Türk Milleti tarihte böyle zillet görmedi!

Bu yıl, Trabzon’dan İstanbul’a dönerken, bir değişiklik yaptık; bagajımız biraz fazla olduğundan, uçak yerine otobüs yolculuğunu tercih ettik. Maçka’dan, Trabzon otogarına giderken, şehit Ferhat Gedik ve şehit Eren Bülbül tünellerinden geçtik. Trabzon’dan, Samsun’a kadar karayolu, şehirlerle deniz arasına girdiğinden birkaç kilometrede bir üst geçitler yapmış. Saymadım ama 100’e yakın üst geçidin altından geçtik. Trabzon, Giresun, Ordu ve Samsun’daki üst geçitlerin üzerinde bulunan yazıları tek tek okudum. İstisnasız hepsine bir şehidin adı verilmiş...

Sonra Samsun’dan Yeniçağa yol ayrımına kadar da bütün üst geçitlerde şehit adları okudum... Tabii bölgenin şehitleri, sadece üst geçitlere adı verilen Mehmetçiklerden ibaret değil... Ya Türkiye’nin şehitleri...

***

Şehit adlarını okurken, aklıma Arif Nihat Asya’nın “Bir bayrak rüzgâr bekliyor” şiiri geldi:

Şehitler tepesi boş değil,

Biri var bekliyor.

Ve bir göğüs, nefes almak için;

Rüzgâr bekliyor.

Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye;

Yattığı toprak belli,

Tuttuğu bayrak belli,

Kim demiş meçhul asker diye?

Destanını yapmış, kasideye kanmış.

Bir el ki; ahretten uzanmış,

Edeple gelip birer birer öpsün diye fâniler!

Öpelim temizse dudaklarımız,

Fakat basmasın toprağa temiz değilse ayaklarımız.

Rüzgârını kesmesin gövdeler

Sesinden yüksek çıkmasın nutuklar, kasîdeler.

Geri gitsin alkışlar geri,

Geri gitsin ellerin yapma çiçekleri!

Ona oğullardan, analardan dilekler yeter,

Yazın sarı, kışın beyaz çiçekler yeter!

Söyledi söyleyenler demin,

Gel süngülü yiğit alkışlasınlar

Şimdi sen söyle, söz senin.

Şehitler tepesi boş değil,

Toprağını kahramanlar bekliyor!

Ve bir bayrak dalgalanmak için;

Rüzgâr bekliyor!

Destanı öksüz, sükûtu derin meçhul askerin;

Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye

Yattığı toprak belli,

Tuttuğu bayrak belli,

Kim demiş meçhul asker diye?

***

Üst geçitler de şehitler tepesi gibi boş değil; her üst geçit, başımızın üzerinde bir şehit türbesi gibi... Fakat onların alınlarından öpecek dudaklarımız artık kirlendi, temiz değil! Toprağa basan ayaklarımız da artık temiz değil! Siyasi gövdeler, üst geçitlerin rüzgârını kesmeye çalışıyor. Ve siyasi nutuklar, şehitlerin başında esen rüzgârdan yüksek çıkmaya başladı!

Bu sebeple, İYİ Parti grup toplantısında genel başkan Müsavat Dervişoğlu'nun konuşması öncesinde, milletvekillerinin oturduğu sıralara şehit fotoğrafları ve Türk bayrakları konulması önemliydi... Dervişoğlu, Devlet Bahçeli’nin, Abdullah Öcalan’ın affedilmesi ve Meclis’e gelip konuşma yapması çağrısına karşı, "Adına iktidar demenin bile artık gereksiz olduğu bu yapı, tamamen meşruiyetini yitirmiş haldedir." dedi ve eline aldığı yağlı urganı yere atarak, "Bu milattır! Madem milattır o zaman onun da bir hatırası olsun. Türk Milleti’nin anılarını yok ettiniz, bu büyük milletin geleceğine kast ettiniz. Al şimdi bu ipi başının ucuna as." ifadelerini kullandı.

Burada bana “Türk milletinin anılarını yok ettiniz” sözü çok anlamlı geldi... Evet, Türk toprağını yine kahramanlar bekliyor fakat şehitlerin destanı öksüz kaldı! Adları sadece üst geçitlere değil, Türkiye’nin bütün parklarına, dağlarına, zirvelerine yazılsa, Mehmet Akif Ersoy’un dediği gibi yine onların hatırasına bir şey yapabilmiş olamayız...

Arif Nihat Asya, bunu bildiği için “onların yattığı toprak belli, tuttuğu bayrak belli ve bir bayrak dalgalanmak için; rüzgâr bekliyor! Geri gitsin alkışlar geri, Geri gitsin ellerin yapma çiçekleri! Ona oğullardan, analardan dilekler yeter...” diyor.

***

Oğulların, anaların dilekleri rüzgâr da olur, fırtına da olur, kasırga da... Olmalıdır... Yalnız, Türk Milleti tarihte böyle zillet görmedi, bu kadar aşağılanmadı! Baksanıza, Diyarbakır eski Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Gülten Kışanak da cumhuriyetin ilanının yıldönümünde Abdullah Öcalan'ın sesinin duyulabileceğini söyledi...

Cumhuriyeti, bir terör örgütüne teslim etmek için mi kurduk?

Yazarın Diğer Yazıları