Türkiye orta gelir tuzağında mı?

Bazı ülkelerde fert başına ortalama yıllık gelir, on bin dolar civarında takılı kalıyor. Mehter takımı gibi iki ileri bir geri giden bu ülkelerde daha üst gelir düzeyine çıkılması uzun zaman alıyor. Güney Kore gibi bazı ülkeler de orta gelir düzeyini hızlı atlatıyorlar.
Orta gelir tuzağına, ekonomilerde iç dinamiklerin dinamizmini kaybetmesi olarak bakabiliriz. Bu tabir ilk defa Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley Ekonomi Profesörü Barry Eichengreen tarafından bir araştırmada kullanılmıştır. Eichengreen’e göre fert başına ortalama gelir seviyesinin 16.000 dolara (2005 yılı dolar fiyatları ile) gelen ekonomilerde, büyümeyi hızlandıran kaynaklar dinamizmini ve dolayısıyla itici gücünü kaybediyor ve hantallaşıyor.
Orta gelir düzeyine gelinceye kadar, kırsal kesimden kente göç eden işgücü, sermaye yatırımlarından gelen yüksek kârlar, yeni teknolojiler büyümeyi hızlandıran kaynaklardır. Bu kaynaklar giderek tıkanıyor. Bu tıkanıklığı aşmak için, kurumsal reformlar yapmak, verimliliği artırmak, Ar-Ge’yi hızlandırarak eskiyen teknolojileri yenilemek, beşeri yatırımları artırmak gerekiyor.
Orta gelir tuzağına düşen ekonomilerde genel olarak;
* Tasarruflar oranı düşüktür. Türkiye’nin ortalama tasarruf oranı yüzde 13’tür.
* Yatırımların payı düşüktür. Türkiye’de ithalat içinde yatırım mallarının payı yüzde 15’tir. Bunun da on puanı eski yatırımları yenilemek için yapılıyor.
* Emek piyasası ve sendikalar gelişmemiştir.
* Teknolojik gelişmeler ve Ar-Ge, sınırlı kalmaktadır.
Türkiye açısından henüz daha kapsamlı bir araştırma yapılmadı... Ancak Felipe, Abdon ve Kumar’ın 2012 tarihli araştırmasında Türkiye’nin de içinde bulunduğu ülkelerde, orta gelir grubunun süreleri ve büyüme hızları saptanmıştır. Bulgular şöyledir:
Düşük orta gelirli düzeyde kalma süresi Çin Halk Cumhuriyeti’nde 17 yıl iken, Bulgaristan ve Türkiye’de 50 senenin üstünde görülmektedir. Türkiye düşük-orta gelir düzeyine 1955’te ulaşmış ve ancak 50 yıl sonra 2005’te yüksek-orta gelir düzeyini yakalayabilmiştir. Türkiye’nin orta gelir bandı içindeki serüveni göreceli olarak en uzun süre almış olan üç ülkeden (diğer ikisi Bulgaristan ve Kosta Rika) birisidir ve dolayısıyla orta gelir tuzağına sıkışmış tipik bir geç-sanayileşen ülke görünümü sergilemektedir.
Burada çok acil bir soru gündeme gelmektedir: Hangi Türkiye? TÜRKONFED raporunda Türkiye, gelir gruplarına göre üç bölgede değerlendirilmektedir: İstanbul, Ankara ve İzmir’in başını çektiği yüksek gelirli Türkiye’nin bölgesel geliri Milli gelirin yarısını geçiyor. Bu üç ile bakıldığında, Norveç, İsviçre gibi Avrupa ekonomilerinden daha büyük bir gelir ile orta gelir tuzağından çıkışlarının göreceli olarak kolay olacağı görülmektedir. Bu bölge, Türkiye’nin idari, siyasi, ticari ve finansal güç merkezlerini barındırmakta ve geride kalan Türkiye ile olan bağlantıları da zayıflamaktadır.
Bunun dışında orta gelirde sıkışma tehlikesi yaşayan Türkiye ile, aslında orta gelir düzeyini yakalama şansı dahi bulunmayan yoksul ve 27 ili kapsayan bir diğer Türkiye gözlenmektedir. Yoksulluk tuzağında kalmış bulunan yoksul Türkiye’nin yaşamakta olduğu bölgelerde ortalama eğitim süresi 5 yıldan dahi azdır. Ayrıca sabit sermaye yatırımlarından yoksundur. Mevsimlik ve düşük vasıflı iş gücüne sahiptir.
Benim düşünceme göre; bu 27 ilde, siyasi iktidarlar işin içine devleti sokmalıdır. Devlet bu bölgelerde sürükleyici yatırımlar yaparak halkı zaman içinde ortak etmeli ve sonunda bu yatırımları halka devretmelidir.

Yazarın Diğer Yazıları