Türk'e yeni kimlik hazırlandı!..
Geride bıraktığımız Perşembe günü akşamı, Ankara'da güzel bir restoranda, bazı gazeteci, bürokrat ve siyasi dostlarla özel bir yemekte buluştuk. Bir arada bulunduğumuz sürede ne konuştuğumuzu aşağı yukarı tahmin edersiniz. 31 Mart mahalli seçimleri, il il (bazen ilçeler kadar inen) analizler, anketler ve anketçiler, kimin nerede önde olduğu nerede geride kaldığı, adayların belirlenme sürecinde nerede neler yaşandı... Ortak sohbetimizin en ağırlıklı ve en hararetli konusu meydanlarda liderlerin dili oldu. Herkes bulunduğu yere göre analizlerini yaptı. S-400'leri bile tartışmaya fırsat bulmadık. Bu konuda en uzman kişi beni seçtikleri için kısa bir değerlendirme yapmamı istediler. Dilim döndüğünce anlattım!..
"Beka", "terörist" ve "gerçek milliyetçilik" konularında epey kafa patlattık. Meydanlara hâkim olan sert söylemlerin kime ne faydası var?.. Bu kadar nazik bir konuda neden bu kadar sert tartışmalar yapılıyor?.. Bundan 17 yıl önce "millîyetçilik" dendiğinde "millî duruş" söz konusu olduğunda herkes aynı noktada, bir noktada birleşmiyor muydu?.. Bugün neden böyle olduk?.. Neden "düşman" cephelerine bölündük?.. Aslında kim düşman?.. Gerçek millîyetçiliği hangi siyasi akım temsil ediyor?.. Derken... Derken... Konuk edildiğimiz restoranın özel odasındaki dev ekranda açık tuttuğumuz haber kanalında kırmızı "son dakikalar" dönmeye başladı. MHP Genel Başkanı'nın "beka" tivitlerini pür dikkat takip ettik. İçimizden biri "herhalde Devlet Bey burayı da dinletiyor" diye espriyi patlattı. Ben de "o zaman sohbete masadaki yemeklerin ne kadar nefis olduğu ile devam edelim. Ahmet Kural ve Sıla davası ile bitirir evimize gideriz" dedim. Hemen oradan biri atlayıp, "Ahmet Kural ve Sıla dersek, Devlet Bey can kulağı ile dinlemeye devam eder" deyince, ortalık kahkahadan yıkıldı..
Sohbetin bir yerinde, yanımda oturan gazeteci dostum, bazı gazete yönetimlerine, geçtiğimiz günlerde saraydan giden "beka talimatını" anlatmıştı. Hayret etmeden dinlemiştim!.. Oraya geçeceğim ama rastlantı bu ya(!) Cuma sabahı Ankara büromuzda mesaiye başlarken Sabah gazetesinde okuduğum SETA'cı yazar Burhanettin Duran'ın "Milliyetçilik kapışması" başlıklı yazısından bazı aktarımlar yapacağım;
"Yerel seçim gündeminde 'beka' tartışması yeni polemiklerle derinleşiyor. Farklı milliyetçilik tanımlarının kapışmasına dönüyor. Muhalefetin genel başkanları Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın vurguladığı 'beka' tartışmasından uzak duramıyorlar...
Türkiye'de milliyetçilik tartışmasının canlanmasının iki temel sebebi var. İlki, dünyanın bütün köşelerinde 'milliyetçilik ve yerlilik' duygularının geri döndüğü konuşuluyor. Küreselci liberalizmin krizde olduğu ve popülist milliyetçiliğinin hem ABD ve Avrupa'da hem de gelişmekte olan ülkelerde yükselişte olduğu vurgulanıyor...
Milliyetçi canlanışın ikinci sebebi ise Türkiye'ye has gelişmelerle alakalı. 2013'den itibaren ülkemizin bir dizi saldırıyla karşılaşması yeni bir milli siyasi bilinç yarattı. 15 Temmuz 2016 darbe girişimine gösterilen direniş bu bilincin zaferiydi. Suriye'nin kuzeyinde ABD destekli YPG tehdidinin devam ettiği hatırlanırsa bu siyasi bilincin hala dipdiri olduğu ortada. Ve odağında Erdoğan'ın güçlü liderliği bulunuyor...
Erdoğan'ın temsil ettiği yeni milli kimlik, Kürtlerin demokratik haklarını tanıyan ancak bölünmeye karşı çıkan bir yaklaşım. Irk, etnisite ya da kültüre değil vatan sevgisine dayanıyor...
Milli kimliğimiz yeniden tanımlandı; bu kapışmada kaybeden muhalefet olur."
Alıntı yaptığım yazının final cümlesi "Milli kimliğimiz yeniden tanımlandı"ya çok daha büyük dikkat!.. Gazeteleri okuduktan sonra hemen gazeteci dostumu telefonla aradım. Kendisinden yemekte bana anlattıklarını yazabilmem için olur istedim. Bir bölümüne ambargo koydu.
Neydi sarayın etkili ve de yetkili danışmanından bazı gazetecilere giden "beka talimatı"?.. Arkadaşım, kendi ifadeleriyle beka talimatını şöyle özetlemişti;
"Beka; Cumhuriyetle birlikte emperyalizme karşı devamlılığı olan varoluş mücadelemizdir, bugün ise beka küresel emperyalizme karşı insanlık ve Türkiye adına ülke liderimizin yaptığı itirazla herkesin sahip çıkması gereken, bağımsızlığımız ve bütünlüğümüz için temel değer olmuştur.
Bu konuda yapılan vurgular Türkiye'nin bu yüzyıldaki geleceği için son derece önemlidir. MHP'nin de doğru yaklaşımla beka üzerinde durması hakikaten çok değerlidir. Bu mecranın kapsayıcı bir beka anlayışıyla kendini geliştirmesi hakikaten çok kıymetli olacaktır.
Beka ve Türkiye fikri birlikte işlenmelidir. Bizim herkesi kapsayan Türkiye fikrini artık inşa etmemiz gerekiyor..."
Birbiriyle örtüşen Devlet Bahçeli tivitleri, Burhanettin Duran yazısı ve saraydan giden "beka talimatı"...
Demek ki; millî kimliğimizin yeni tanımı yapıldı ve bir yerlerde hazır 31 Mart'ın geçmesi bekleniyor. Millî kimliğimizin, milliyetçiliğin ve vatandaşlığın tanımı mevcut anayasamızda açık açık yazdığına göre, seçim meydanlarını alt üst eden milliyetçilik kavgası bir şeylerin alt yapı çalışmaları... Yeni bir millî kimlik tanımına ihtiyacımız mı var?.. Varsa nedir bu?.. Türk kimliğimizi kaybettik de Erdoğan ve Bahçeli bize yeni bir nüfus cüzdanı mı hazırladı?.. Andımızın Danıştay kararı ile okullarda okutulmasına karar verildiği halde uygulanan yasağa MHP'nin sessiz kalması ve AKP'nin yanında yer alması çok manidar değil mi?.. Acaba, MHP ne kadar tehlikeli bir tuzağa alet edildiğinin hâlâ farkına varamadı mı?.. Sarayın kimliksiz danışmanlarının talimatlarına göre tivit atan "beka" beyanatları veren doktor Devlet Bahçeli'nin karanlık arka odasını görebilen Allah'ın tek kulu yok mu?.. 31 Mart'tan sonra "ne mutlu Türk'üm diyene" diyemeyecek miyiz?
Oslo'dan 31 Mart'a... Kara kaplı ajanda işlemeye devam ediyor!..