Tevfik Yamantürk mü Yalçın Karadeniz mi
GÜREL YURTTAŞ / Yeniçağ
Beşiktaş''ta divan başkanlığı seçimi var. Seçime artık saatler kaldı denebilir.
Geçmişte divan başkanlığı seçimleri bu kadar gürültü koparmazdı. Şimdi yönetim kurulu başkanlığının bile önüne geçti neredeyse.
Bunun nedeni elbette ki adaylar. Mevcut başkan Tevfik Yamantürk''ün karşısına eski başkan Yalçın Karadeniz''in çıkması ve tabi ki yapılan açıklamalar, el altından Onursal Başkan Süleyman Seba''nın adının da kullanılmasıyla ortaya atılan iddialar.
Taaa yıllar önce... 1986 yılı sanırım. Tevfik Yamantürk 30''lu yılların başındayken Süleyman Seba yönetimindeydi. Tarihe 6''lar olayı olarak geçen Yamantürk''le birlikte 6 yöneticinin istifa etmesi hatırlatılıyor sağda solda. Böylece Seba''nın Tevfik Yamantürk''le arasının iyi olmadığı ısıtılıyor.
Halbuki Tevfik Yamantürk''ün babası İdris Yamantürk Süleyman Seba''nın çok iyi dostuydu. Varlıklı bir adamdı. Beşiktaş''a Seba döneminde maddi katkıları da olmuştu.
SÜLEYMAN SEBA KİME KIRGIN?
O dönem Süleyman Seba elbette ki Tevfik Yamantürk''e kızmıştı. Ama sonradan yine aralarından su sızmadı. Bir baba oğul ilişkisi gibi diyelim biz en iyisi mi buna; onun gibiydi. Yamantürk, "Süleyman Seba, eski dostlar anılar" anılar kitabında bakın nasıl anlatmıştı aralarındaki ilişkiyi:
* * *
Yönetime girdim. Bildiğim kadarıyla Beşiktaş tarihinin o zamana kadarki en genç asbaşlarından biri oldum. (30 yaşında)
Ama bir yıl kalabildim o yönetimde. Çünkü gençtim, gençliğin verdiği heyecan vardı içimde. Fevri hareket ediyordum. Kendime göre doğrularım vardı, Beşiktaş''taki dengeleri göremiyordum.
Prensiplere uyulmalıdır. Ama o prensiplere evinde, şirketinde uyarsın! Böyle her hafta görsel sanat uygulanan bir işte bazı şeyleri görmezden geleceksin! Bunu bilemedim. Süleyman abi yaşının verdiği tecrübeyle biliyordu ama benim yaşım demek ki yetmiyordu. Maalesef beni de uyarmadı.
Ayrılma kararımdaki en önemli olay Metin Tekin olayıydı. Bugün bakıyorum da... O gün ne kadar büyük yanlış yapmışım. O çocuklar sanatkar, kulübün onlara ihtiyacımız var. İşte o günlerde bunu anlayamıyordum.
Süleyman abi çizgisi belli adamdı. Git gelleri oluyordu diyemem. Ama bugünden o güne bakıyorum da... Ben olsaydım onun yerinde konuşarak beni ikna ederdim.Süleyman abi nurlar içinde yatsın; o kapıyı kapatıyordu. Benim doğrularım karşısında, "İyi de bir de şuradan olaya bak" demiyordu.
Sonunda yönetimde istediklerimiz olmuyor diye biz 5 kişiyle istifa ettik. Ben dönemedim. "İnsanın çizgisi neyse o olmalı" dedim ve kararımdan vazgeçmedim. Bir yıl sonunda istifa ettim.
Aramızda küslük de oldu. Araya giren eş, dost ve kulübün önde gelenleri vasıtasıyda tekrar beraber olduk.
Babam ben küsken de konuşuyordu Süleyman abiyle. Hatta rahmetli annemle birlikte hep Süleyman abinin tarafını tuttular. Çıkışlarımdan dolayı bana da sık sık sitem etmişlerdi.
