Türkiye’de sendikacı olmak
Başbakan Tayyip Erdoğan bugüne gelebilmek için yaklaşık 40 yıllık bir siyasi mücadele verdi. 1972 yılında Milli Türk Talebe Birliği ile siyasete atıldı. O gün bu gündür siyasetin içinde. Yani bir ömür siyasete adanmış.
Türkiye’nin yüzde 50’sine yakını Tayyip Erdoğan’a oy veriyor. Bu güç ve kudrete rağmen Tayyip Erdoğan seçim kaybedebilir. Bunun için tek şart, arkasındaki seçmen desteğini kaybetmesi.
Yani demokrasilerde tabanını kaybettiğin an sahneden çekilirsin.
Keza bu durum iş dünyası için de geçerlidir.
Dünyanın en iyi eğitim almış yöneticileri en ufak bir başarısızlıkta şapkasını alıp gidiyor. Son krizde başarısız olan Black Berry yaratıcısı RIM, Citi Group ve dünyanın en büyük şirketlerinden General Motors, başta olmak üzere onlarca üst düzey yönetici ya da diğer adıyla CEO, bir bir istifa edip evlerine çekildi.
Mecbursun gitmeye.
Gitmeyeceğim deme lüksün yoktur.
O lükse Türkiye’de sadece sendika genel başkanları sahiptir.
Onlar kendi kendilerine “duayen” olurlar. Bazıları ise kendini “üstat” ilan eder.
Onlar koltuğa yapışırlar. Tıpkı Japonların ünlü yapıştırıcısını kullanırcasına. O koltuktan hiç kimse kaldıramaz onları.
Çünkü Türkiye’deki sendikacılık sistemi buna izin veriyor.
Sonuç, bugün Türkiye’de her konuda sendikal facia yaşanıyor. Oysa sendika iş yaşamının vazgeçilmez bir parçası. Ancak kayıtlı 10 milyonu aşkın işçinin olduğu Türkiye’de, sendikalı işçi sayısı, yaklaşık 922 bin. Bu rakam her geçen gün biraz daha azalıyor. Peki sorun nedir?
Neden sendikacılık Türkiye’de geriliyor?
Size sorundan bir örnek:
Aylardır banka ve sigorta işçileri sendikası BASİSEN ile ilgili yazıp çiziyoruz. Üye bankacılardan gelen elektronik postaları yayınlayıp feryatları duyurmaya çalışıyoruz. 40 bin bankacı, adeta ayaklanmış durumda. Sendikaları ile ilgili şikayet ve eleştiriler çığa dönüşmüş... Bazı bankalar bu tepkilerin elektronik posta ile yayılmasını önlemeye çalışıyor. Bankacılık devi, benim yazılarımın elektronik posta ile yayılmaması için filtre uygulamış. İş yerindeki bazı temsilciler çalışanları, işten atılma riski ile korkutuyor. Bunu yaparken genel merkeze yalakalık mı yapıyor yoksa çalışanı mı koruyor bunu bilemeyiz!
Bildiğimiz bir şey var ki BASİSEN’e tepki artık her geçen gün büyüyor. Duayen(?) Genel Başkan Metin Tiryakioğlu’ndan halen tek bir satırlık açıklama yok.
Düşünün lütfen, bunca tepkiye karşılık bir sendika 3 satırlık bir açıklama göndermez mi?
Bu tepkiler ve yazılar, basın danışmanını işten kovmakla önlenemez. Sendika Genel Başkanı Sayın Tiryakioğlu’ndan gelecek her türlü açıklamayı yayınlamaya hazırız.
İkinci sendika mı?
Son referandum ile anayasada yapılan değişiklikle, çalışanların ikinci bir sendikaya üye olma hakkı verilmişti. İşte bu hakkı kullanma, banka ve sigorta çalışanlarının gündemine geldi. Bağlı bulundukları sendikalarının yeterince etkin olmadığını düşünen üyeler, ikinci bir sendika arayışına girdiler. Önümüzdeki günlerde bu konuda daha somut gelişmeler bekleniyor.
Konunun takipçisi olmaya devam edeceğiz!