Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Agah Oktay GÜNER
Agah Oktay GÜNER

Türkiye Almanya ilişkileri

Türkiye 15 yıldır devamlı hasım icat eden bir siyaset sürecini yaşıyor. Afrika'daki bir kaç çok mütevazı ülke ve Katar gibi bazı Arap devletleri dışında güveneceğimiz, dostluk ilişkisi içinde bulunduğumuz hemen hiç bir memleket kalmadı. Hırsımızı, öfkemizi, kibrimizi aklımızın gerisine aldıktan sonra tabloyu soğukkanlı bir biçimde düşünürsek dış politikamız düzeltilmesi çok zaman alacak ağır bir tahribatı yaşıyor. Almanya'nın Sayın Erdoğan'ın bu ülkede yaşayan Türk kökenli insanlara Anayasa oylamasından önce hitap etmek istemesini reddi, Alman parlamenterlerinin İncirlik Üssü'nü ziyaret taleplerine hayır dememiz işi öyle bir noktaya getirdi ki... Şimdi Alman Federal Meclisi'nin Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) üyesi Kiesewetter'in; "Cumhurbaşkanı T. Erdoğan'ın yakınlarının yurt dışındaki mal varlığını dondurmamızın mümkün olduğunu düşünüyorum" sözleriyle kavga yeni bir çizgiye yükseldi. Bu milletvekili konuşmasına devamla; "Avrupalılar Türkiye'de tatil yapmazsa ülkede ciddi gelir sorunu yaşanır. NATO'nun temsil ettiği değerler Türkiye'de ayaklar altına alındı. Türkiye Batı'ya sırtını dönmüştür. Orta vadede NATO'ya veda edebilir." demiştir.

Türkiye'nin son zamanlarda izlediği siyasi tutum sebebiyle artık güvenlik alanında ortak olmadığını dile getiren Alman vekil, "Güvenlik politikamızı yeniden düzenlemeliyiz" dedi. Alman siyaset adamı Türkiye ile ilişkilerin bozulmasında Batı'nın sorumluğunun bulunmadığını vurgulayarak gerginliğin Erdoğan'dan kaynaklandığını söyledi. Erdoğan'a karşı demokratik bir cephe kurulması gerektiğini ifade ederek, Türkiye kökenlilerin kurduğu Erdoğan karşıtı sivil toplum örgütleriyle iletişimin arttırılması artık elzemdir dedi.

Ortalığı geren söylemler

Bunların hepsi Nazi'dir. Türk düşmanıdır. Haçlı zihniyetine sahiptir gibi sözler ortalığı iyice gerdi. AB, Türkiye'ye yapılan yardımlarda kesintiye gitmeyi gündeme getirdi. Alman siyasileri Erdoğan'ın Türklere boykot çağrısına tepkilerini artırarak devam ettiriyor. Başbakan Merkel Türkiye'den hiç bir müdahaleye müsamaha göstermeyeceğiz açıklamasını yaptı. Tabii iki ülke arasında ilişkiler bu tatsız çizgiye gelince durumdan vazife çıkaran bir takım sorumsuzlar işi daha da çirkinleştirdi. Almanya Dışişleri Bakanı Gabriel, Erdoğan ile arasındaki tartışma sebebiyle eşinin tehdit edildiğini açıkladı. İnsanlar hakkında hüküm verirken onların mazilerini incelemek gerekir. 17 Ağustos 1999'da yaşadığımız büyük depremden sonra o bölgedeki bütün hastaneler yıkıldığı için 2 milyon Mark'a bir seyyar hastane almak gündeme geliyor. Dr. Ahmet Güler'in ifadesine göre o dönem Aşağı Saksonya Hükümeti'nin Başbakanı olan Gabriel derhal 250 bin marklık yardım çekini uzatıyor. "Çok teşekkür ederiz, ama bu para yetişmez" deyince Gabriel, Wolksvagen otomobil fabrikalarının en büyük patronunu arıyor. Bu hastane için hemen bağışta bulunun diyor. Ertesi gün Wolksvagen'den 250 bin marklık bir bağış çeki bakanlığın hesabına geliyor. 'Sayın Gabriel, daha 500 bin Mark'a ihtiyacımız var' denilince, Gabriel, basın aracılığıyla tüm Alman halkına çağrıda bulunuyor ve "Türkiye'ye yardım edin!" diyor. Bakanlık nezdinde açılan Deprem Yardım Hesabına bağış yağmaya başlıyor. Para tamamlanıyor hastane malzemesi Türkiye'ye uğurlanıyor. Heyetin başında Aşağı Saksonya Başbakanı Gabriel var, gözleri dolu dolu... Ağlamamak için kendisini zor tutuyor. Bu Gabriel'e şimdi hakaretler ediyoruz. Ey vefa nerdesin?

Hakikatin sesini duyalım

Hiç şüphesiz bu hengamede en büyük sıkıntıyı Almanya'da yaşayan 3,5 milyon Türk çekecektir. Dün gazete haberlerinde rahatsız edici davranışların şimdiden başladığını okuyoruz. Yarın iş yerlerindeki en küçük hata sebebiyle Türk işçilerin işine son verildiğini görmemiz sürpriz olmayacaktır. Okullarda Alman çocukları bizim yavrularımıza sebepsiz hakaretlere başlayabilir. Çifte vatandaşlıkta Almanların çıkaracağı sıkıntılara hazırlıklı olalım. Türk çalışanların emeklilik işlerinde bir takım haksız uygulamalar görebiliriz.

Dünyanın gidişini sağlıklı bir biçimde takip etmek ve ülkemizin menfaatlerini korumak zorundayız. Gerçekçi olalım, hakikatin sesini duymaktan korkmayalım. ABD gibi bir dev ülkeye Kuzey Kore tehdit füzeleri yollamaya kalkıyor. Böyle bir dünyada yalnız yaşayamayız. AB ve NATO diyorsak bunların temel değerlerini gözden uzak tutamayız: Bağımsız yargı, laik eğitim, mutlak demokrasi. Batı dünyasında diktatörlüğe, kontrol altındaki yargıya, yetkileri alınmış parlamentoya hayat hakkı verilmez.

Tarihin şaşmaz ölçüsüyle ifade ettiği siyasi tecrübeleri anlamak zorundayız. Aksi halde korkunç kayıplara uğramak kaçınılmaz olur. Dostlukların kolay kurulmadığını ve kıymetini bilelim.

Yazarın Diğer Yazıları