Hiç unutmam. Yıllar sonra babam, Süleyman abi ve ben Antalya''da bir otelde beraber olduk. Babam aynen şunu söylemişti:
- Başkanım. Tevfik gençliğinde bana çok çektirdi! Sonra da size çektirdi!
İstifa etsem de, küs kalsam da bir şeyin farkına varmıştım; Süleyman abi beni seviyordu. Prensiplerimden taviz vermediğimden mi, aldığım kararlardan dönmediğimden mi, yoksa kendisi doğru bildiğim yolda yalnız da olsa yürümemden mi! Bilemiyorum.
Sevdiğini anlamamın nedeni ise küslüklerden sonra yine bir şekilde yan yana geliyor, birlikte oturuyor, yemek yiyebiliyorduk. Hatta yönetimden ayrılmamın ardından en az ayda bir kez buluşmaya başlamıştık. Özel yemeklerine de davet ediyordu beni, zevkle gidiyordum.
Bir gün Bordo''ya çağırdı beni. Bu çok özel bir yemekti, sadece 4 kişilikti. Gittim. Çiçekci Mustafa (Kaya) oradaydı, Bordo 4 kişi için kapatılmıştı. Önemli konuk Rahmi beydi (Koç).
Masaya oturduk. Rahmi bey, Süleyman abi, ben ve Kemal Erol bey.
Süleyman abi yanımda oturuyordu. Servis yapıldı, yemeğe başladık. Süleyman abi kendi önüne konulan salatayı bitiremeyeceğini anlamış olmalı ki, bir ara kulağıma eğildi;
- Tevfik, dedi; şu salatayı birlikte yiyelim!
- Efendim abi?
- Ziyan olmasın, yazık!
Rahmi bey duydu bunu, gülmeye başladı.
Güzel bir akşamdı.
Süleyman abinin koskoca camia içinde o yemeğe çağırması beni çok onore etmiştir.
Süleyman abi farklı bir insan, bambaşka bir adamdı.
Beni sevdiğini düşünüyorum, ama sevdiğini hissettirmeyen bir baba gibiydi.
Samimiyetime inanıyordu, kafamın arkasında başka bir şeyler olmadığını biliyordu.
Bir örnek vereyim; plazalalar yapılacakken yönetimdeydim. Şirketlerden teklif almaya başladık. Süleyman abi bana;
- Tevfik, dedi; sizin inşaat şirketi de teklif versin!
30 yaşındayım, en hırslı zamanım. Başkası olsa üstüne atlar!
- Biz veremeyiz abi, dedim ben.
- Niye vermiyorsunuz?
- Abi şimdi teklif verip de alırsak, sonraki yıllarda mesela 30 yıl sonra derler ki; Beşiktaş''a asbaşkan oldu, geldi arsasına kondu!
Hak verdi bana.
İyi ki öyle yapmışım! İyi ki düşünebilmişim! Alnım açık bir şekilde istediğim zaman kulübüme gelebildim. Bu camia da beni divan başkanlığı ile onurlandırdı.
Dediğim gibi... Bambaşka bir insandı.
Ancak yanlışı da yok değildi. Beşiktaş hem kendi başkanlığında, hem de başkanlığı bırakmasından sonra çok daha iyi yerlere gelebilirdi. Ben kendisiyle konuşmuştum bunu; onun için söylüyorum. Camiaya;
- Benden sonra şu başkan olsun, diye işaret verebilirdi.
Başkanlığında iyi bir ismi hazırlayabilirdi.
Tercihte bulunmadı, bu yanlıştı.
Bulunsaydı eğer Beşiktaş''ın şimdiki kadar borcu olmayacaktı. Yıldırım düştü üzerine. Hem de Seba gibi paratoneri yokken.
* * *
İşte böyleydi Süleyman Seba''ya Tevfik Yamantürk''ün ilişkisi.
Peki Yalçın Karadeniz''inki nasıldı?
Elbette çok eski yıllarda tanışıyorlardı, ne de olsa Beşiktaş camiasının içindeydi ikisi de.
Onların ilişkisindeki kırılma noktası Süleyman Seba''nın başkanlığından sonra yaşandı.
