'Ters kelepçe'den 'şehadet'e giden yol!
'Teröristlik'le 'şehitlik' arasındaki mesafe bu kadar kısa olmamalıydı… Bir türlü anlatamıyoruz, adalet yoksa geriye hiçbir şey kalmıyor, hiçbir şey…
Ters kelepçe takılarak götürüldükten iki yıl sonra şehit düşüyor ve kahraman olarak gömülüyorsunuz!..
Hapiste ölseniz hep 'hain' olarak anılacaksınız!.. Çoluk çocuğunuzun başı yerden kalkmayacak!.. Suçsuz bulunup askere gittiğinizde ve orada teröristlerle çatışırken şehit düştüğünüzde ise adınız 'kahramanlar' listesine girecek!..
Birinci ihtimal gerçekleşseydi, çoluk çocuğunuz okullarında bile huzursuz edilecekti… İkinci ihtimal gerçekleştiğinde ise ona ters kelepçe takan sisteminiz, çoluk çocuğunuza maaş bağlayacak!..
KHK'lılar konusu, artık adaletsizlik sınırlarını aşmış durumda… Şu soru tabii ki haklı: Terörist ise neden orduya alıyorsun? Terörist değil ise neden işinden gücünden ediyorsun?
***
Zekeriya Altınok, bir ibrettir aslında… 'At izi it izine karıştı' itirafının bir sembolü gibi… O şehit olunca haber oldu… Ya aynı şekilde işinden ekmeğinden olan ve gündeme gelmediği için bilmediğimiz on binler ve aileleri…
İddia sahibinin iddiasını ispatlaması gereken düzenden, masumun masumiyetini ispatlaması gereken düzene geçişin bedelleri bunlar…
Zenginlerin, güç sahiplerinin, damatların, akrabalık ilişkisi olanların kolayca sıyrıldığı bir süreç, suçlu-suçsuz ayırımının tam yapılamadığı, hüküm sahiplerinin korkudan adil davranamadığı, kendisinin de aynı şekilde yaftalanmaktan çekindiği bir düzende adalet sarsıldı…
Türkçe Olimpiyatları'nın ön sıralarında ağlaşanlar, methiyeler düzenler, Abant'larda rüşt ispatlayanlar, belediyelerin kaynaklarını parsel parsel aktaranlar, şimdi itibarlı yerlerini korurken, Ege ve Meriç kıyılarına üç yaşında, beş yaşında masum çocuk cesetleri vurdu… Ve buna 'FETÖ'yle mücadele' denecekti öyle mi?
'Aldatılmışız, kandırılmışız, zaten şu tarih milattı' türünden tılsımlı ifadeler, siyasetçiler ve yakınlarını pek güzel çekip aldı adaletin elinden… Siyasetçi başköşeye, gazete sahibi devletin ajansına, bir zamanların cemaat tetikçisi FETÖ uzmanlığına atanırken, çoğu bu işlerle ilgisiz masumlar, haklarında mahkeme kararı olmayanlar, hatta beraat edenler mağdur edildi…
***
Unutmayalım: Suçlamalarda delil olarak kullanılan Bank Asya'nın açılış kurdelelerini, gülücükler eşliğinde, bu devleti yönetenler kesti… Zaman gazetesinin kuruluş yıldönümlerinde pastayı kesenler de, Türkçe Olimpiyatları'nda raconu kesenler de onlardı… Okullara ruhsat verenler de son ana kadar açık tutanlar da başkaları değildi… O dönem teşvik edip, topluma 'rol modellik' yapanların sonra günahı başkalarından çıkarmaları ne kadar adil olabilirdi?
Kimi suçlular, işbirlikçileri, yataklık edenleri, erketeye yatanları hesaptan muafken, daha sonra bu vatan için şehit düşecek olanlara sübjektif kriterlerle kelepçe takmak ve hayatını karartmak adalet miydi?
***
Doğrusu şuydu: 15 Temmuz darbe girişimine hazırlık ve uygulama aşamalarında kim bulunmuşsa bunun hesabını vermelidir… Devlet ve onun adaleti bunun takipçisi olmalıdır… 15 Temmuz'dan sonra da ilişki ve sadakat sürdürmek isteyenler varsa, devlet her türlü emniyet ve istihbarat tedbirlerini alarak mücadeleyi yürütmelidir…
Bunlara kimsenin itirazı yok ve olamaz da… Ama şu KHK'lılar meselesi, bütün bu mücadeleyi gölgeleyen kimlik kazanmış durumda… Aileleriyle birlikte milyonlara varan insanlar, sosyal krizin artık dayanılmaz boyutlara ulaştığını gösteriyor…
Şehit Zekeriya Altınok'un 'ters kelepçe'den 'şehadet'e uzanan kısa yolu, bu yaranın daha fazla kanamadan kapanması ihtarını çekiyor, devlete ve onu yönetenlere…
Aksi halde kimin kazanacağı belli… Ve bu 'kazanan' maalesef devlet olmayacak…