TSK üzerinden siyaset
Özellikle son 4-5 yıldır siyasetçiler TSK üzerinden siyaset yapmaktan kendilerini alamıyorlar. Çünkü bu alan onlara çok verimli geldi. Yine geçenlerde böyle bir durumla karşı karşıya kaldık. Siyasetçileri bu konuda iktidar olanlar veya muhalefette olanlar diye ayırt etmek mümkün değil. Biri diğerinin siyasî rant sağladığını görünce, diğeri de aynı alanda çalışarak rant sağlama düşüncesi içinde oluyor.
TSK anayasal kurumlardan her yönüyle güçlü olarak kabul edilen bir kurum niteliğinde. Bu kuruma karşı güç gösterisinde bulunmanın, onu çeşitli organları da kullanarak zor duruma düşürmenin, güçlüden daha güçlü olma anlamına geleceği anlayışı ile hareket edildiği görülüyor. Konu “Ben güçlüyüm” şeklinde sergilenmeye çalışılıyor.
Bu konu önce darbe söylentileri ile dile getirildi. TSK’nin mevcut durum itibariyle darbeye ilişkin her hangi bir düşüncesi, niyeti olmamasına, bunu aklından dahi geçirmemesine, darbeyi çağrıştıracak bir ortam da bulunmamasına ve böyle düşünüldüğü zaman üzüntü duyduğunu defalarca belirtmesine, bunu söylem ve sergilediği davranış biçimiyle de sergilemesine rağmen, TSK sürekli olarak darbeyle özleştirilerek, kamuoyu nezdinde suçlu duruma düşürülmek istendi.
Sorun olmayan yerde sorun varmış gibi gösterip, sonra bu sorunu hallettim diyerek bunu siyasî ranta dönüştürme düşüncesi işlendi ve böyle bir ortamdan da rant sağlandı. Bu hususun çeşitli vesilelerle kullanıldığı da görüldü. Burada sanki TSK demokrasi dışındaymış da, demokrasinin içine çekilmiş gibi bir konu işlenmeye çalışıldı.
TSK’nın ortaya çıkan olaylar karşısında zaman zaman kendini savunması ve kamuoyuna doğru bilgiler vermesi için yaptığı açıklamalar da aynı maksatla kullanılarak, TSK bu defa siyaset yapmakla ve antidemokratik davranmakla suçlandı. Bu davranış tarzının da kısmen siyasî rant olarak geri döndüğü gözlendi. Bunu gören diğer siyasilerin de aynı yolu izleyerek TSK aleyhinde davranış biçimi sergilediğine ve diğerleri gibi bunu siyasî ranta çevirme düşüncesi içine girdiklerine şahit olundu.
İşte böyle bir ortam içinde TSK’nin, demokrasiye ve hukuka olan saygısı ve güveninden dolayı sergilemiş olduğu davranış biçiminin, kendi beklentileri doğrultusunda gelişmediğini düşünenler de, bazen söylenenlerin nereye gideceğini de hesaplamadan açıklamalar yapmaktadır. Karşı siyasi hareketin de, buna benzer yöntemlere sanki kendileri hiç başvurmamış gibi bir davranış sergileyerek bunu da kullanmaya çalıştıkları
görülmektedir.
Siyaset dışında olanlar ile siyasetin içinde olanların, gerek siyaset içinde, gerekse kamuoyu nezdinde farklı algılanacakları gerçeğini görmek gerekir. Çünkü siyaset dışında olanların söyledikleri sadece kendilerini, siyasetçilerin söyledikleri ise kendileri ile birlikte mensup oldukları siyasî hareketi ve ona destek verenleri de bağlar. Bu nedenle siyasetçilerin, iyi niyetli olsalar dahi çok dikkatli konuşmalarında fayda görülmektedir.
İşte bu nedenlerle TSK yine bir açıklama yapmak mecburiyetinde kalmış, kendileri üzerinden siyaset yapılmaması ve siyasetin içine çekilme düşüncesinden vazgeçilmesi gerektiğini ifade
etmiştir.
Lâik, demokratik ve sosyal hukuk devleti anlayışını benimseyen, ulus devlet, üniter devlet konularında hassasiyetini ortaya koyan, hukukun üstünlüğüne ve yargıya olan güvenini belirten ve defalarca siyasetin dışında kalmaya özen gösterdiğini ifade eden TSK’nin, aleyhinde olan sözlerden ve davranış biçimlerinden rahatsız olduğu, sadece kendi görev sahası içinde kalmaya özen gösterdiği aşikârdır.
Her ne sebeple olursa olsun, milletin TSK’ya olan güven duygularını zedeleyen ve halkın desteğini arkasından çekmeye yönelik davranışlardan vazgeçilmeli, bu konuda yürütülen psikolojik propagandaya artık itibar edilmemelidir. TSK hiçbir şekilde siyaset malzemesi yapılmamalıdır.
Ordu milletindir. Öyle de kalacaktır. Güçlü ordu, güçlü Türkiye demektir. Güçlü ordu dosta güven, düşmana korku verir. İstemeyerek de olsa onun hakkında ifade edilecek itibar kırıcı sözler, bütün milleti yaralar. Ordu üzerinden siyaset yapmaya artık son verilmelidir. Sonra bunun zararını Türk Milleti çeker.