Türkiye Cumhuriyeti'nin çatısı yanıyor!..
"İnsanın olduğu yerde hata oluyor", "Ne yaparsanız yapın ama insan hatasını ortadan kaldıracak makineyi geliştirmedik."
Adana Aladağ'da yaşadığımız facianın ardından bu sözler Başbakan Binali Yıldırım'dan geldi... "Kader"di, "fıtrat"dı derken her yaşadığımız facia için vizyona sokulan gerekçelere "insan hatası" eklendi. Eyvallah da!.. Sistemin hiç mi suçu yok?.. Tren kazası misali!.. Hep suçlu makinist mi olacak?.. Yaşanan facialarda,sistemin ihmalleri,kusurları,devleti yöneten siyaset mekanizmasının devlet aygıtlarını yozlaştırması,işlevsizleştirmesi,köreltmesi ve de kötürüm hale getirmesi söz konusu değil mi?.. Nerede kaldı, asla ve kata vazgeçilemez en temel alanlarda şart olan devletin devlet olma gereği?..
Siyasi fanatiklikten sıyrılabilsek, Soma faciası ile Adana Aladağ'da yaşan son facia arasında temelde ve zihniyette aynıları çok rahat buluruz. Soma'da ağır suçu kontrol mühendisine attık. İnsan hataları bitti mi?.. Aladağ'da yurt müdürüne tüm kabahatleri yıkınca benzeri faciaların sonu gelecek mi?.. Hayır!.. Devleti devlet olmaktan çıkaran, 'konjonktürel çıkarları uğruna "sana oy getirene yol ver gitsin" zihniyetine tabi olduğumuz sürece bin kere hayır!..
Aladağ'da yaşanan facianın üzerinde çok soru işareti kalacak. Ama yurttaki yangın ile ilgili tartışılanları, olayı duyar duymaz Aladağ'a giden MHP Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz'dan dinledim. Yılmaz, can kayıplarının ahşap çatının yanarak çocuklarımızın üstüne çökmesi ile meydana geldiğini söylüyor. Milletvekili seçilmeden önce Adana'da Bölge Orman Müdürlüğü de yapan Seyfettin Yılmaz tespitlerini şöyle anlatıyor;
" Şimdi buraya 3 katlı yurt ismi veriliyor ama yurt standartlarına uyması mümkün değil. Aladağ şartlarında, 3 katlı bir bina apartman gibi de düşünülebilir. Ahşap ağırlıklı. Zaten orası orman bölgesi. Bunların yurtlarının da genel özelliği tabanları tamamen halıfleks kaplı. Bu elektrik kontağından çıkan bir yangın. Çatı kısmı tamamen ahşap ve içlerde lambri ile kaplı. Çıkan yangın bir anda büyüyor. Bu çocuklarda üst kata kaçıyorlar. Üstte çatı çöküyor ahşap olduğu için birden yanıyor. Çocukların çoğu bu şekilde orada hayatlarını kaybetmiş."
Çatı mı çökmüş çocukların üzerine?..
"Tabii çatı çökmüş. Çatı ahşap. Dışarıdan da gözüküyor, ifadeler de o yönde. Zaten bu çocuklar 10-11 yaşındaki çocuklar. Ortaokul çocukları bunlar. Paniklemişler, birisi yukarıya çıkınca hepsi yukarıya çıkmış refleks olarak."
Yanan yurt binası yapılmadan önce yıkılan yurdun sağlam olduğuna ilişkin iddiaları hatırlatınca MHP'li Seyfettin Yılmaz'ın anlattıkları çok düşündürücüydü;
"Burada tartışılması gereken ana unsur; bu yapılara biz ne kadar izin vereceğiz. Bu yapılara izin verildiği zaman yani orada devlet yurdu da olsa biliyorsunuz Süleymancıların kendisinin bir iç dinamikleri vardır. İçe kapanık bir yapıları vardır. Kendi yurtları olduğu zaman isterse karşı tarafta beş yıldızlı otel ayarında yurt olsa bunlar kendi şeylerini tercih ederler yapı gereği. Oraya gidenlerin, ben dün onu gözlemledim, ailelerin hepsi ile görüşemedim ama çoğunluğu o cemaatin mensupları zaten.Ama benim şahsi kanaatimi sorarsanız o yurtta olsa bu yurtta olsa çocukları bu yurda verirdi aileleri. Hani belki içinde zorunluluktan oraya veren vardır mutlaka. Çünkü eğer çocuğunu orada okutacaksanız ya Aladağ'da bir aileniz olacak, akrabanız olacak orada kalacak veya bir yurtta kalması lazım ortaokula giden çocukların. Çünkü bu mevsimde özellikle Aladağ'a gidip gelmek mümkün değil. Özel aracınız olsa da gitmek mümkün değil çünkü yol şartları çok ağır o bölgede..."
Faciadan sonra yönetenler açıklama bombardımanı yapıyor ama Seyfettin Yılmaz'ın şu söylediklerini iktidar sözcülerinden duyamadık henüz;
"Bence burada tartışılması gereken ana unsur devletin kendi sistemini kurmadığı zaman bu tür olayların cereyan edeceği bir süreç yaşanıyor. Eğer siz devlet olarak bu tür ihtiyaçları giderecek pozisyonlarda düzenlemeleri yapmadığınız zaman hangi denetlemeyi yaparsanız yapın!.. Oradaki yurdu gördüğünüzde zaten 3 katlı bir şey. Yurt demekte de zorlanabilirsiniz 3 katlı bir bina yurda çevrilmiş. Uzun zamandır da orada hizmet veriyordu.
Sadece Adana'ya has bir şey değil bu. Türkiye'de cemaatlerin yurtları var. Devlet kendi sistematiğini mutlaka kurmak zorunda. Devlet zaten 18 yaşına gelene kadar bütün çocukları ya ailelerine ya da devlete emanet olması gerekirken ama Türkiye'de ne yazık ki 7, 8, 10 yaşından itibaren çocuklar bu tür yurtlara veriliyor. Türkiye'de sistemin tartışılması gerekiyor. Burada gerçekten çok üzücü bir olay var. Ben aileleri de biliyorum tanıyorum, içinde tanıdığım aileler var. Bir çok siyasi polemik konusu da yapılıyor ama burada bir kaza oldu bu sistemin tartışılması gerekiyor. Bunları görseniz yaşadıkları yerleri, yaşadıkları şartları, emin olun gerçekten işler acısı. Ben aileleri bildiğim için söylüyorum. Bir çoğu Anadolu'nun çok fakir kesimindeki insanlar. Bu Aladağ'ın köylerine gidin bakın iki metre kare ekilecek yer yok. Burada üzücü bir olay var. Önce bunun netleşmesi lazım. Gerçekten yüreklerin yangın olduğu bir yer. Perişanlık had safhada. Ama sistemi uzun uzun tartışmak lazım."
Devlet; şıhlara, cemaatlere, sahtekar hocalara, ağalara, aşiretlere peşkeş çekilirse... "Oy gelsin de nasıl nereden gelirse gelsin biz rahat iktidar koltuklarımıza kurulalım" siyasi vıcıklığı ve omurgasızlık devam ettiği sürece geriye söylenecek tek şey kalıyor...
Başbuğ ATATÜRK, yüzüne bakacak halimiz kalmadı!.. Kurduğun Türkiye Cumhuriyeti'nin çatısı cayır cayır yanıyor ve böyle giderse üzerimize çökecek!..