Türk Milleti’ne Rumeli uyarısı!
Rumeli Balkan Federasyonu’nun İstanbul 1453 Panorama Sosyal Tesisleri’ndeki iftar yemeğinde Başkan Süheyl Çobanoğlu’nun yaptığı konuşma, dinleyenler üzerindeki etkisini hâlâ muhafaza ediyor.
Çobanoğlu, özellikle bürokrat ve siyasetçilere, genelde bütün Türk Milleti’ne seslendi:
- “Ülkemizde oynanan oyunların, Rumeli’nin acı, kan ve gözyaşıyla şekillenmiş son iki yüzyılında yaşananlarla ne kadar benzediğini düşünerek ibretle ders alınmasını temenni ediyoruz.
- Son günlerde İstanbul’un bazı ilçelerinde yaşanan toplu çatışmalar hiç de zannedildiği gibi masum olaylar değildir. Bunlar, etnik ayrılıkçılık temelli eylemlerdir. İnsanları zorbalıkla korkutup sindirerek haraç almak, mal ve mülküne el koymak suretiyle bölgeyi terk etmeye zorladıkları bilinen bir gerçektir. Bu filmi yıllar önce Doğu’da görev yaparken görmüştüm.
- ’Tek bayrak, tek millet, tek vatan, tek devlet’anlayışını ve önde gelen ortak paydalarımızdan birini teşkil eden Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi dilinin Türkçe olduğu gerçeğini değiştirmeye yönelik girişimlerin hedefi bellidir. Dün Sevr anlaşmasıyla başaramadıkları Türkleri Anadolu’dan tasfiye etme planını bugün gerçekleştirmek.”
***
Çobanoğlu, Rumeli’nin nasıl kaybedildiğini bilen birisi olarak, üstelik Rumeli Türkleri adına bu sözleri söylüyor. Suat İlhan da, “Türklerin Jeopolitiği ve Avrasyacılık” kitabında “Yunanistan’ın doğuşu sırasında ne yaptılarsa, Arnavutluk sorununda ne yaptılarsa, Güneydoğu sorununda da aynı şeyleri yapıyorlar. Radyolarda, televizyonlarda, eğitimde, bölünmeyi güçlendirecek şekilde diğer dillere imkan verenler, Atatürk’ün şu değerlendirmesini düşünmelidir” dedikten sonra, Utkan Kocatürk’ün “Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri” kitabından, o büyük dâhinin şu tarihi sözlerini naklediyor:
“Biz Balkanlar’ı niçin kaybettik biliyor musunuz? Bunun tek bir sebebi vardır? Bu da İslav araştırma cemiyetlerinin kurduğu dil kurumlarıdır, bizim içimizdeki insanların milli şuurları uyandırıldığı zaman biz Balkanlar’da Trakya hudutlarına çekildik.”
Bilindiği gibi Atatürk de Rumelilidir.
***
Biz de 1993 yılında Türklüğün Yeni Dünya Düzeni’nde, Yusuf Akçuraoğlu’nun “Osmanlı İmparatorluğu’nda artık partiler değil, milletler birer siyasal organizasyon halini alıyordu” tespitinden yola çıkarak “Osmanlı, etnik derneklerin siyasi organizasyon halini alması ile kısa sürede dağılıverdi” hatırlatmasında bulunmuş, sonraları da her vesileyle Türkiye’deki etnik hareketin partileştiğini gündeme getirerek hedefin aynı olduğunu izah etmeye çalışmıştık. Hatta, sık sık “Yunanistan’ı kuran Etniki Eterya cemiyetidir” örneğini de vermiştik.
Bugün, BDP, tam bir etnik parti halini almış olduğu gibi artık alenen özerklik talep etmektedir.
***
Tarihçi Prof. Dr. Halil İnalcık da 2007’de yazdığı bir mektupta Batı’nın Türkiye’ye karşı bugün sürdürdüğü parçalama politikasının, 19. yüzyılda Osmanlı’yı parçalama sürecinin bir tekrarı olduğunu söylemişti:
- “Yunan, Sırp, Bulgarlar kendi milli devletleri için içeride ve dışarıda ihtilal faaliyetlerinde Batı devletlerinden himaye, teşvik ve fiili müdahale sağlarlardı.
- Rumeli’de halk kışkırtılır, komitacı baskınlarıyla ayaklanmaya sürüklenirdi. Türk halkı kendini savunma zorunda kalır, devlet müdahale eder, kanlı kırgınlar olurdu.
- Bu tam da Batı’nın istediği bir şeydi:
- ’Hıristiyan milletler soykırımına uğruyor, dünya barışı tehlikeye giriyor, milletleri ezen Osmanlı rejimi çağdışıdır’ gibi iddialarla davayı büyük devletler toplanıp kendi ellerine alırlar. Çaresiz Osmanlı hükümeti seyirci kalmak durumuna düşer ve Batı nasıl planlamışsa ona karar verilir. Balkan milletlerine özerklik veya doğrudan bağımsızlık sağlanır.
- Batı, bugün aynı taktiği Türkiye’ye karşı uygulama yolundadır.
- Bugün Türkiye için büyük tehlike şudur: Kürt liderler davayı Birleşmiş Milletler’e götürmeye çalışıyor.”