Irak'ı, DEAŞ'ı kullanarak da Suriye'yi işgal etti. Irak'ta kitle imha silahlarını yok etmek ya da demokrasiyi var etmek, Suriye'de insan haklarını korumak, DEAŞ'i bitirmek ve Esad'ın halkına karşı gerçekleştirdiği katliamların hesabını sormak ABD'nin bölgedeki emperyalist müdahalelerini örtmekte kullandığı argümanlardır.
Yakın tarih, ABD gibi ülkelerin başka bir ülkede bulunma gerekçesinin hiç bir zaman insani ve ahlaki nedenlere dayanmadığını göstermektedir.
ABD önce Irak'ın şimdi de Suriye'nin kuzeyini ülkenin geri kalanından ayırarak özerk bölge haline getirecek, zamanla burayı güçlendirerek devletleşmenin temelleri atılacak.
ABD, Irak'ın kuzeyini devletleştirip merkezi hükümetten ayırarak birinci derecede İran'a ikinci derecede Türkiye'ye; Suriye'nin kuzeyini özerkleştirerek de birinci derecede Türkiye'ye ikinci derecede İran'a gözdağı vermektedir.
Büyük fotoğraf Suriye'nin kuzeyindeki vekalet savaşının PYD eliyle İsrail hesabına ABD tarafından yürütüldüğünü göstermektedir.
Çin üzerinden gözdağı vermek!
NATO'daki müttefiki Türkiye'nin hava savunmasını güçlendirmek için ihtiyaç duyduğu Patriot sistemini ABD, Türkiye'ye vermeyerek Türkiye'nin hava saldırılarına karşı elinin zayıf durumda olmasını sağlamaya çalışmıştır.
Bu arada aynı ABD, Suriye'nin kuzeyindeki PYD/PKK mevzilerini Türk savaş uçaklarından korumak için elektronik radar sistemi kuruyor.
Türkiye güvenliği için bu zorunlu, hayati ve öncelikli ihtiyacını doğal olarak Rusya'dan S-400'ler satın alarak karşılamaya karar vermiştir.
Gelinen aşamada Türkiye'nin Rusya'dan S-400 satın alma kararlılığına ABD, Çin üzerinden gözdağı vermektedir.
ABD Dışişleri Bakanlığı, Rusya'dan 10 Rus Sukhoi SU-35 4'üncü nesil savaş uçağı ve S-400 füze sistemlerini satın alan Çin Savunma Bakanlığı'na yaptırım kararı aldığını açıklamıştı.
ABD'li yetkililer, Türkiye'yi, S-400 füze sistemini satın almasının "ABD'nin 2017 tarihli bir yasaya aykırı olabileceği" konusunda uyardılar. ABD'li bir yetkili, "En azından bu adımın ciddiyetimizin bir işaretini göstereceğini ve belki de diğerlerini Rus savunma ve istihbarat sektörleriyle ilişkileri hakkında iki kez düşünmeye teşvik edeceğini umuyoruz" dedi.
ABD'li yetkilinin kast ettiği doğrudan Türkiye'dir. Rahip Brunson'dan F-35'e oradan Çin'e uygulanan ambargoya kadar ABD her yolu ve her fırsatı kullanarak Türkiye'ye gözdağı veriyor.
ABD'nin güven vermeyen ve açıktan Suriye'de PYD ile birlikte Türkiye'ye düşman bir siyaset izlemesi Türkiye'yi yeni arayışlara itmiştir. Astana sürecinden Soçi görüşmelerine kadar bütün uluslararası ilişkilerde Türkiye'nin bekasını tehdit eden ABD saldırılarının katkısı büyük olmuştur.
ABD'nin Suriye'deki tutumunun bir önemli sonucu daha olmuştur. O da bölge ülkelerinin kendi jeopolitik gerçeğine geri dönmeleridir. Sonuçta Batı'nın savunma ittifakı NATO'da yer alan Türkiye, bir diğeri tarihsel ve ideolojik bir arka plan içinde kendisini hasmı NATO'ya karşı konumlandırmış olan Rusya ve bir İslam cumhuriyeti kimliğini taşıyan İran, Suriye konusunda iş birliği yapmak, inisiyatif almak ve bölge sorunlarına bölge ülkeleri olarak çözüm bulmak zorunda kalmışlardır.
Astana, Tahran, Soçi buluşmaları netice verir özelde İdlib'de genelde Suriye'de hedeflenen sonuç elde edilirse, bu durum ABD'nin bölgedeki etkinliğini ciddi biçimde azaltır.
Önümüzdeki süreçte de ABD'nin bölgede İsrail lehine sürekli kaos ve istikrarsızlık yaratmak amaçlı provokasyonları Türkiye/İran/Rusya iş birliğiyle ciddi zemin kaybedecektir.
İdlib'de hedeflenen amaçlara varılırsa, Türk ve Rus askeri makamları arasındaki ilişkilerde karşılıklı güvenin güçleneceği, bunun da önümüzdeki dönemde daha yakın askeri/istihbarat dahil bir iş birliğine zemin hazırlayacağı şimdiden söylenebilir.
Türkiye/Rusya ilişkilerinin iyileşmesinin Orta Doğu'nun dışında Merkezi Asya ve Balkanlara yansıması da olumlu olacaktır. Bu durum ABD'nin Türkiye'nin varlığına karşı geliştirdiği Suriye/Irak stratejisinin jeopolitik ittifaklarla püskürtülmesi anlamına gelmektedir.