2012 yılı. Yıldırım Demirören''in başkanlığı bırakıp, Türkiye Futbol Federasyonu Başkanlığı koltuğuna oturmasının ardından Beşiktaş kongreye gidecek. Yalçın Karadeniz de seçime aday olarak girmek istiyordu.
Gazetelerde şöyle bir haber çıktı: Süleyman Seba kongrede Karadeniz''i destekliyor!
Hatta bir de yazılı metin var. Altında da Seba imzası.
Ancak sonra ortaya çıktı ki Karadeniz ve Beşiktaş camiasından eski yöneticilerden bir kaçı Seba ile evinin yanındaki bir lokantada yemek yiyorlar. O sırada bu metinin altına imza attığı ileri sürülüyor, sohbet anında.
Süleyman Seba''nın yönetimlerinde yıllarca görev yapmış olan ve manevi oğlu olarak bilinen Metin Keçeli, bu olayı bir röportajında şöyle anlatmıştı:
"Yıldırım Demirören başkanlıktan istifa ettiği zaman bu arkadaş içeride başkan olabilmek için hazırlık yapmış ve ilk fırsatta başkan adayı oluyor. Bu uğurda hiç çekinmeden Süleyman Abiyi kullanmaya kalktı. Tabii sonra Süleyman Abi bunu fark edip bu arkadaşın başkan adaylığı sürecinde gerekli düzeltmeyi yapması ile başkan adaylığından çekilmek zorunda kaldı. Yani adaylığı kabul görmedi ve aday bile olamadı zaten."
Evet, doğru. Aday olmadı ya da olamadı.
İşte o dönem Yalçın Karadeniz de şu açıklamayı yaptı:
"Beşiktaş''ın akil adamlarından oluşan birkaç arkadaşımız, onursal başkanımız Süleyman Seba ile görüşerek, benim başkan adaylığım için kanaat birliğine vardılar. Ve sonrasında Sayın Süleyman Seba yazılı olarak benim adaylığımı destekleyen bir açıklama yaptı. Sonra ise sanıyorum kendisine yapılan baskılar sonrasında böyle bir açıklama yapmadığını ve üzgün olduğunu bildirdi. Süleyman Seba''ya kızgın olmam söz konusu olamaz. Kızgın değil kırgınım."
RAHMİ KOÇ, METİN KEÇELİ, SERDAR BİLGİLİ, İSMAİL ÜNAL''I ÜYELİKTEN KİM ATTI?
Yalçın Karadeniz''in divan kurulu başkanlığı döneminde unutulmaz bir de olay vardır.
Beşiktaş Divan Kurulu''nun 2014 Yılı 3. Olağan Toplantısı''nda Yıldırım Demirören, Erdoğan Demirören, Nevzat Demir, Rahmi Koç, İsmail Ünal, Metin Keçeli, Prof. Dr. Turgay Atasü ve eski başkan Serdar Bilgili olmak üzere toplam 283 üye divandan ihraç edildi.
Haber şaşkınlık yaratmıştı. Bunun gerekçesini Karadeniz şöyle anlatmıştı:
"Beşiktaş Kulübü''nün anayasası tüzüğüdür. Bildiğiniz gibi 2013 yılında değişikliğe uğradı. 39-F maddesi gereğince, yeni bir madde ilave edildi. Divan Kurulu toplantılarına 3 defa mazeretsiz katılmayanların üyeliği düşer'' denildi. Bu konuda itiraz etmeme rağmen, değişiklik kabul gördü. Biz divan başkanlık kurulu olarak, bu tüzüğü uygulamak durumundayız. Bir ömrün yarısı kadar tecrübe sahibi arkadaşlarımızın üyeliklerinin düşmesi, tabii ki beni üzüyor ama yapılacak bir şey yok. Bu çerçevede, 283 divan kurulu üyemiz maalesef üyelik hakkını kaybetmiştir."
