Türk Milleti’nin tasfiyesi seçimden önce başladı
22 Kasım 2010’da yazdığım “Demokrasi ve Milli Birlik Mücadelesi” başlıklı yazıma şöyle başlamıştım: “12 Haziran 2011’de gerçekleşecek seçimlerde Türk milliyetçileri açısından iktidar partisine ve CHP’ye karşı sürdürülecek olan mücadelenin özünü, demokrasinin yeniden tesisi ve milli birliğin savunulması oluşturmaktadır. Bu seçim bir kader seçimidir. Bir Türk milliyetçisini tarih bugüne kadar yaptıklarından daha çok 12 Haziran 2011 seçimleri öncesi/sırasında nerede durduğu ile yargılayacaktır.”
12 Haziran seçimleri gerçekleşmeden AKP’nin sürdürmekte olduğu milli-üniter devletin tasfiyesi ve anti demokratik bir nizamın tesisi süreci hızlanmıştır. Anayasa Mahkemesi’nin görev ve yetkilerini düzenleyen AKP Hükümeti tarafından hazırlanan yasa taslağı, bu sürecin bariz örneklerinden birisidir. Yasa taslağında Anayasa Mahkemesi üyelerinin yeminlerinden “Türk Milleti” ve “Türk evlatları” kavramları çıkarılmıştır. Öyle ya, bu Anayasa Mahkemesi üyeleri de zaten Polonya’da görev yapacaklardır. Türk Milleti demeye ne gerek vardır? AKP böylece eğer 12 Haziran 2011 seçimlerini kazanır ise hazırlayacağı (aslında hazırladığı, ancak Türk Milleti ile paylaşmaya cesaret edemediği anayasa taslağı) Anayasa’dan da “Türk Milleti” kavramını çıkaracağını teyit etmiş olmuştur. Bu hususta şüphesi olan, “bunu da yapmazlar!” diyen dostlarımız var ise her halde bir kez daha düşünürler.
Anayasa Mahkemesi’nin yeni yasası da mahkemeyi bütün evrensel hukuk kurallarını çiğneyerek aklın sınırlarını zorlayan, demokratik-hukuk devletinin kurallarını ise çiğneyen bir noktaya taşıyor. Anayasa Mahkemesi, soyut anayasa yargısı yapan bir mahkemedir. Oysa yeni Anayasa Mahkemesi Yasası ile Anayasa Mahkemesi’ne Yargıtay ve Danıştay’ın kararlarını denetleyen, bozan, değiştiren bir mahkeme olma yetkisi tanınıyor. Anayasa Mahkemesi, tutuklunun salınmasına hatta beraatine karar verebilecek. Daha geçen sene Anayasa Mahkemesi’nin yetkilerini çok gören AKP iktidarı, Anayasa Mahkemesi’ni “yandaş bir mahkeme” haline getirdiği inancı ile anayasa mahkemelerinde olmayan ve hukukun temel ilkelerini ihlal eden bir yaklaşımla bir yeni tür mahkeme kuruyor. Üstelik bu mahkemenin üyelerinin büyük bir bölümü, başkanı dahil hukukçu bile değil.
AKP bununla da yetinmiyor. Onlarca yıldan buyana Anayasa Mahkemesi’nde çalışan idari kadroların tamamını tasfiye ediyor. Bu yasanın yürürlüğe girmesi ile Anayasa Mahkemesi’nde çalışan herkesin işine son verilecek. Anayasa Mahkemesi Başkanı görevine son verilenlerden istediklerini yeniden atayabilecek, istemediklerini ise başka kurumlara kaydırabilecek. İnanılır gibi değil. Sanki yeni bir mahkeme yasası çıkmıyor yeni bir devlet kuruluyor. Aslında olan bu; yeni bir devletin kurulması. Türkiye Cumhuriyeti Devleti gömülüyor ve yerine Yeni Türkiye kuruluyor.
Bu yeni Türkiye’nin etnik merkezli federal bir devlet olacağını yıllardan bu yana kanıtları ile ortaya koyuyoruz. Yeniçağ gazetesinin son günlerde Adalet Bakanı S. Ergin’in ABD ziyareti ve bu ziyarette federal sistemi incelediğine dair yayımladığı haberleri, bir kısım vali yardımcısı ve kaymakamın, yine ABD’yi ziyaret ederek bu ülkede yaptıkları incelemelerle ilgili haberler izledi. Ancak Yeniçağ gazetesi dışında hiçbir basın ve yayın organında bu, gazetecilik deyimi ile “flaş haber” yankı bulmadı, adeta susarak öldürüldü. AKP’nin Türkiye’yi bir felakete sürüklediğine dair yazılarıma zaman zaman tepki gösteren AKP’li okurlar ya da örgütlü AKP psikolojik savaş mekanizmasının elemanları, bana yolladıkları e postalarda “sizin söyledikleriniz eğer doğru ise neden milletin büyük bölümü AKP’ye oy veriyor” şeklinde bir soru yöneltiyorlar.
Bunun cevabı açık: AKP’nin oluşturduğu baskı ve korku rejimi, kapsamlı psikolojik savaş mekanizması, yanlış bilgilendirme ve Türk halkını dilencileştirme eylemlerinin ürettiği ortak sonuç, AKP’nin çoğunluğun değil, en büyük azınlığın desteğini almasına neden olmuştur. Televizyonların ve gazetelerin büyük bir bölümü, AKP propagandası yapmaktadır. Muhalefet, ancak arada sırada izin verildiği ölçüde kendisini ifade etmektedir. Buna rağmen Türk milliyetçileri büyük bir inanç ile şehir şehir, ev ev, dolaşarak Türk milletine bütün engellemelere rağmen Türkiye’nin sürüklendiği felaketi anlatacaklardır.