Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan KULOĞLU
Armağan KULOĞLU

Türk ulusunun yeni anayasayla tasfiyesi

Esas itibariyle TBMM’nin bizzat kendisinin yeni bir anayasa yapmaya yetkili olup olmadığı konusu tartışmalıdır. Ancak anayasanın değiştirilemeyecek, değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddeleri hariç ve bu maddelerin ruhuna aykırı olmamak üzere, usulüne de uymak kaydıyla anayasanın tümünü değiştirme yetkisine sahiptir. Bu yetkiyi de mevcut anayasanın 175. maddesinden almaktadır.
Devam etmekte olan yeni anayasa çalışmalarının sonucunda ortaya çıkacak anayasanın kabulü hususunda, mevcut anayasanın değiştirilmesine ilişkin şartların uygulanmasının da bir anlamı bulunmamaktadır. Çünkü 175. maddenin içeriği, yeni bir anayasa yapılmasında uygulanması için değil, usulüne uygun yapılacak değişiklikler için geçerlidir.
Diğer taraftan milletvekillerinin seçilmesi, meclisin teşkili ve milletvekillerinin yeminlerinde anayasaya sadakatten ayrılmayacaklarını ifade etmeleri de bu meclisin yeni bir anayasa yapmasının uygun olmayacağını göstermektedir. Bunun yerine mevcut anayasada usulüne uygun gerektiği kadar değişiklik yapılmasının veya yine bu meclis tarafından bir kurucu meclis oluşturularak ona yeni bir anayasa yapma yetkisi verilmesinin daha uygun olacağı düşünülmektedir.

***

Yapılması tartışmalı olsa da yeni bir anayasanın yazımı çalışmaları, parlamentoda grubu bulunan dört partinin oluşturduğu uzlaşma komisyonu tarafından sürdürülmektedir. Ancak iktidar partisinin uzlaşma olmaması halinde takip edecekleri yolu açıklaması, tereddütlere ve endişelere yol açmıştır. Uzlaşma olamamasının sebebi de iktidarın, başkanlık siteminde ısrarından kaynaklanmaktadır. Dört partiyle uzlaşma olmaması halinde yola üç, yine uzlaşma sağlanamazsa iki partiyle devam edileceğinin söylenmesi ve bu ikinci partinin de etnik temelde siyaseti benimsemiş olması, ortaya tehlikeli bir pazarlık durumunu çıkarabilecektir.
Bu pazarlığın da, başkanlık sisteminin kabulüne karşı anayasada Türk ve Türk Milleti ifadelerinin yer almamasına, kimlik konusundaki taleplerine, ulus devletin tasfiyesine, ana dilde eğitime, demokratik özerkliğe ve buna benzer isteklere olumlu cevap verileceği yönünde gerçekleşeceği değerlendirilmektedir. Etnik esasta bölücü siyaset yapan partinin “Yolumuz dümdüzdür, demokratik cumhuriyet ve özerk Kürdistan’dır” söylemleri, bu değerlendirmeye sebep olmaktadır.
Aslında bu konu yeni değildir. Bölücü siyaset yapan parti ve kuruluşlar, bugüne kadar gücünü bölücü terörden almışlar, terörün sona erdirilmesi karşılığında bölücü isteklerini kabul ettirebilmek için çıkan fırsatlardan istifadeye çalışmışlardır. Şimdi de önlerine çıkan yeni anayasa kapsamında iktidar partisinin yaklaşımını kullanarak amaçlarına ulaşmak istemektedirler. Burada iktidarın daha duyarlı davranarak bölücülüğe zemin hazırlamaması gerekir. Ulus devlet ve üniter devlet yapısı bu ülkenin temel taşı olup, oynatmaya gelmez.

***

Terörü önlemek için bölünmeye kapı açılıp, eşit vatandaşlıktan farklı vatandaşlığa geçilerek toplum ayrıştırılmamalıdır. Olmamasına rağmen, ısrarla olduğu empoze edilmeye çalışılan Kürt sorununu halledeceğim derken, bir Türk sorunu yaratılmamalıdır. Terörist başından medet uman bir süreç değil, anayasal kurumlara ve Türk Milleti’ne dayanan bir süreç takip edilmelidir.
Türk Milleti, artık gerçekleri görmeli, millet olma duygusunun gereklerini yerine getirmek için üstünde oluşan perdeyi kaldırmalıdır. Gerçekler gösterilmek istenmese de Türk Milleti, gerçeği görmek ve ona göre davranmak zorundadır. Uyanmalıdır. Uyanamıyorsa uyandırılmalıdır. İmralı süreci denen hatalı yöntemle birlikte bir de Türk ulusunun yeni anayasayla tasfiyesine engel olunmalıdır. Bunu yapacak olan da Türk Milletinin bizzat kendisidir.

Yazarın Diğer Yazıları