Türk bankaları şaşırtıyor
Geçen hafta bankacılık sektörü için oldukça ilginç oldu. En ilginç olay ise İtalyan Unicredit’in Yapı Kredi Bankası’nın hisselerini satacağı yolundaki haber oldu.
Bir İtalyan gazetesine göre, İtalya’da oldukça sıkışan Unicredit, Polonya’daki ve Türkiye’deki iştiraklerini satacaktı.
Türkiye sabah sabah bu haberle uyandı. Kendilerini ekonomi kanalı (?) olarak gösteren tv’ler haberi sanki kıyamet habercisi gibi verdiler.
Unicredit Türkiye’den çıkıyor!
Eh! Çıkarsa çıksın. Dünyanın sonu değil ya? Ayrıca akıl var mantık var bu adamlar salak mı ki Türkiye gibi bir ülkeden çıksınlar?
Sonunda Unicredit CEO’su açıklama yaptı ve haberi yalanladı.
Türkiye’den asla çıkmayız!
Dünyadaki bankalar bir bir dökülürken Türkiye’de kâr eden bir banka neden satılsın?
İkinci haber bu görüşü destekliyor.
Denizbank’ın kârı, zarar şampiyonu sahibi Belçikalı Dexia’nın dörtte biri. Yani Türkiye’deki Denizbank olmasa Dexia tam batacak. Belki de Belçika’daki çalışanların bile maaşını Denizbank ödüyordur.
Yine bir benzer haber:
İngbank’ın kârı Hollandalı sahibinden daha fazla.
Bu örnek araştırdığınızda uzayıp gidiyor. Allah daha çok kazandırsın.
Gözü olanın gözü çıksın ama... İnsan biraz da düşünmüyor değil.
Bu bankalar dünya batarken nasıl böyle muhteşem bir kâr elde ediyor.
Elbette bu bankaların kâr etmelerinde değerli genel müdürlerinin çok büyük etkisi vardır. Ancak dünyanın hiçbir yerinde de Türkiye’deki kadar at koşturulan serbest bir ülke de yokturdur.
Hollandalı İng, Belçikalı Dexia, Yunanlı Finansbank, İngiliz HSBC, Kazak Şekerbank, Yunanlı Alternatifbank, Fransız Teb ile İtalyan ortaklı Yapı Kredi, Amerika ortaklı Garanti ve Akbank, Türkiye’deki gibi çalışma koşullarını nerede bulabilirler?
Kendi ülkelerinde elemanlarını 15 saat ve hafta sonu da çalıştırabilir mi?
Kendisi milyar dolar kâr açıklarken, elemanına yüzde 3 maaş artışı verebilir mi?
Ülkelerinde Türkiye’deki kadar korunabiliyorlar mı? Mesela sokakta gezerken çevirip kredi kartı verdikleri adama, “borcunu ödeyemedin” diye evini barkını sattırıp hapse attırabiliyorlar mı?
Kendi ülkelerinde kredi verirken, akla mantığa sığmayacak “DOSYA MASRAFI” adı altında faizin dışında da para alabiliyorlar mı?
Bu ülkelerde yine personelini “her gün bu kadar kart satacaksın, bu kadar kredi vereceksin, bu kadar mevduat getireceksin, yoksa kovulursun” diye hedef manyağı yapabiliyorlar mı?
Yapıyorlarsa ülkelerindeki bankacılık düzenleme kurumu onlara “Aferin” diyor mu?
Bu yabancı bankalar kendi ülkelerinde mahkeme kararını ve bankacılık düzenleme kurumu kararlarını yok sayarak kredi kartı müşterilerinden “hesabına gelirse” diyerek ısrarla aidat alabiliyorlar mı?
Tüm bu soruların yanıtını herkes biliyor.
Günün birinde vatandaşın biri cami imamına giderek, “hoca efendi zina yaptım” demiş. Hoca “Allah affeder” demiş. Adam daha sonra içki içip, hırsızlık yapıp, yer yüzündeki tüm günahları bir bir işleyip imama gidip her seferinde “Allah affeder, sen keyfine bak” yanıtını almış.
Bir gün kendisini ayıplayan bir arkadaşı, “yahu sen hiç günahtan korkmuyor musun” diye sormuş.
Bizim günahkar, yarı sarhoş yarı meyhoş bir vaziyette yanıtlamış:
“Kafama göre bir imam buldum, hayatımı yaşıyorum.”
İşte bizim yabancılar da öyle.
Kafalarına göre bir ülke bulmuşlar, kâr edip duruyorlar.
Eh cahil basın, tüm bunlar olurken, elin yabancısı Türkiye’yi terk edecek kadar salak mı?