Tribün ve miting alanlarının kitle analizi...
Kitleleri ruhlar mı oluşturur? Hayır bence, beden o kitleye dahil oluncaya dek ruh vardır da, ondan sonra, ruh o bedende bilinç olarak yoktur artık, bir büyük ve yönlendirici ruhun istencine ve inancına teslim olmuş/edilmiş, onun amaçları doğrultusunda harekete geçirilmek üzere koşullandırılmıştır.
Kitlenirler halk kitleleri bir amacın içine, yoğrulurlar, oluşturulurlar, mantıkları ve sağduyuları bloke edilir. Kitle psikolojisi deniyor ya, bu yoğrulma bu psikolojiyi aşar ve geçer...
Tribünlere bakınız; bağımsız düşünce var mıdır onca başın içinde? Mantık, nesnellik, empati var mıdır? Yoktur. İlkel, yontulmamış yandaşlık vardır. O tribünlerde nice "Beyefendi"nin nasıl en galiz küfürleri savurabildiğini çoğumuz düşünmeyiz bile öyle değil mi? O kitle, benim aklım kesti keseli, hakemin ve karşı taraf futbolcusunun (bazen de kendi oyuncusunun) homoseksüel olduğunu o malum ifade ile haykırır. Niye o söylemi seçer? Kaç nesil sorgulamadı bunu, kaç nesil de sorgulamayacak. Tribün öylesine aklını başından alır ki insanın önde oturanın ceketinin yan cebine ayağını sokar da farkında bile olmaz. Bu ayak benim cebime sokulmuştu Erzurum'da yıllar önce, son gittiğim maç da o maç olmuştu zaten.
Yıllar önce futbol seyircisinin (seyirci haa, bazı Öztürkçe karşıtları izleyicinin yerine "takipçi", izlemek yerine "takip etme" diyorlar, yanlıştır bu, ne takibi, eşkıya mı takip ediyorsun, doğrusu "seyretmek" ve "seyirci"dir) eğitilmesi gerektiğini söylemiş ve yazmıştım, aldıran olmadı. Yahu halk eğitimi diyorsanız, buradan başlayacaksınız, hem de en bilimsel yöntemleri kullanarak. Yarıda kalan son Beşiktaş-Fenerbahçe maçında olanları, Şenol Güneş'e yapılanları, maç sonrasında bu değerli futbol adamına yapılan saygısızlık ve çirkeflikleri görünce bu fikrimi bir daha yazmak gereğini duydum. Bu iş öyle "Kitleler maçlara gelerek deşarz oluyor, bunu tolere etmek gerek" demekle olmuyor. Edin o zaman diyorum ben de... Hatta tolerenize, bir de kanalize ekleyeyim, olumlu ve yararlı yerlere kanalize edin.
Ya mitingler? Onlar da tribün olumsuzluklarının tamamını taşımakla birlikte, başka ilave olumsuzlukları da barındırırlar içlerinde. Bindirilmiş yiyici kıtalar, angaje kalabalıklar ve az sayıda da samimi yandaştan oluşur günümüzün miting kitleleri... Sade yurttaş polis aramasından geçerek belirlenen miting alanına girmez, uzaktan izler.
Bütün amaç gövde gösterisi yapmak, televizyonlarda güç havası basmaktır. Bindirilmiş yiyici kıtalar dedim, bunu açayım biraz, özellikle iktidar partileri yaparlar bunu; arabalar kaldırılır o miting alanına gidecek; kumanyalar, eşantiyonlar verilir, iktidarın bazı vaatlerine kapılar açılır, kömür ve gıda yardımları gibi. Bunlar şakşakçıdırlar, slogancıdırlar... Bağır ve alkışla, sakın düşünme, düşünen başlara kötülükler üşüşür. Ya angaje kalabalıklar? Onlar da belli pazarlık ve beklentiyle bu mitinglere katılan örgütlü topluluklardır. Bunlara dinsel tarikat ve cemaatleri örnek olarak verebiliriz.
Bunlar bilinir ya, tartışılmaz bu ülkede, üniversitelerde tez konusu olmaz (şimdilerde zaten olamaz), gazetelerde afişe edilmez, kitlelere ayna tutulmaz (bu medya ile mümkün değildir).
Ve böyle gelmiş böyle gider...
Gider, gidiyor da nereye?