Türkeş’in üçgen stratejisi ve AKP’nin faturası!
Prof. Osman Altuğ, “Bu yıl en çok kabak fiyatlarında artış oldu. Bu da demek oluyor ki kabak milletin başına patladı. Bu duruma hükümetin yaptığı gibi çok çeşitli gerekçeler uydurabilirsiniz. Nedir bunlar, Orta Doğu’da sıcak gelişmeler var, petrol fiyatları yükseldi... Bunların hepsi sanal gerekçelerdir. Benzini, doğal gazı bir dolara alıyor üç dolara vatandaşa satıyoruz. Aradaki iki doları vatandaştan vergi olarak alıyorlar” dedi ve zamların nedeninin cari açık olduğunu söyledi.
Kabak sadece, zamlarla değil, AKP iktidarının Amerikan güdümlü politikaları yüzünden de milletin başında patlayacak!
***
Nitekim Suriye’nin BM Daimi Temsilcisi Beşar Caferi, New York Times’ta yayımlanan açıklamalarında “Suriye’nin Dostları” toplantısına ev sahipliği yapan Türkiye’ye karşı sert ifadeler kullandı. Caferi, “Ankara’nın tavrı, savaş ilanıdır” ifadesini kullandı.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, İstanbul’daki Suriye Halkının Dostları Konferansı’nı “tehlikeli” bulduğunu ve BM Genel Sekreteri’nin Suriye Özel Temsilcisi Kofi Annan’ın çabalarıyla çeliştiğini ileri sürdü.
İran Meclisi Milli Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu Başkanvekili Muhammed Kevseri, İstanbul’daki konferansı “Suriye’nin düşmanları” olarak değerlendirerek, Türkiye’yi “emperyalizmin taşeronu” olmakla suçladı.
İran Meclisi Başkanı Ali Laricani de İstanbul’daki konferansın “İsrail’e yeni bir nefes aldırmak için yapıldığını” belirterek konferansa katılan ülkelere “Eğer sizler bölgedeki demokrasi için endişeliyseniz, neden Bahreyn’deki vahşi diktatörlüğe ve bazı diğer ülkelerdeki diktatörlüğe sessiz kalıyorsunuz” diye hitap etti..
Bu arada Tahran ziyaretinde, Ahmedinecad’ın planlanan günde Erdoğan ile görüşmek istememesinin, rahatsızlığından değil Türkiye’ye tavır koymak amacından kaynaklandığı da ortaya çıktı.
***
Bugün AKP iktidarının ana stratejisi, ABD’nin her isteğini yerine getirmekten ibarettir. Peki Türkiye ne yapmalıydı? Türkiye, önce bir durum tespiti yaparak, stratejisini ona göre belirlemeliydi.
Bugün ölüm yıldönümünde andığımız Alparslan Türkeş’in 5. Türk Kurultayı için yazıp da tamamlayamadığı konuşmasında, Türkiye’nin bundan sonra ne yapması gerektiği konusunda önemli bir ipucu vardır:
“Birbirlerinin iç işlerine karışmayan, karşılıklılık ilkesiyle hareket eden, eşit haklar ve eşit şartlar altında ilişkilerini sürdüren ve bu şekilde her sahada işbirliği yapan Türk Cumhuriyetleri, Türk Birliği’nin kurulmasını temin edecek ve kalıcı bir dünya barışına ve adaletli bir yeni dünya düzenine geçişi sağlayacaktır. Dünyanın, Anadolu, Kafkasya ve Orta Doğu’yu kapsayan bu coğrafyasında, Türkiye, Türk Cumhuriyetleri ve Bağımsız Devletler Topluluğu işbirliği üçgeni, Batı dahil, dünyanın diğer kıtalarındaki hakim güçlerin, emperyalizme kayan bazı uygulamalarını da ortadan kaldıracaktır.”
***
Bugün, AKP iktidarı, bir taraftan İslam dinini, bir taraftan Alevi karşıtlığını, dolayısıyla Sünniliği kullanarak hakim güçlerin, enerji kaynaklarını ele geçirme operasyonuna ve ABD’nin “İslam içi çatışma stratejisi” ne hizmet ediyor.
Dolayısıyla kabağın Türk Milleti’nin başına patlaması kaçınılmaz bir akıbet olacak.
Peki bunda Türk Milleti’nin dahli yok mu? Elbette sorumluluk millete aittir. Çünkü kendisini yönetenlere üç dönemdir giderek artan oranlarda oy vermektedir. Faturayı ödeyecek olan Tayyip Erdoğan değil, doğrudan milletin kendisidir...