Türbanı çözmemek, AKP’yi iktidarda tutmak

Değerli Yeniçağ okuyucuları uzun bir süre sonra tekrar Yeniçağ gazetesinin sayfalarında sizlerle buluştuk. Bu buluşmadan büyük bir memnunluk duyuyorum. Günlük yazı yazmak çok yıpratıcı bir iş. Hemen her gün köşe yazısı yazan yazarların büyük bir iş yaptığından emin olun. Ben sadece perşembe ve pazartesi günleri Yeniçağ’da sizlerle birlikte olmaya çalışacağım. İçten sevgi ve saygılarımla.

Türkiye’nin en büyük sorunu olan AKP iktidarı ve bu partiyi iktidarda tutma araçlarının en önemlilerinden birisi olan türban/başörtüsü dinamiğini çözmeden Türkiye’nin AKP iktidarını aşması sadece AKP’yi iktidara taşıyan dış dinamiklerin desteğini bu partiden çekmesine bağlıdır. Oysa önümüzdeki dönemde bütün “one minutes” politikalarına, İran ve Hamas konusundaki anlaşmazlıklara rağmen, AKP, ABD’nin ve AB’nin Türkiye’deki en güvenilir müttefikidir. Bundan dolayı AKP’nin Türkiye için bir tehdide dönüşen iktidarını sona ermesi için dış dinamiklere güvenen çevreler boş bir beklenti içindedir. AKP iktidarının tasfiyesi için yapılması gereken AKP iktidarının iç dinamiklerini teker teker ortadan kaldıracak bir politik çizginin izlenmesidir.
AKP’yi iktidara taşıyan ve iktidarda kalmasını sağlayan önde gelen dinamiklerinden birisi de türbanın üniversitelerde yasak olmasıdır. Nüfusa oranla çok küçük bir grubu doğrudan etkilemesine rağmen üniversiteli genç kızlara karşı alınan bu tavır dalga dalga toplumun derinliklerine yansımakta, bir ortak mağduriyet ve devlete karşı kızgınlık duygusu oluşturmaktadır.
Bu kızgınlığı çok etkili bir şekilde manipule eden AKP, sorunun çözümsüzlüğünü, bu konuda hâlâ yanlış tavrını sürdüren TSK’ya karşı, statüko diye adlandırdığı devlete karşı ve muhalefet partilerine karşı etkili bir şekilde kullanmaktadır. AKP, türbanın sağladığı siyasal sonuçları gayet iyi okumak ve türban yasağının mümkün olduğunca devam etmesini arzu etmektedir. Bu konuda 2007’de MHP’nin türban sorununun çözümü için attığı adım ile AKP’yi içine soktuğu çıkmazdan iktidar partisini Yargıtay Başsavcısının yaptığı müdahale kurtarmıştır. Sonuç itibarı ile AKP türban sorununun ulaştığı aşamada Haziran 2011 seçimlerine kadar çözülmemesini istemektedir.
AKP, CHP’nin referandum öncesinde “bu sorunu biz çözeriz” açıklamasını, referandumdan sonra devam ettirememesinden faydalanarak, çözülmesini zaten istemediği türban sorununun çözümünü seçimler sonrasına ertelemiştir. CHP ise kendi içindeki küçük fakat etkili bir “laikçi” azınlığının tepkilerine teslim olarak, işi çıkmaza sokmayı tercih etmiştir. Bu AKP’ye, seçimlere kadar son bir kez türban sorununu istismar etmeyi ve oya dönüştürme fırsatı verilmiştir.
Önümüzdeki seçim döneminde AKP’nin tekrar iktidarını engellemek için uygulanması gereken kapsamlı çalışmaların en önemli bölümlerinden birisini de türban istismarının AKP’nin elinden alınması oluşturmaktadır. Aksi halde AKP, türban istismarını tekrar seçim meydanlarına taşıyacaktır. AKP’nin türban istismarına bilerek veya bilmeyerek değirmene su taşıma mantığı ile su taşıyan CHP, laikçi bürokrasi, kültürel elit ve ne yazık ki TSK’nın yapmış oldukları yanlışı düzeltme ve AKP’nin elinden bu oy kaynağını alma görevi yine Milliyetçi Hareket Partisi’ne düşmektedir.
Milliyetçi Hareket Partisi, 2007’de AKP ile birlikte verdiği Anayasa değişiklik önerisini tek başına tekrar vermeli ve AKP Hükümetini Türk milletine bu sorunu çözmeme konusunda gösterdiği direnç/istismar noktasında şikayet etmelidir. AKP’nin türbanı nasıl istismar ettiği, nasıl çözülmesini istemediği, nasıl genç kızların eğitim hakkı üzerinden oy devşirmeye çalıştığı Türk halkına anlatılmalıdır. AKP’nin MHP’nin önerisine destek vermemesi durumunda AKP’nin bu ikircikli ve istismarcı tavrı seçimlere kadar uzanan süreçte ve seçim meydanlarında belirleyici konulardan birisi olacaktır.

Son olarak şu soruyu soralım: Eğer türban sorunu 1990’larda çözülmüş olsaydı Türkiye’nin son on yıllık siyasi tarihi böyle mi olurdu? Hiç zannetmiyorum.

Yazarın Diğer Yazıları