Top, ''Sürtük'' olmayanlarda!
Cumhurbaşkanı, AK Parti Grup toplantısında, AK Parti Genel Başkanı sıfatıyla yaptığı konuşmada, 9 yıldır kanıtlanamayan, kanıtlanmak şöyle dursun olayın muhatabı/tanığı olan din görevlisinin de yalanladığı "Camide içki içtiler" iddiası üzerinden, Gezi Parkı protestocularına, başka birçok ağır yakıştırmayla birlikte "sürtük" dedi.
*
Türk siyasetinin üslupla imtihanını o kadar kanıksadık ki, liderlerin zürriyetlerine kadar polemik konusu yapıldığı, bir kadın siyasetçinin "Fosforlu Cevriye" diye anıldığı, anılabildiği bir alanda duyacağım hiçbir şeye şaşırmam sanıyordum; şaşmak ne kelime dondum kaldım, bu, "aziz millet"in bir bölümünü toplu sürtükleştirme hadisesi karşısında.
O kadar söyleyecek bir şey bulamıyorum ki, söyleyecek bir şeyleri vardır umuduyla ve müsaadenizle AK Partili kadınlara paslıyorum bugün köşeyi:
*
Savundukları kadın hak ve hürriyetleri uğruna, yeri geldiğinde AK Parti çevresiyle de mücadeleden geri durmayan, bu manada kendi mahallesinde bir "direnç" merkezi olma hüviyeti de bulunan KADEM''in Başkanı Sayın Saliha Okur Gümrükçüoğlu,
AK Parti Genel Başkanı''nın, dün parti grubunda yaptığı konuşmayı "ailecek" ve bir tek cümlesinden bile rahatsızlık duymadan izleyebilir misiniz?
Yüzünüz kızarmadan kayınpederinizle, babanızla, erkek kardeşinizle hatta eşinizle izleyebilir misiniz mesela?
Annesiniz; o konuşmadaki ifadeleri çocuklarınızın duymasını ister misiniz, çocuklarınıza izletir misiniz?
İlahiyat profesörüsünüz; bu hakaretamiz dilin İslam''da yeri var mıdır? Kadın, dinimizde böylesi horlanmaya, aşağılanmaya, yaftalanmaya, ithama müstahak bir varlık mıdır?
*
KADEM''in diğer yöneticileri;
Sayın Sevim Zehra Can Kaya…
Sayın Elif Aydın Ünlü…
Sayın Ayşegül Yıldırım Kara…
Sayın Betül Özel Çiçek…
Sayın Melek Cevahiroğlu Ömür…
Sayın Zeynep Temizler Atalar…
İnsanların hayatlarında bir kere bile görmedikleri, tanımadıkları, haklarında hiçbir şey bilmedikleri kadınların ahlaklarına dair böyle genel ve yargısız infazda bulunulması, mücadelenizde kabul gören bir dil ve yöntem mi?
Kadınların, yaşadıkları ülkedeki iktidarla aynı ideolojiyi, yaşam tarzını, belki inancı, siyaset anlayışını paylaşmadıkları için ve bizatihi devletin en yetkili makamında oturan kişi tarafından "sürtük" ilan edilebildiği bir ülkede, "Kadının onuru ile yaşayabilmesi, güvenli bir toplum hayatı ve adil bir gelecek" mümkün olabilir mi?
*
Yine KADEM''den, Sayın Canan Sarı; hukukçusunuz…
"Sürtük" hakaret midir, değil midir?
Siyasi parti genel başkanlarının (Söz konusu ifade parti grubunda kullanıldığı için böyle diyorum), daha büyük bir fecaat olarak Cumhurbaşkanlarının, Başbakanların, devlet başkanlarının, milleti oluşturan toplum kesimlerinden herhangi birine yahut tamamına "hakaret" hürriyeti var mıdır?
*
Sayın Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, nasılsınız? Hayatta ve sağlık, sıhhattesiniz inşallah!
Kimi anne, kimi kardeş, kimi sevgili, kimi eş ama nihayetinde hepsi bir ana-babanın evladı olan kadınların, siyasal yahut ideolojik tercihleri ve itirazları dolayısıyla "sürtük" sayıldığı bir devlet düzeninde, nasıl korumayı düşünüyorsunuz acaba "ailenin" kutsiyetini?
Bir kadın, kadın hakları mücadelesinden gelen bir kadın, hukukçu bir kadın olarak partinizin genel başkanının ağzından o ifadeyi duyduğunuz andaki tepkinizi merak ediyorum doğrusu…
Bir tepkiniz oldu mu?
Ne olması gerekirdi?
*
Hemen her fırsatta "vicdani gelişmişlik" üzerinde duran, bunun gereğini savunan, etrafı mutsuz insanlarla çevrili bir şahsi mutluluğun suniliğine, geçiciliğine, "mutluluğun sırrının başkasının da mutlu olabilmesini istemek ve bu koşulları hazırlamakta saklı olduğuna" inanan Sayın Sümeyye Erdoğan Bayraktar, dün gece milyonlarca kadının boyunlarında "sürtük" yaftası asılı olarak ve alabildiğine mutsuz uyuduğu bir ülkede, kendisinin de mutlu olma ihtimalinin bulunmadığını anlatabilir misiniz lütfen babanıza;
Mutluluk gibi mutsuzluk da bulaşıcı sonuçta!
Üstelik bir evlat olmanın yanı sıra, artık annesiniz de; kızınız büyüdüğünde, dedesinin arşivinde karşılaşacağı vecizeler böyle mi olsun istersiniz?
*
Sayın Emine Erdoğan,
Kadına dair konulara "sıfır tolerans" ilkesiyle yaklaştığınızı söylersiniz ya; tolerans gösterecek misiniz bu, çoğumuzun söylerken ar edeceği lafa?
*
Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan''ın, AK Partili kadın meclis üyesine tutumunu en üst perdeden reddeden Sayın Ömer Çelik;
AK Partili olmayan milyonlarca Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına karşı sergilenen tutumu kabul mu ediyorsunuz?
*
Ve…
AGD…
MGV…
"Mülki idareyi yasağa sevk etme" kabiliyetine sahip ne kadar kişi, kurum, kuruluş varsa…
Bu sözü, Melek Mosso bir konserinde söylemiş olsaydı anında yasaklatırdınız…
Şimdi ne yapacaksınız?