TSK ve askerlik
Yakın bir geçmişte askerliğin tarifi ve TSK’nın görevi, darbelere dayanak teşkil ettiği düşüncesiyle değiştirilmiş, askerliğin tarifinden, harp sanatının öğrenilmesi ve uygulanmasının amacı olan “Türk vatanı, istiklal ve Cumhuriyeti’ni korumak” çıkarılarak askerlik, amaçsız, sıradan bir meslek olarak nitelendirilmiştir. TSK’nın görevinde de, Türk vatanının sadece yurtdışından gelecek tehditlere karşı korunması ifade edilerek iç tehdit konusu görev dışında bırakılmıştır.
Bu değişikliğe rağmen TSK’nın, Türk vatanını, istiklal ve Cumhuriyeti’ni korumak için harp sanatını öğrendiği, öğrettiği ve uyguladığından, vazifesini de, vatanı her türlü tehdide karşı korumak için yaptığından, yapmaya devam ettiğinden ve edeceğinden de hiçbir şüphe bulunmamaktadır.
***
Mecburi askerlik süresinin 12 aya düşürülmesiyle birlikte tamamen profesyonel askerliğe geçileceği yönünde yorumlar da artmaya başlamıştır. Bu söylemlerin daha önceleri de, bedelli askerlik, daha kısa askerlik gibi konularla da gündeme getirildiği bilinmektedir.
TSK’nın, görevini yapabilmesi için her an harbe hazır olması zarureti bulunmaktadır. Ülkenin birçok kez ani reaksiyona ihtiyaç gösteren durumlarla karşılaştığı ve gerginlik süresinin de çoğunlukla çok kısa olduğu dikkate alınmak mecburiyetindedir.
Birçok yorumcunun ifade ettiği gibi mecburi askerlik, sadece harp sanatının öğrenilmesi için yapılmayıp, aynı zamanda ihtiyaç duyulduğunda derhal görev yapmayı da gerektirmektedir. Askerlik süresinin çok kısa olması durumunda olaylara müdahale edecek elde eğitimli ve yeteri kadar tecrübeli erbaş ve er bulunmayacak, bu durumda TSK’nın profesyonel kadrosu, insan gücü açısından yeterli olmayabilecektir.
TSK, hem eğitim, hem de hazır kuvvet kurumudur. Bu nedenle mecburi askerlik süresinin kısaltılmasında ifrata kaçılmaması önem kazanmaktadır. Son yapılan kısaltmanın da bu durum göz önüne alınarak yapıldığı değerlendirilmektedir.
***
Değişen tehdide göre birliklerin yeniden yapılandırıldığı, konuş yerlerinin değiştirildiği ve bir kısmının da iptal edildiği bilinmektedir. Personel mevcudu da gittikçe azaltılmıştır. Bu süreç TSK’da dinamik bir durumdur. Diğer taraftan, özellikle teknik bilgi, uzmanlık, tecrübe, özellik ve devamlılık gerektiren yerlerde istihdam edilmek üzere alınan uzman erbaşların ve sözleşmeli erlerin katılımıyla ve bunların mevcutlarının artmasıyla TSK’nın daha fazla profesyonelleştiği de bir gerçektir. Önümüzdeki dönemde bunda bir miktar daha artış olacağı da beklenmektedir.
Organizasyonda yapılan değişikliklerin ve profesyonelleşmenin, tehdide, TSK’nın ihtiyaçlarına, ülkenin mali gücüne göre gerçekleştirildiği bilinmektedir. Ancak mecburi askerlik süresinin gittikçe kısaltılmasının ve profesyonelleşmedeki artışın, TSK’nın tamamen profesyonel personelden oluşacağı anlamına da gelmemelidir.
Türkiye Cumhuriyeti masada değil, kanla, canla, fedakârlıklarla kurulmuştur. Türkiye’nin bulunduğu coğrafya, jeopolitik gerçekler ve gelişmeler, Türk Milleti’nin milli duygularının daima üst durumda ve coşkulu olmasını mecburi kılmaktadır. Son zamanlardaki olumsuz gelişmelerin etkisinde kalınmamalıdır. Bu nedenle vatan ve millet sevgisinin dorukta olması ve ordu millet bağının muhafazası elzemdir. TSK’nın, profesyonel kadrosu ve yakınlarının yanında, bu bağı muhafaza edecek mecburi askerlik uygulamasından, onun yarattığı geleneksel ve ulvi değerlerimizden, örf ve adetlerimizden asla vazgeçilmemeli ve taviz verilmemelidir.
***
Bir taraftan TSK’nın itibarlaştırılmasına yönelik bir seri davaların yanında, darbeleri önleme adına tarif ve görevde yapılan tartışmalı değişiklikler ve askerlik statüsünün dile getirilmesiyle milletin ordusu olmaktan uzaklaştırmaya yönelik uygulamalar dikkat çekmektedir. Bu süreç içinde T.C.’nin, andımızın kaldırılması gibi bir dizi, Türk Milleti’ni adım adım, milli değerlerinden ve Türklükten uzaklaştırmaya çalışan düzenlemeler de rahatsızlık yaratmaktadır. Okuyucuların dikkatine sunulur.