Türkiye’deki gizli devlet ve dinleme operasyonları
Hulki Cevizoğlu’nun Karadeniz TV’deki Cevizkabuğu programında, reklam arasında Mehmet Baransu’ya sordum, “Size bavulla belge getiren kişinin elbette ismini sormuyorum, fakat hangi kuruma mensuptur?”
Baransu, “asker” dedi. Sonraki bölümde bu konuyu da kapsayacak bir şekilde daha geniş açıklamalar yaptı. Baransu, belgelerin kaynağının asker olduğunu açıkladı ve “Yapılanlar cemaat operasyonu değil. İçinde MİT var, devlet var, asker var. Ve hatta Dışişleri Bakanlığı var. Operasyonların arka planında devletin 2023 vizyonu var. Ekonomik olarak yapılmak istenen atılımın önünde Kürt sorunu ve derin devletin engel olduğu görüldü. Ve 2012 hedefini 2023’e revize ettiler. Mehmet Baransu’nun bildiğinden daha fazlasını herkes biliyor. Başbakanlık’ta darbeye karşı oluşturulan ofis, benden bin kat daha fazla şey biliyor. Özden Örnek’in günlüklerinde belirtildiği gibi komutanlar, ’Saat 9’da darbe yapıyoruz’ deseydi, o komutanlar, ofisin aldığı önlemlerle saat 9’u görmeden öldürüleceklerdi. Evlerinden karargâha gidemeyeceklerdi” dedi.
***
Ben de İstanbul Cumhuriyet Başsavcı vekili Zekeriya Öz’ün kısa bir açıklamasının bu iddiaların bir kısmını teyit ettiğini söyledim.
Ümraniye soruşturmasını başlatan Zekeriya Öz, bu görevinden ayrılırken “Bu işleri tek başımıza yapmadık. Bu işin arkasında emniyet güçlerinin de emekleri var. Bu kadar iş yapılıyor, askerler de kanunlara saygı duyarak bu işlerin yapılmasına müsaade ettiler” demişti.
Yine Fatih Altaylı’nın, 2 Aralık 2010 tarihli Habertürk gazetesindeki yazısında da konuyla ilgili önemli bilgiler vardı. İstanbul’un o dönemdeki istihbarattan sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı Ali Fuat Yılmazer, Ergenekon ve Balyoz operasyonları için Altaylı’ya “En büyük desteği Genelkurmay’ın kendisinden aldık. Pek çok bilgiyi, belgeyi hiç çekinmeden bizimle paylaştılar. Geçmişte yapılanlardan veya yapılmak istenenlerden rahatsız olan pek çok üst rütbeli subay, bize talep ettiğimiz her türlü belgeyi, bilgiyi sağladı. O destek olmasaydı, biz bu soruşturmalarda bu kadar ileri gidemezdik” diye açıklamalarda bulunmuştu.
***
Kimya Yüksek Mühendisi Burhan Savaş da bana gönderdiği mektubunda önemli bir değerlendirme yaptı:
“TSK’nın esir subayları kendilerine digital operasyon yapanın cemaat olduğunu sanıyor.
Oysa onları ekarte eden, NATO’nun Türkiye’nin her noktasını dinleyen, izleyen sistemidir.
Amerika’nın elinde NATO ağları varken, CIA veya cemaate niye plâse etsin operasyonu?
NATO’nun Havaalanı ve Akaryakıt Tesisleri Fen Araştırma Laboratuvarı Ankara Bakanlıklar’da 50 yıldır açık faaliyette bulunuyor. Kadrosu tamamen Bayındırlık Bakanlığı içine gömülmüş olarak Amerika denetiminde çalışır.
Pek çok NATO müteahhitliği şirketi bu laboratuvarda çalışmış özel (!) mühendislerin kurduğu şirketlerdir.
Bunlar asla Maliye denetimine sokulmaz.
Türkiye’deki bütün NATO iletişimi Echelon’dur ve özel uydulara bağlıdır. TSK, kesinlikle sistem dışıdır.
İhtilaller, NATO destekli olmadan asla başarılamaz.
CIA ve Amerika söylemi hedef saptırma veya cehalettir.
Ben yedek subaylığımı Kayseri Tayyare’de, Kimya Mühendisliği tez çalışmamı Ankara’da NATO Havameydanı ve Akaryakıt Tesisleri Fen Araştırma Laboratuvarı’ında yaptım.
NATO’yu dibinden gördüm.
NATO, en az TSK kadar Türkiye’nin teknik bakanlıklarına da gömülmüş teşkilatlanmıştır.
Bu bakanlıkların bakanları NATO’nun da bakanıdırlar, sık sık Brüksel’e giderler.
En mahrem Dinleme ve Görüntü Kayıtları’nın tek kaynağı vardır.
O da ‘Türkiye’deki Gizlenmiş Devlet’ NATO’dur.
Serviste kullanılanlar işin hamalıdır.
Öyle, Sultanhamam sırt hamalı ücreti değil tabii bunlara ödenen.
Kısaca, NATO, Türk vatanının en büyük ve kapsamlı Anayasa’yı ortadan kaldırma silahlı örgütüdür. Ön planda AKP veya cemaati gösteren, böylece kendisini sütre gerisinde görünmez yapan, NATO ejderhasıdır.. NATO, Türkiye’ye en büyük kazığı, ’NATO’yu sevmeyenler solcular ve komünistlerdir’tezini ilk günden beyinlere yerleştirerek atmıştır.
NATO’yu savunan en yakınınız dahi olsa, bilin ki o NATO dostu olduğu anda Türklük düşmanı olmuştur, haindir.”