Türkiye'de işadamı olmak zor mu?

Garipoğlu hikayesi; Hayyam Garipoğlu ile başladı.
Türkbank’ın Korkmaz Yiğit tarafından satın alınması...
Alaattin Çakıcı’nın bu ihalede başrol oynaması.
Korkmaz Yiğit’in vücut kimyasının bozulması. (Her nedense mali kimyası bozulmayan bitik lakaplı Yiğit, Bodrum gecelerinde para eziyor)
Ve Hayyam Garipoğlu’nun Sümerbank’ı satın alması.
Hep aynı dönemde gerçekleşti.
İhale ile birlikte kamuoyu Hayyam Garipoğlu’nu sorgulamaya başladı.
Sonra herşey birbirine karıştı.
Bankaların işletmek için değil, içinin boşaltılması için alındığı ortaya çıktı.
İnanılmaz bir istihbarat ağına sahip olduğu ileri sürülen Hayyam Garipoğlu cezaevine değil, hortumladığı paraların keyfini sürmek için yurtdışına uçtu/uçuruldu.
Batık bankacıdan aylarca haber alınamadı.
İlginç olan; en küçük alacağına şahin olan TMSF’nin, Hayyam Garipoğlu’nun batık bankasının borçlarını üstlenirken, bankadan hortumlanan paralarla satın alınan ve de kurulan şirketleri unutmasıydı.
Hem de günlerce...
Haftalarca...
Aylarca değil...
Yıllarca unuttu.
Ne zaman ki; yeğeni C. G., kamuoyunda büyük yankı bulan sansasyonel bir cinayetin zanlısı oldu Hayyam Garipoğlu yeniden kamuoyunun gündemine yerleşti.
O güne kadar borçlarını ödemeyen, hakkında kesinleşen hapis cezaları bulunan, bu suçlardan aranırken Hayyam Garipoğlu’nun Türkiye’ye ne zaman ve nasıl geldiği bile belli değildi.
Bir anlamda işleri, sanki hiç borcu yokmuş gibi tıkırında yürüyordu.
C. G.’yi bulmak için operasyon düzenleyen polisin sahte bandrollu binlerce şişe rakı ele geçirmesiyle Hayyam Garipoğlu’nun ülkeye giriş yaptığı öğrenildi..
‘Türkiye’de iş adamı olmak zor’ diyen Hayyam Garipoğlu’nun banka hortumlamak dışında vergi kaçırmada da usta olduğu ortaya çıktı.
Bilindiği gibi, vergi kaçırmak, yabancı ülkelerde çok ağır cezalara tabi bir suçtur.
Hele Amerika’da, vergi kaçırma, halkının kaderi ile oynandığı gerekçesiyle suçların en ağırıdır.
Sahte bandrol ile rakip firmalara karşı da haksız bir rekabet sergileyen Hayyam Garipoğlu’nun bu suçu, yeğeninin zanlısı olduğu cinayetin gölgesinde kaldı.
Belki de amcasının suçu, yeğeni C.G’nin suçundan daha ağırdı ve Maliye’nin hemen harekete geçmesi gerekiyordu.
Milyarlarca dolarlık operasyon yapmaktan (Bu operasyonları yapmasa, devlet zarar değil, kâr ederdi) yorgun düşen TMSF Başkanı Ahmet Ertürk istemese de uykudan uyanmak zorunda kaldı.
Ve; ‘Garipoğlu’nun şirketleri mi vardı’ diyerek (Bu defa hatırlamayı Hürriyet Gazetesi’nde yapmadı) kamuoyu baskısıyla Hayyam’ın şirketlerine el koydu!
Maliye’nin vergi kaçırma konusundaki tavrı ise henüz net değil.
Dahası medya da bu konuya fazla değinmedi.
Değinmediği için de; Banka hortumlayan, yurt dışında kaçak gezen, vergi kaçırmak için şeytanın aklına çelme takan Hayyam Garipoğlu, cinayet zanlısı yeğeni C. G.’nin kaçmasına ve de delillerin karartılmasına yardım ettiği için elleri kelepçeli getirildiği mahkemeden çıkarken, hiç sıkılmadan ‘Türkiye’de iş adamı olmak zor’ diyebildi.
Bir Allah’ın kulu da, geçmişine bakmadan bu sözleri hangi cesaretle söylediğini, sormadı soramadı.
İş adamı, ahlâklı olur.
Dürüst olur.
Vergisini öder.
Tersten söyleyecek olursak;
Banka satın alıp, içini
hortumlamaz.
Suçsuz olduğuna inanıyorsa adaletten kaçmaz.
Suçlu ise, adalete teslim olup, suçunun bedelini öder.
Haksız rekabet yapmaz.
Vergi kaçırmak için yasaların açığından yararlanmaz, sahtekarlık yapmaz.
Acaba; Hayyam Garipoğlu “Türkiye’de iş adamı olmak zor” derken gerçeği mi söylüyor?
Türkiye’de ahlâklı olmak, adaletten kaçmamak, vergi vermek... bu kadar zor mu?
Sakın ola burası Türkiye, olur böyle şeyler diye gevelemeyin.
Herkese de iş adamı demeyin.

Yazarın Diğer Yazıları