TSK’nın kararlılığı
Bir taraftan Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilgili olumsuz yönde psikolojik harekât sürdürülürken, diğer taraftan muvazzaf veya emekli birçok silahlı kuvvetler mensubu hakkında, çeşitli gerekçelerle soruşturma açılmakta, bir kısmı gözaltına alınmakta, bir kısmı da tutuklanmaktadır. Bu işlemlerin birçoğunun, arada başka konular olsa da, genelde TSK mensuplarının görevlerini ve aldıkları emirleri yerine getirmelerine ilişkin konularla ilintili olduğu söylenmektedir.
TSK, Kurtuluş Savaşı’ndan günümüze kadar, aldığı her görevi başarı ile sonuçlandırmıştır. Dünyanın birçok bölgesinde BM ve NATO nezdinde “Barışı Koruma”, “Yardım ve Destek” kapsamında son derece başarılı ve uluslar arası camiada takdirle izlenen faaliyetlerine devam etmektedir. Aden Körfezinde korsanlarla mücadelede (Deniz Haydutluğu) etkin görev yapmaktadır. Kuzey Afrika ve Orta Doğu’da meydana gelen son olaylarda teyakkuz durumunu devam ettirmektedir. Libya’dan vatandaşlarımızın tahliyesine katkıda bulunmuş ve tahliyenin Akdeniz’deki güvenliğini sağlamıştır.
İç güvenlik görevi kapsamında bölücü terör örgütü ile olan mücadelede, 1999 yılına gelindiğinde kesin başarı kazanmış ve terörü gündemden düşürmüştür. Yıllar sonra çeşitli nedenlerle yeniden artan terörle mücadeleye devam etmektedir. Örgütün eylemsizlik kararının bozulmasıyla hadiselerin tırmanması, dolayısı ile mücadelenin şiddetlenmesi olasılığı bulunmaktadır.
Orta Doğu’da yakın gelecekte sıcak çatışma ihtimali yüksektir. Bu bölgede, güç politikasının önemli olduğu bilinmektedir. Kafkasya’da yeni gelişmeler beklenmektedir. Çevredeki gelişmeler, güvenliğimizin sağlanmasında ve ulusal menfaatlerimizin korunmasında TSK’nın oynayacağı rolün önemini daha da arttırmaktadır.
Türkiye’nin karşı karşıya olduğu aktif ve potansiyel dış ve iç tehditler ile çeşitli şekillerde aldığı görevlerin durumunu değerlendirdiğimizde, güçlü, morali yüksek, motivasyonu tam, görevlerini yerine getirmeye kararlı bir silahlı kuvvetlere ihtiyacı olduğu açık bir şekilde görülmektedir. Türkiye’nin bulunduğu coğrafya, jeopolitik ortam ve gelişmeler dikkate alındığında bu durumun devam edeceği, dolayısı ile her yönden güçlü bir TSK’ya olan ihtiyacın da sürekli olacağı, dikkate alınması gereken bir gerçektir.
Ancak siyasetçilerin TSK ve askerlik sistemleri üzerinden siyaset yapmaya devam ettikleri, bundan siyasi rant sağlama niyetlerinden bir türlü vazgeçmedikleri görülmektedir. Bu yaklaşımların kısıtlı ve sınırlı rant getirebileceği düşünülmekle birlikte sonuçlarının, ülke menfaatleri ve güvenliğini olumsuz yönde etkilediği de unutulmamalıdır.
TSK’nın yaptığı ve yapacağı bütün görevlerde, hiçbir şekilde kendisi aleyhinde yürütülen kampanyalardan etkilenmediği, aldığı görevi sorgulamadığı, ileride aleyhinde kullanılabileceğine ilişkin bir tereddüt geçirmediği, vazifesini, sebatla, inançla, fedakârlıkla, cesaretle ve feragatle en iyi şekilde yapma azim ve kararlılığında olduğu görülmektedir.
Bir süre önce TSK’nın yaptığı bir açıklamada “Bölücü terör örgütü, bölgedeki huzur ve güvenliği tehdit ettiği sürece Türk Silahlı Kuvvetleri yasalar çerçevesinde terörle mücadelesine kararlılıkla devam edecektir” şeklindeki ifadesi, bu kanaati destekler niteliktedir.
Yapılan kamuoyu araştırmalarında TSK’nın hâlâ en güvenilir kurum olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü bu ordu, milletinin ordusudur. TSK daima arkasında Türk Milleti’nin desteğini hissetmektedir. Türk Milleti, her zaman olduğu gibi ordu aleyhinde sürdürülen olumsuz söylemlere itibar etmemeli, böyle bir orduya sahip olduğu için övünmelidir. Bununla ne kadar övünse azdır. Çünkü TSK buna layıktır. Görevini “Söz konusu vatansa, gerisi teferruattır” anlayışı ile yapmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği açısından, siyasi olsun olmasın bütün kurum ve kuruluşların, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkesin, düşünce ve davranışlarında bu gerçeği dikkate alması elzem görülmektedir.