İsimlere dikkatinizi çekerim. Özellikle Beşiktaş''a yıllarca en sıkıntılı dönemlerinde maddi destek olmuş Rahmi Koç''tan bahsediyorum. Ömrünü Beşiktaş''a hizmet etmek için geçirmiş, Şan Ökten''in hayatını kaybettiği kaza sonrasında bacağında platinle ve yıllardır süren ağrıyla yaşayan Beşiktaş''ın gazisi Metin Keçeli''den bahsediyorum. Ümraniye''ye cebinden verdiği parayla bugün takımın kamp ve antrenmanlarını yaptığı tesisleri yapan Nevzat Demir''den bahsediyorum. Bu kulübün başkanlığını yapan Serdar Bilgili''den bahsediyorum. Beşiktaş aşığı olan ve ömrü Beşiktaş''la geçmiş İsmail Ünal''dan bahsediyorum. Bunun gibi yüzlerce kişiden bahsediyorum.
Kimsenin haberi olmadan şrakk diye onları Beşiktaş''tan atacaksın ha!
Süleyman Seba da gelmiyordu o yıllarda kurula. Onu da atsaydınız ya!
Sonra düzeltildi tabi bu hata. Karadeniz "Yapılacak bir şey yok" dese de düzeltildi hem de. Metin Keçeli, o dönemdeki bir röportajında şöyle anlatmıştı:
"Bu zaten divan kurulundan bizleri attırmaya çalışırken ki biz derken başta Rahmi Koç, Zekeriya Alp, Samet Aybaba, Hasan Arat, ben, Erdoğan Demirören, sanırım Serdar Bilgili de olabilir. Toplam 300’e yakın kişi. Toplam toplantılara gelmeyen 700 kişi var, aralarından seçmiş ve kendine sorun olabilecek kişileri egosu için atmaya kalkıyor. Sonra bunun divan başkanlığı sona erince Tevfik Bey sağ olsun ilk iş oturdu böyle iş mi olur? dedi, biz yine divan kurulu üyesi olma statüsü kazandık. Bunu hak ettik mi? Sen kimsin de Rahmi Koç’u, Nevzat Demir’i bu kulübün efsane kaptanları Samet Aybaba’yı, Zekeriya Alp’i divan kurulundan atıyorsun. Bu insanlar Beşiktaş’a büyük katkıları olmuş insanlar. Bir de bu kişileri dediğim gibi 700 kişi arasından keyfince seçiyor."
FULYA VE BENZİNLİK OLAYI
Yıldırım Demirören döneminde olumsuz çok olaylar yaşandı. Mahkemelik bile oldu Beşiktaş.
Sonraki Fikret Orman dönemiyle ilgili sık sık konuşan ve ağır eleştirilerde bulunan Yalçın Karadeniz''in Demirören döneminde kulüp anormal bir hızla borçlanırken, Fulya ile ilgili tartışmalı olaylar yaşanırken tek kelime etmemesi de konuşulmuştu çok.
Hele de Demirören''in başkanlıktan ayrılıp TFF başkanlığı için Ankara''ya gittiğinde divan kurulu başkanı olarak sorumlu olduğu mali genel kurulu bırakıp peşinden Ankara''ya gitmesi de.
BEŞİKTAŞLILAR KARAR SİZİN
Beşiktaşlılar. Camiada çok önem verilen Divan Kurulu seçimi öncesi geçmişten bugüne bildiklerimle kısa bir yolculuğa çıkardım sizi.
Tevfik Yamantürk de Beşiktaşlı, Yalçın Karadeniz de.
Hangisine oy vereceğiniz size kalmış.
Burada dikkat ederseniz Tevfik Yamantürk''ün maddi katkılarına girmedim. Son olarak Beşiktaş''a şirketi Güriş kanalıyla yaptığı milyonlarca euroluk sponsorluk desteğine de.
Zaten bu tip konuların konuşulmasını kendisi de istemiyor.
Ama geçtiğimiz günlerde yaptığı "Beşiktaş''ın borcunu ödeyeceğiz" açıklamasını bu açıdan değerlendirmekte fayda görüyorum.
Son olarak... Değerlendirme sizin. "Beşiktaş kazansın" diyorsanız ona göre seçin.